İletişimci gözüyle yeni Milli Eğitim Bakanı'mız Çubukçu

Yeni kuşak politikacıların, geçmişin o 'her şeyi en iyi ben bilirim' yaklaşımından ne kadar uzakta olduğunu görmek sevindirici. Kaldı ki, 'her şeyi en iyi ben bilirim' tavrını gösteren siyasiler, nedense bunu seçmenlerine karşı daha çok yapıyor. Ne yazık!

Bir vesile ile yeni Milli Eğitim Bakanı'mız Nimet Çubukçu ile uzunca bir süreyi bir arada geçirdim. Kendisine sorulan bazı sorulara yazılmamak kaydıyla samimice verdiği cevapları dinledim, sohbet ettim. Cumhurbaşkanlığı'ndan Savunma Bakanlığı'na kadar geniş bir yelpazede adı geçen Çubukçu, nevi şahsına münhasır bir politikacı. Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı'nda da icraatlarıyla göz dolduran Çubukçu, karşısındakini cesaretlendiren, 'bildiklerinizi siz de söyleyin' yaklaşımına sahip.

Başbakan'ın güvendiği isim olmaktan şıklığına, enerjisinden meseleleri çözüm biçimine kadar sayısız kere gündem oluşturan Bakan Çubukçu'nun bir iletişimci olarak bana göre onu farklı kılan özelliklerini sıralarsam:

ÇUBUKÇU, şimdi ve anı yaşayanlardan. Bizimle geçirdiği süre içinde bulunduğu ortama olan ilgi ve konsantrasyonunu hiç yitirmedi. Bedeni orada aklı başka yerde olmadı. Cep telefonu ile bir kez olsun konuşmadı. Bu onunla aynı ortamda bulunanlara verdiği önemi göstermesi açısından da önemliydi. Oysaki klasik yaklaşım, ne kadar meşgul olduğunu göstermek için sürekli çalan cep telefonuyla konuşmak olmalıydı!

MESELELERE pozitif yaklaşıyor. Çözüm odaklı ve kördüğüm olmuş sorunlara alternatif çözümler üretme konusunda istekli. İstekli olması çözüme giden yolu da kısaltıyor. Görünüşe göre alışılagelmiş 'olmazcı' yorgun politikacılardan değil.

KENDİSİYLE barışık. Bunun sebebi kendisini iyi tanıyor olması. Eksiklerini açıkça söylemekten kaçınmıyor, hatta bazı ciddi durumları kendisi özne olsa bile fıkralaştırmayı seviyor.

İYİ bir iletişimci. Empati yeteneği çok gelişmiş, gruba hakim olabiliyor, dolayısıyla 'durumsal zekâsı' da parlak.

SORULARDAN ve cevaplarından kaçmıyor. Göreve yeni gelmiş olmasına rağmen neler yapabileceği konusunda epey yol almış gözüküyor. Köklü uygulamaları, pırıltılı gelip geçerlere tercih ediyor. Pek çoklarının muhatap olmaktan korktuğu sorulardan kaçmıyor, cevaplıyor.

ÜLKEMİZ insan kaynağının kalitesi konusundaki konuşmalarda iş dönüp dolaşıp eğitime gelir. Peki, sonuç odaklı bir bakan olarak Çubukçu'dan beklentimiz nedir? Görünen o ki on yıllara dayanan eğitim politikalarını bir çırpıda silip yerine yenilerini koymak pek mümkün değil. Düzelteyim derken bozmak da mümkün. Bu arada anne–babalara OKS ve ÖSS'ye ilişkin iyi haberlerim yok. Onlar devam edecek.

NİMET Çubukçu geçtiği yerlerde izler bırakmış bir politikacı. Bu sebeple kendisinden beklentilerin standardını da yükseltmiş. Etrafımda, "Sayın Çubukçu'nun eğitim politikalarımıza ilişkin tasarrufu nedir? Kendini ifade eden icraatlarını ne zaman göreceğiz?" diyenlerin sayısı giderek artıyor. Öngörüm odur ki belki yarın belki yarından da yakın ama sağlam temelleri olmayan söylemler Bakan Çubukçu'ya göre değil. Bekleyecektir. Biz de bekleyip görelim.


Geçen hafta Cannes'daydım

FYanlış anlamayın film festivalinde değil, bu yıl 56'ncısı yapılan Cannes Lions Reklam Festivali'ndeydim. Film ve reklam festivali aynı yerde yapılıyor. Bu sebeple artistlerin üstünde yürüdüğü kırmızı halılarda gururla ben de yürüdüm. Yürüdüm çünkü Türk reklamcıları bu yıl çok başarılı sonuçlar ve ödüller aldı. Reklam festivalinin yıl sayısına dikkatinizi çekmek isterim. 1950'li yıllarda biz tek partili iktidardan çok partili yönetime geçme gayretindeyken dünya markaları reklam yapıyor ve en iyisini yapanı da ödüllendiriyormuş.

56 yıldır yapılan Cannes Lions Reklam Festivali, çok önem verilen bir etkinlik. Her ne kadar bu yıl festival krizden nasibini almışsa da, önemini korumaya devam ediyor. Aldığımız ödülleri ve kategorileri yazmayacağım. Tamamını www.marketingturkiye.com'da bulabilirsiniz. Değinmek istediğim alan, reklamcılık perspektifinden bakarak tüketici, mecra ve medya açısından dünyanın nereye gittiğine dair bir görüş oluşturmak:

DİJİTAL DÜNYADA TÜKETİCİYE ULAŞIM

Aslında dünya bir yere gitmiyor giden tek şey hiç durmaksızın yeni imkanlar sunan teknoloji. Genç nüfusa ulaşmanın tek yolu artık dijital mecra olacak. Dijital mecraya kısaca internet ve onun yakınsamalı alanları diyebilirim. Peki, dijital mecralardan beklenti nedir? Gençler öncelikli olarak kendi sosyal ağlarıyla her zaman bağlantıda olmak istiyor. Müzik dinlemeye, oyun oynamaya ve öznesinde kendilerinin olduğu haberleri paylaşmaya bayılıyorlar. Facebook, YouTube ve bizde henüz hak ettiği yeri bulamamışsa da Twitter'ın yükselişinin sebebi gençlerin sosyal çevrelerinde kendini önemli hissetme ve kendi haberlerinin öznesi olma hali.

MECRALAR NE KADAR ETKİLENECEK?

Bir görüşe göre kesinlikle etkilenecek, bir başka görüşe göre kısmen. 'Kesinlikle' diyenlerle, 'kısmen' diyenlerin ortak noktası geleceğin neler getireceğine ilişkin net bir vizyonlarının olmaması. 'Dijital mecra yaygın mecranın yerini tutmaz' diyenlerle, klasik mecranın mutlaka dijitalle desteklenmesi gerektiğini söyleyenlerin ortak vizyonu ise reklamın tüketiciye ulaşması için artık tek başına yeterli olmayacağı. Festivalde öyle açıkhava reklamları gördük ki neredeyse, "Bunun neresi açıkhava, tam anlamıyla dijital mecra" dedirtti!

MEDYA İÇERİĞİ NASIL DEĞİŞECEK?

'Kesinlikle değişecek' deniliyor. İçeriği kaliteli olmadan dayatılan program, gazete ve dergiler, okur ve izleyenlerce reddedilecek. Kral olan tüketicinin yerine, medyada tüketicinin rolünü içerik alacak. IPTV denilen ve istediğini istediğin zaman izleyebileceğin televizyonlar gündeme gelecek. Gazeteler basılmaya devam edecek ama internet üzerindeki versiyonu her saniye güncellenecek. Basılı mecra kendi online versiyonu ile desteklenecek. Basılı medyanın tirajı ve TV izleyicisi azalacak.

DİJİTAL DÜNYADA İNSANLAR NE YAPACAK?

Teknoloji ile desteklenmiş hayatlar ekran üzerinden iletişim kuracak. Evde ve dışarıda internet ve cep ile sürekli birbirlerine bağlanmış sosyal networkler halinde yaşayacaklar. Dolayısıyla herhangi bir gerekçeyle bu gruplarla iletişim kurmak isterseniz sizin de sürekli bir yerlere 'bağlı' olmanız gerekecek.

DİJİTAL DÜNYADAN KAÇMAK MÜMKÜN MÜ?

Dijital dünya üstümüze doğru geliyorken saklanacak yer yok. Tercihimiz saklanmaktan yana değil, üstümüze doğru gelen bu fırsattan faydalanmak için kucak açmak olmalı. Dijital dünyadaki fırsatları kendi işimizde nasıl kullanırız konusuna kafa yormalı ya da bu dünyada 'nasıl iş yapılır'a kulak kesilmeliyiz. Neden mi? Cannes Lions Reklam Festivali için hazırlanan seminerlerin hemen hepsi dijitalle ilgili. Belli ki el oğlu bir şeyleri görmüş. Biz de fırsatı kaçırmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar