Hüseyin ÖZKAN
STEM Enstitüleri
STEM ENSTİTÜLERİ
Yıllar önce eğitim tarihimizde uygulama alanı bulmuş olan özgün bir deneyime Köy Enstitülerine de atıfta bulunarak, gelin biz bu yazının başlığını “Bilim Sanat ve Teknoloji Enstitüleri” diyelim. Kim bilir belki de bu özgün deneyime kendi iç dinamiği ile dönüşme ve günümüze gelme şansı tanınsaydı, adı Köy değil; “Bilim, Sanat ve Teknoloji enstitüleri” olarak günümüzde de Şehirlerde yaşamına devam ediyor olacaktı.
Olmadı. Yerini nelerle doldurmaya çalışıyoruz şimdi? Hiç de küçümsemediğim, hatta olumlu bulduğum, eğitim sistemimizde yaygınlaşmasını dahi istediğim, isimleri yabancı olsa da özde Köy Enstitülerinin eğitim yaklaşımının bir parçası olan ve parıltılı isimleri ön plana çıkarılarak, özellikle özel okullarda uygulanmaya çalışılan; Montessori, Waldorf, Doğa okulları, Orman okulları, Reggio Emilia yaklaşımları, özgür okullar, Sudbury Valley Okulları ve STEM Maker vb.
Hepsinin ortak özelliği; öğrenciyi merkeze alması, öğrencilerin bireysel yeteneklerini ön plana çıkarması ve en önemli özellikleri ise yaparak yaşayarak bir eğitim modelini sunuyor olmalarıdır. Ortak eğitim felsefeleri ise kabaca “Beynin gelişmesi için ellerin işlemesi, öğrenmenin gerçekleşmesi için ise uygulama ve deneyim gerekir” bakış açısıdır.
Günümüzde ülkemizde yenilikçilik adına en çok üzerinde durulan STEM Eğitim Modelidir. Kısaca STEM Eğitim modeli; anaokulundan üniversiteye, eğitim süreçlerinde disiplinler arası iletişimle ifade edilebilir. Ayrıca STEM, bilim ve teknolojinin eğitimde kullanılması, matematik ve mühendislik gibi alanların eğitim öğretim süreçlerine disiplinler arası iletişimle aktif olarak dâhil edilmesidir.
Birkaç yıl önce Bilim ve Sanat Merkezindeydim (BİLSEM). Burada beş yıla yakın müdürlük yaptım. O günlerde BİLSEM tecrübesinden tüm okulların yararlanması gerektiğini, BİLSEM’lerin çoğaltılması düşüncesinden ziyade, bizzat okullarda BİLSEM fiziksel ve zihinsel alt yapısının oluşturulması gerektiğini; IQ testleriyle tanılamak suretiyle ayrıştırılan bu öğrencilerin bir yere toplanmasından ziyade kendi okulunda, akranlarıyla yetenek ve zihinsel kapasitelerinin geliştirilmesi gerektiğini hep söyledim ve yazdım. Bunu önce, adı ilgili mevzuatta “Destek Odası” olarak anılan ortamlarda, ancak sadece destek odalarında sınırlarında sınırlı kalmadan tüm okul ve çevresi yapılması gerektiğini söyledim ve aşağıdaki yazımda da bunu ifade ettim. (Bkz. https://www.turkiyeegitim.com/ustun-zekali-cocuklar-ve-destek-egitim-odalari-571yy.htm ) Sonra da, öğrencileri üstün zekalı ve üstün yetenekli diye ayrıştırılmaması, tüm renkleriyle yaşayacağı toplumdan izole edilmemesi gerektiğini, her öğrencinin bir yeteneği olduğunu, bunu ortaya çıkaracak okul alt yapısı oluşturulması gerektiğini yine başka bir yazımda vurgulamaya çalıştım. (Bkz. https://www.turkiyeegitim.com/okullara-oneri-okul-zeka-gelisimi-destek-programi-586yy.htm ) Öğrencilerin yeteneklerinin tanılanabilmesi için de yine yukarıdaki yazıda da görüleceği gibi disiplinler arası iletişim yöntemiyle işleyen atölyelerin kurulmasını, bu atölyeler sayesinde kalıcı öğrenmenin ve zihinsel gelişimin sağlanabileceği ifade ettim. Aslında bunlar yıllar önce yazılan yazılardı. Bu gün geldiğimiz noktada Bakanlığımızın da öngördüğü STEM eğitim modelidir ve yaygınlaşma eğilimindedir. Bununla ilgili de yine düşüncelerimi okullarda uygulanma aşamalarını da bir yazı ile ifade ettim. (Bkz. https://www.turkiyeegitim.com/okulu-yeniden-yapilandirmak-cagdas-egitim-modeli-690yy.htm ) Bu yazıda bazı farklılıklarıyla aslında STEM okul modeli kurgulandığı görülebilir.
Bu gün Bakanlığımız STEM Eğitimi Raporunu yayınladı. (Bkz. http://yegitek.meb.gov.tr/STEM_Egitimi_Raporu.pdf ) Ülkemiz okullarında uygulanıp uygulanamayacağı, uygulamanın önündeki engeller veya fırsatlar nelerdir? Bunlar belki başka bir yazının konusu olabilir ama bu aşamada olunması sevindirici. Zira gelişmiş ülkeler bu eğitimle ulaşacakları stratejileri şimdiden belirlemiş durumdalar. Bunun yanında Bakanlığımızla STEM Eğitimi konusunda paralel düşünüyor olmak da benim için ayrıca sevindirici.
Gelin bir şey daha yapalım. Birilerinin ucundan kıyısından alarak, parıltılı yabancı isimler oluşturmaya çalıştıkları, Cumhuriyet dönemi ve Cumhuriyet öncesi eğitim tarihimizle barışalım. Tarafsız araştıralım ve inceleyelim. Olumlu yanlarını alalım ve geliştirelim üzerine çağa uygun “Bilim, Sanat ve Teknoloji Enstitüleri’ni” kuralım. Ya da her okulun altyapısını buna uygun hale getirelim. Cumhuriyetimizle birlikte Köyden başlayan kalkınmamıza bir köprü kurarak Şehirlerde ve Köylerde devam edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.