Abdullah Damar
Eğitimde Kaybedilen Kuşak; 2007’liler!
2012-2013 Öğretim yılının ilk dönemi, Bakan Ömer Dinçer’in görevden alınmasının, eğitim kamuoyunda yarattığı sevinçle birlikte, sona erdi.
Bu süreçte; Bakan değişikliği yapılması, giden ve gelen Bakanın değerlendirilmesi, yeni Bakandan beklentiler gibi tartışmalar; eğitim sendikalarının, üniversitelerin, eğitimle ilgili sivil toplum kuruluşlarının, eğitim konusunda söz söyleyen aydınların ve eğitimcilerin; 4+4+4 Eğitim Yasasının sonuçlarını değerlendirmesini gölgede bıraktı.
4+4+4 Eğitim Yasasının en çok tartışılan yönlerinden birisi, zorunlu eğitime başlama yaşının 60 aya çekilmiş olmasıydı.
60 aylık çocukların, 1. sınıfın akademik ve sosyal yükünü rahatlıkla taşıyabilmeleri için okul olgunluğuna ulaşmış olmalarının beklendiği, birçok eğitimci tarafından ifade edilmişti. Ancak, Bakanlık o dönemde, yapılan bütün yapıcı eleştirileri dikkate almadı. Örneğin Yörükoğlu, bu çocuklar yönünden, “Okula başlama, belli bir ruhsal olgunluğa ulaşmış̧ olmayı gerektirir. Zihin yetenekleri bakımından, çocuğun yaşına uygun bir öğrenme ve kavrayış̧ düzeyine varması ilk koşuldur. Zekâsı yerinde olan bir çocuk da ruhsal bakımdan evden kopabilme olgunluğunu göstermeyebilir” şeklinde ifade eder.
Bakanlık, 4+4+4 Eğitim Yasasını değiştirdikten sonra, bu yasa gereği zorunlu eğitim yaşını 60 aya çekmiş, daha sonra isteyen velilerin 66 aylığa kadar olan çocuklarını isterlerse okula göndermeyebilecekleri düzenlemesini hayata geçirmiş ve hem bu düzenlemelere paralel olarak, hem de 60-66 aylık çocukların bilişsel düzeyine uygun olmak üzere, 1.sınıf müfredatını basitleştirerek, yürürlüğe koymuştu.
Yapılan bu değişiklikle oluşan 1.sınıf müfredatına göre, ilkokuma-yazma çalışmaları, öğretim yılının sonuna kadar sarkan bir süreç izleyecek; 1.dönemde öğrencilere oyun ve kesme-yapıştırma çalışmalarının yanı sıra, sadece (e) ve (a) sesleri verilecek; zaten bu yaş grubuna uygun olmayan fiziki koşullarda öğretim yapılmasının verdiği zorlukların yanında, bu çocuklara yaşlarının üzerinde, aşırı bir yükleme yapılmaması sağlanacaktı.
Bu gelişmeler ışığında, 1.dönemi geride bıraktık.
Benim gözlemlediğim ve değişik illerdeki arkadaşlarla kurduğum bilgi alış-verişi sonucu edindiğim izlenime göre, uygulama böyle olmadı.
Öncelikle, yaş grubu ayrımı yapılmadan 60 aylıktan, 84 aylığa kadar olan çocuklar(2006 ve 2007’liler) aynı sınıflarda öğrenim görmeye başladı. Bu durumun pedagojik sakıncalarının yanında, bir de 1.sınıfı okutan öğretmenlerin, müfredata uymayarak, ilkokuma-yazma çalışmalarının oyun ve kesme-yapıştırma bölümlerini hızla tamamlayarak, ses çalışmalarına geçmesi ve daha da ileri giderek alfabenin bütün harflerini 1.dönem sonunda öğrencilere vermesi, 2007’liler açısından çok olumsuz olmuştur.
Gelinen aşamada, 2007’liler açısından sorun çetrefilli bir hal almış, onların geleceği tamamen 1.sınıf öğretmenlerinin maharetine kalmıştır. Çünkü 1.sınıf öğretmenleri, 2.dönem hem okuma-yazma öğrenen öğrencilerle ders işleyecekler, hem de 2007’lilerle yeniden başa dönerek harf-hece-kelime-cümle çalışması yapmak zorunda kalacaklardır.
2007’liler açısından durumun vahametini anlamak için, 2011-2012 öğretim yılı ve 2012-2013 öğretim yılında, ilkokula kayıt yaptıran öğrencilerin sayısının karşılaştırılması anlamlı olacaktır.
2011-2012 öğretim yılında, 1 milyon 285 öğrenci ilköğretime başlamışken, 2012-2013 öğretim yılında ilkokula başlayan öğrenci sayısı 1 milyon 758 bine çıkmıştır. 473 bin civarındaki artışın tamamına yakınının 2007’liler olduğu düşünülebilir.
Yine eğitim-öğretim yılının başında adrese dayalı kayıt sistemi ile otomatik kaydı yapılan çocuk sayısının 2 milyon 313 bin 888 olduğu dikkate alındığında, yaklaşık 555 bin öğrenci bir şekilde 1.sınıfa başlamamıştır.
Bu durum gösteriyor ki; 473 bin civarındaki 2007 doğumlu öğrenci bu öğretim yılında okula başlamış, 555 bin civarındaki öğrenci ise, yasal istisnalardan yararlanarak, 2013-2014 öğretim yılında ilkokula başlamak üzere kayıtlarını erteletmiştir.
Bu yıl okula başlayan 2007 doğumlular üzerinde bilimsel bir araştırma yapıldığında büyük bölümünün, okuma-yazmada sorunlarla karşılaştıkları ve sınıflarının gerisinde kaldıkları görülecektir.
Gelecek öğretim yılında, bu yıl ilkokula kayıt yaptırmayan 2007 doğumlular ile 2008 doğumlular ilkokula başlayacağından, bu yıl 2007 doğumluların yaşadığı sorunların aynısını, 2008 doğumluların yaşayacağı kaçınılmazdır.
Hiç vakit kaybetmeden, ilkokul 1.sınıflarda, 2006 doğumlu öğrencilerle birlikte öğrenim gören 2007 doğumlu öğrenciler ayrılmalı, bu öğrenciler (2007’liler) aynı sınıflarda bir araya getirilerek, bir telafi programı uygulanmalı, gelecek öğretim yılında ise, 1.sınıf müfredatının tam zamanında uygulanması, Bakanlık tarafından sıkı bir şekilde denetlenerek, aynı sorunların yaşanması engellenmelidir.
Aksi takdirde, 2007’lilerin bir kısmını kaybettiğimiz gibi her öğretim yılında, 2 farklı yaş grubunu aynı sınıflarda eğitim görmeye zorlayarak, kayıp kuşaklar yaratmaya devam edeceğiz.