Abdullah Damar
Öğretmen İşsizliğinin Sonuçları
Atanamayan öğretmenler konusunda çok söz söylendi, çok yazı yazıldı. Ancak atanamayan öğretmenlerin, mezuniyet sonrasında yaşadıkları sorunlar ile ilgili bilimsel araştırmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Bu araştırmalardan biri de Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Adnan Gümüş ve Arş. Gör. Dr. İhsan Çetin’in “Atanan ve Atanmayan Öğretmenlerin Uyarlanma Biçimleri” başlıklı bilimsel araştırmalarıdır.
Bu araştırmaya göre; ataması yapılmayan, farklı şart ve konumlarda çalışan öğretmenler arasında yaşama uyarlanma biçimleri açısından çeşitli farklılaşmalar bulunmaktadır. Bu uyarlanmalar şöyle sıralanabilir:
-İşsizlik arttıkça KPSS hazırlığı artıyor.
-Dershanelerde çalışma, geçici zorunlu bir tutunma aracı haline geliyor.
-Öğretmenlere tahsis edilen kadro azaldıkça, atama yaşı yükseliyor.
-Atanamayan öğretmenler arasında, eğitim-öğretim alanı dışındaki işlere razı olma oranı yükseliyor.
-İş güvencesi azaldıkça, yani kadrolu öğretmenlerden, güvencesiz çalışan öğretmenlere doğru gidildikçe, öğretmenler daha fazla ve düzensiz çalışmaya, daha kötü özlük haklarına, daha zor koşullarda çalışmaya ve açıkça “angarya”ya razı oluyor.
-Mesleki güvence düştükçe, barınma ve hatta harçlık alma durumu konusunda bile aileye muhtaç olma durumu yükseliyor.
-Atanamayan öğretmenlerin % 93’lük bölümü evlenmekten kaçınıyor.
İşsiz ve güvencesiz işlerde çalışan öğretmenlerin uyarlanmada yaşadıkları sorunlar giderek, zaman kullanımlarında, sosyal ilişkilerinde ve ruh sağlıklarında dağılmalara neden oluyor.
Bu dağılmalar, sınav ve atama süreçlerinde “rekabet”, başarısızlık” ve “karamsarlık” gibi hislerle kendini gösteriyor ve bu hisler sonucunda atanamayan öğretmenlerde güvensizlik ve depresyon gibi durumlar ortaya çıkıyor.
Atanamayan öğretmenlerde, günlük zamanı planlamada ve kullanmada, diğer öğretmenlere göre bozulmalar görülüyor, günü kullanma ve uyku düzenleri değişmeler gösteriyor.
Bir başka sorun da sosyal ilişkilerde görülüyor. Ebeveynlerle yapılan tartışmalar en fazla işsiz öğretmenlerde söz konusu oluyor.
Ataması yapılmayan, onuruna uygun bir iş bulamayan ve eğitim-öğretim sürecine katılamayan öğretmenler, kendilerini “değersiz” hissetmeye başlıyor. Yaşamdan zevk alma, beslenme ve barınma sorunu yaşama, uyku sorunu, üzüntülü durumun süreklileşmesi ve kendini önemsiz hissetme gibi duyguları, yaşamlarının parçası haline geliyor.
Atanamayan öğretmenler sorunu iktidarlar açısından piyasa ilişkilerinin bir parçası olarak kullanılıyor. Serbest piyasanın nasıl “yedek işsizler ordusu”na ihtiyacı varsa, eğitim piyasasının da “işsiz eğitimcilere” ihtiyacı vardır. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığının 126 bin civarında öğretmen açığının olduğunu açıkladığı bir ortamda, sayıları 300 bini aşan atanamayan öğretmeni başka türlü açıklamak mümkün değildir.
Sorunun çözümü, eğitimin giderek piyasaya açılması yerine, hem bilgi ve eğitimin, hem de öğrenci ve öğretmenin metalaşmadığı, ticarileşmediği, “Kamusal Demokratik Eğitim” uygulamalarının, eğitim sistemimizin temel belirleyeni haline gelmesidir.