Müdür Mağduriyetinin Yeni Adı 6528’likler

Her ne kadar sonuçları itibariyle siyaseten aynı düzlemde olmasalar da iki yasal düzenlemeden bahsedeceğim.  İkisi de büyük tasfiyenin adıdır; 1402 ve 6528…

12 Eylül 1980 döneminde sayıları 5 bini bulan kamu görevlisi 1402 sayılı yasa ile işlerinden oldu. 1402'likler deyimi daha çok üniversiteden uzaklaştırılan öğretim elemanları ile özdeşleşse de, sanatçılardan, öğretmenlere çok farklı kesimlerden kamu çalışanının uğratıldığı mağduriyetin simgesi oldu. 

Bir hatırlayalım, 1402'lik olmak ne anlama geliyor? Milli Güvenlik Kurulu 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na bir ek yaparak komutanlıklara, kamu kurumu görevlilerinin işlerine son verebilmesini isteme yetkisinin tanınmasıydı. Bu yetki tüm kamu görevlilerini kapsamasına rağmen “1402”likler adı kamuoyunda daha çok üniversitelerden uzaklaştırılan öğretim elemanları için kullanıldı.

Şimdi yeni mağduriyet yasasının adı 6528… Kamuoyunda MEB Yasası olarak bilinse de, “görevlerinden alınan okul ve kurum müdürleri yasası” olarak anılacak.  Mağdurların adı ise 6528’likler... Yani okul ve kurum yöneticileri. Böylece mağduriyet literatürüne yeni bir kavram daha girmiş oldu; 6528’likler… Tabii bunu Mağduriyetin adı olarak kavramlaştırmalarının yolu 6528’liklerin verecek oldukları hukuk mücadelesinden geçmektedir.

1402’liklere ne oldu? Önce her biri üniversitelerden ayrıldı kendilerine yeni iş güç kurdular ve hepsi de başarılı oldu ve iş sahibi oldular. Çünkü yetenekli adamlardı… Ancak haksız uygulamaya karşı mahkemelerde davalarını açtılar ve yıllar sonra da kazandılar. Kimisi geri üniversiteye döndü kimisi dönmedi, dönmek istemedi.

Peki… 6528’liklere ne olacak? Önce okul ve kurum müdürlerinin bir kısmı bu kanuna dayanılarak görevden alınacak,  başka kurumlara öğretmen olarak atanacaklar. Emeklilik süresini doldurmuş olanlar emekli olacak, süresi dolmamış olanlar ise öğretmenliğe devam edecekler. Belki de bir kısmı tecrübelerini özel okullarda değerlendirmek isteyecek ve iş, güç sahibi olacak… Ancak uygulamaya karşı mahkemelerde davalarını da açacaklar. Yıllar sonra davayı kazanıp tekrar görevlerine iade edilecekler, kimisi görevine başlayacak kimisi ise göreve geri dönmeyecek hatta büyükçe bir sorumluluktan kurtulmanın rahatlığına çoktan alışmış olacaklar.

Şimdi… Tarihi tekerrüre zorlamanın anlamı var mı sizce? Gidiyor, bırakın gitsin zaman. İkide bir geriye dönüp dönüp yaşamanın kime ne faydası var? Bakın ne diyor Hz. Mevlana;

“Ne kadar söz varsa düne ait,

 Dünle beraber gitti cancağızım,

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.