Hüseyin Kemal
Milli Eğitimde Yönetici Mağduriyeti Silsilesi
Mahkemeler birbiri ardınca kararlar veriyor. Yöneticileri görevinden alan İdari işlemin yürütmesini durduruyor. Hatta işlemi esasen iptal eden kararlar da gelmeye başladı. Bu arada Milli Eğitim, yaptığı iş ve işlemlerle mağduriyete uğramışlar ordusunun sayısını git gide arttırmaya devam ediyor.
Milli Eğitim, önce 75 ve altı puan vererek eğitim kurumu müdürlerinin yöneticilik görevlerine son verdi. Büyük bir mağdur ordusu oluşturdu ki yaklaşık 8000 kişiden söz ediliyor. Yakın ailesi ve çevresiyle birlikte siz onu 4 ile çarpın, eder 32 bin mağdur yurttaş. Bu süreçte bazı kurum müdürlerine ise 75 ve üstü puan vererek yönetici olarak yeniden tercih yapma hakkı verdi. Kimileri kendi okulunu, kimileri ise görevden alınanlardan boşalan kurumları tercih etti. Böylelikle görevlendirilmesi istedikleri bu kurumlara yapıldı. En gözde(!) okulların yöneticilikleri boşalmıştı. Dolayısıyla tabiri caizse “seçmece okul” edasıyla 75 ve üzeri puan alanlar okullarını seçti ve tercihlerini yaptılar. Bu kurumlardan alınan müdürler de elbette mahkemelere koşarak davalarını açtılar. Gelinen aşamada ise bağımsız mahkemeler yapılan bu idari işlemlerin yürütmesini durdurmaya ve esastan işlemi iptal etmeye başladı. Bu aşamadan sonra idare 30 gün içinde mahkemenin kararını uygulamak ve alınan yöneticileri eski görev yerlerine vermek zorundadır. Şimdi buralara görevlendirilen müdürler ne olacak? Geriye okullarına mı dönecekler? Evet, Olması gereken odur. Ancak eski kurumları da, bir sonraki yönetici görevlendirme işlemi olan mülakatla yönetici görevlendirme aşamasında dolduruldu. Ne oldu şimdi? 75 ve üzeri puan verilerek yöneticiliğe devam ettirilenler de mağdur oldular mı? Ya da mağdur olacaklar mı? Evet, Öyle görünüyor ve maalesef onlar da mağdur olacaklar. Çünkü mahkeme kararını uygulamamak, görevi kötüye kullanmakla ilgili bir suç teşkil ettiğine göre, idare mahkemenin kararına uymakla mükelleftir.
Yönetici görevlendirmenin bir başka aşaması olan mülakat yöntemi ile yönetici atama işlemi de tamamlanmış ve görevinden alınan yöneticilerden dolayı münhal olan okullara yeni yöneticileri görevlendirilmiştir. Mülakat yöntemi ile yönetici seçimi ile ilgili öteden beri mahkemelerin, işlemin iptali yönünde kararlar aldıkları bilinmektedir. Son süreçte geliştirilen “bir bölümü mülakat” olan yeni yöntem hakkında da farklı kararlar gelmeyecektir. Ayrıca bu okulların yöneticiliği zaten görevden alınan müdürleri tarafından davalıktır ve bu davaların sonucu verilen kararlar birbiri ardına gelmeye devam etmektedir.
Yani demem o ki, yeni mağdurların ortaya çıkması kaçınılmaz gibi görünmektedir. Tüm bu ifadelerden, bu görevlere yeni atanan kimselerden bağımsız olarak, subjektif olarak görevden alma işlemin, hukuka ve etik kurallara uygun bir işlem olmadığını ifade etmek istediğim anlaşılmalıdır. İfade etmek istediğim hukuken sakat işlemin sonucunda atananında, görevden alınanında nasıl mağdur edildiği ve ya süreç içinde nasıl mağdur olacağıdır. Bunun yanında hukuk kurallarının aynı zamanda toplumun ahlaki değerlerinden de bağımsız olabileceği düşünülemez. Bu bağlamda şu atasözü akıllara geliyor “ağlayanın okulu, gülene hayır olmazmış”. Atasözü öyle değildi biliyorum ama, temsilde hata olmaz. Atalarımız ne söylemişse kıstas alınsın diye söylemişlerdir.
Aynı süreç eğitim kurumu müdür yardımcıları için de yaşanacağa benziyor. Onların da bazıları görevden alınacaklar. Bazıları göreve devam edecek. Görevden alınanların yerlerine başkaları görevlendirilecek. Görevden alınanlar, “Neden beni görevden aldın? Suçum neydi?” diye soracak. Kendisini tatmin eden bir cevap alamayacak. Dava süreçleri başlayacak. Mahkeme karar verecek subjektif karar kanaatine varacak. Göreve iade edecek. Alınanlar mağdur, görevlendirilen de mağdur olacak. Böylece mağduriyet silsilesi ve eğitim adına olumsuz etkileri, bir aklıselim çıkıp önlem alınmazsa devam edip gidecek.
Amacım; neden bunlar alındı, onlar verildi demek değildir. Amacım, esasen görevden alınanın da, görevlendirilenin de, süreç içinde mağdur olduğu veya olacağıdır. Yani değneğin neresine bakarsanız bakın pek de iyi görünmediğini gözler önüne sermektir. Çözüm nedir derseniz? Çözüm zaten Anayasamızda “liyakat esası” olarak ifade edilmiştir. Çözüm, tarafsız ve objektif olmaktan ve liyakati ön plana koymaktan geçmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.