Abdullah Damar
ENGELLİLERİN EĞİTİMİ
“Sosyal Devlet” ilkesinin gereklerinden biri olan, engelli vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanmasının en önemli unsurları arasında ilk sırada yer alan engellilerin eğitimi konusunda; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, MEB Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğine dayanılarak, 3 Şubat 2010 tarihinde, “MEB Evde ve Hastanede Eğitim Hizmetleri Yönergesi” yürürlüğe konuldu.
Bu yönergeyle, toplumun kanayan yaralarından biri olan engellilerin eğitimi sistematik bir çözüme kavuşturuldu.
Yönergenin, Amaç başlıklı 1.maddesinde “Bu Yönergenin amacı okul öncesi ve ilköğretim çağındaki özel eğitime ihtiyacı olan bireylerden, sağlık problemi nedeniyle örgün eğitim kurumlarından doğrudan yararlanamayacak durumda olanlara evde veya hastanede yatarak tedavi gördüğü sürede verilecek eğitim hizmetlerinin planlanması ve yürütülmesiyle ilgili usul ve esasları düzenlemektir.”hükmü yer almaktadır.
4+4+4 eğitim reformunun yürürlüğe girmesi ve liselerin de zorunlu eğitim kapsamına alınmasıyla, 21 Temmuz 2012 tarihli bir kararla lise çağındaki engelli öğrenciler de bu yönergenin kapsamı içine alındı.
Çok önemli ve olumlu bir karar olarak değerlendiriyorum.
Düşünün, sayıları 8-9 milyonla ifade edilen engellilerin neredeyse tamamına yakını eğitim hizmetlerinden yoksun bir şekilde yaşamını sürdürüyor.
Okullarımızın, engellilerin eğitimine uygun olmaması nedeniyle eğitim hizmetlerinden yoksun olan bu kesim, bu düzenlemelerle eğitim olanağına kavuşacak.
Zorunlu eğitim çağını geçen engelliler için yapacak fazla bir şey yok ancak halen zorunlu eğitim çağında olan ve bundan sonra gelecek olan engelliler için bu düzenlemeler, gerçekten önemli bir düzenleme.
Yalnız, bu düzenlemelerin anlamına uygun olarak hayata geçmesi için bazı önlemlerin alınması, uygulanamayan bazı maddelerin değiştirilmesi, yeni ve pratik bir takım düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Öncelikle, iki yıldan bu yana uygulanmakta olan bu yönergenin, kapsamı içindeki engellilere ne kadar ulaşılabildiği, bu engellilerin ne kadarının eğitime ikna edilebildiği, eğitime ikna edilen bireylerin, yönergenin istediği şartların ne kadarını yerine getirebildiği ve sonuç olarak bu yönergeden yararlanarak evde ve hastanede eğitim alan kaç engellinin olduğu önemli bir sorundur.
Bir düzenlemenin uygulanmasının sonuçlarının kısa sürede alınması mümkün değildir ancak, kısa sürede ortaya çıkan sonuçlara şöyle bir bakıldığında, bu düzenlemeden yararlanan engelli öğrenci sayısının çok yetersiz olduğu görülecektir. Basında yer alan haberlere göre, bu sayı 3-5 bin sayısı ile ifade edilmektedir. Yani bu olumlu düzenlemeden yararlanan engelli sayısı, genel engelli sayısına bakıldığında, devede kulak bile değil.
Bu yönergenin amacına uygun bir şekilde, kapsamı içindeki engellilere daha yararlı olabilmesi için aşağıda gerekçelerini de sıralayacağım düzenlemelerin yapılması gereklidir.
1-Öncelikle, “Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği” ve “Evde ve Hastanede Eğitim Hizmetleri Yönergesinin” kamuoyunda daha fazla yer alması, bu düzenlemelerden yararlanacak olan engellilerin en geniş bilgiye ulaşmasının sağlanması için ulusal medyada programlar yapılmasının sağlanması.
2-Bu yönergenin uygulanmasını ilk elden sağlayacak ve sürekli takip edecek olan il-ilçe milli eğitim şube müdürlerinin, bu yönerge ile ilgili hizmet içi eğitime alınarak, bu hizmet ile ilgili farkındalık sağlanması.
3-İl ya da ilçe millî eğitim müdürlüklerinde kurulan “özel eğitim hizmetleri kurulu”nun amacına uygun bir şekilde ciddiyetle çalışmasının sağlanması.
4-Evde eğitim verilecek engellileri tespit etmek üzere ve eğitsel değerlendirme ve tanılama hizmetlerini yürütmek üzere rehberlik ve araştırma merkezinde oluşturulan “özel eğitim değerlendirme kurulu”nu, titiz bir çalışma yürütmek üzere bilgilendirme ve yöneltmenin sağlanması.
5-Evde eğitim verilecek engellilerin, ev ortamı durum tespit ve değerlendirme formundaki bilgisayar, ısınma, toplu taşıma araçlarına uzaklık gibi şartların, esnekleştirilerek, hafifletilmesi.
6-Evde ve hastanede eğitim verecek öğretmenlerin, alanlarının uzmanı olması ya da en azından “Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı” sertifikası almış olması.
7-Evde ve hastanede eğitim hizmetleri yönergesine göre, görev alacak öğretmenler, bireyin ihtiyacı ve eğitim ortamına ilişkin şartlar dikkate alınarak ve haftalık ders saati sayısı 10 (on) saatten az olmamak üzere ders yaparlar. Ancak kamu kurumlarında görev yapan öğretmenler, MEB Ek Ders Esaslarına göre, kendi ders görevleri dışında haftada en fazla 8 (sekiz) saat derslere girebilirler. Bu çelişkili durumun düzeltilmesinin sağlanması.
8-Şu anki düzenlemeye göre, evde ve hastanede engellilerin eğitiminde görev alan öğretmenlere, MEB Ek Ders Esaslarına göre ek ders ücreti ödenmekte, öğretmenlerin ders araç-gereci, ulaşım masrafları karşılanmamaktadır.
Biraz açacak olursak; Bu eğitimde görev alacak öğretmenler ne kadar idealist olursa olsun, hayatın gerçekleri karşısında idealistlikleri bir yere kadar devam eder. Haftada 8 saat ders ücreti, aylık 250 tl gibi bir rakama tekabül etmektedir. Günümüz koşullarında, ideailst olmayan hiçbir öğretmene bu ücretle, üstelik ulaşım masrafı yapıp, toplu taşıma araçlarında boş zaman geçirerek, bu uygulamada görev aldıramazsınız.
Bu nedenle, bu uygulamada görev almak isteyen öğretmenler bir şekilde teşvik edilmeli, öğretmenlere ders araç-gereci sağlanmalı, ulaşım ücretleri bir şekilde karşılanmalı, öğretmenlere ek ders ücreti yerine, bu ücretin en az iki katı olacak şekilde ciddi bir ücret verilmeli ya da rehabilitasyon merkezlerinde eğitim alan öğrencilere devletin yaptığı katkı tutarında bir ücret verilmelidir.
Bu olumlu düzenlemeden, iki yıldan bu yana istenilen sonuçların elde edilememesinin temel nedenlerinin sıraladığım bu gerekçeler olduğunu düşünüyorum.
Milli Eğitim Bakanlığının, hiç zaman kaybetmeden bu konuya el atması, gerekli düzeltmeleri yapması ve sayıları milyonları bulan engelli vatandaşların topluma kazandırılması için çaba göstermesi gereğinin, acil bir görev olduğunu düşünüyorum.
“Sosyal Devlet”in gereği budur.