Abdullah Damar
Eğitimin Özelleştirilmesinde Yeni Adım: Büyükşehir Belediyeleri Yasası
Başlığa bakıp, “Büyükşehir Yasası” ile eğitimin ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz.
İlgisi var. Şöyle ki;
Varolan durumda, Yükseköğretim ve ortaöğretim okullarının kendi bağımsız bütçeleri vardır ve kendi ihtiyaçlarını kendileri planlayarak, ihtiyaçları ile ilgili harcamaları, genel bütçeden gelen ödenekler çerçevesinde, kendileri yaparlar.
Ancak ilköğretim okullarının, ihtiyaçlarını karşılamak için kendi bağımsız bütçeleri yoktur. Bunun yerine sistem, ilköğretim okulu yapımı ile bu okulların (İlkokul ve ortaokul) yakıt, elektrik ve su gibi ihtiyaçlarının bir bölümünün il ve ilçe özel idare müdürlükleri tarafından karşılanması şeklinde, işlemektedir.
Biraz daha açacak olursak, genel bütçeden, ilköğretim okulu yapımı ve kimi ihtiyaçlarının karşılanması için ayrılan ödenekler, il özel idareleri bütçesine aktarılmakta, buradan da il milli eğitim müdürlüklerinin talebi doğrultusunda harcama yapılmaktadır.
Tabii, okul yapımı ve temel ihtiyaçların giderilmesi dışında ilköğretim okulları, diğer küçük onarım, okul cihazlarının bakım ve onarımı, telefon, internet, kırtasiye ve temizlik malzemesi gibi giderleri ile temizlik ve güvenlik hizmetleri alımı konusunda, yalnız bırakılmaktadır. Okul müdürlüklerine, “kendi başınızın çaresine bakın” denilmektedir.
Okul müdürlükleri de bu ihtiyaçlarını gidermek için “Okul-Aile Birlikleri” aracılığıyla çeşitli faaliyetler yapmaktadır.
Sistem, kör-topal da olsa yürümektedir.
Büyükşehir Belediyeleri Yasa Tasarısı yasalaştığında, aralarında en büyük illerimizin bulunduğu 29 il, büyükşehir belediyesi statüsüne geçecek, bu iller ve ilçelerindeki il ve ilçe özel idare müdürlükleri kaldırılacaktır. Tasarıya göre, il ve ilçe özel idare müdürlüklerinin yerine “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezleri” kurulması planlanmaktadır. Bu merkezlerin ne tür görevler yapacağı, il ve ilçe özel idare müdürlüklerinin, şu anda yaptığı görevleri yapıp, yapmayacağı belirsizdir.
Bu belirsizlik, son dönemde eğitim ve sağlık sektöründe yaşanan özelleştirme-piyasalaştırma adımlarının yeni bir örneği ile karşı karşıya olduğumuzun habercisi gibi görünüyor.
Devlet, eğitimin finansmanında bundan böyle, sadece okul yapımları ile ilgilenecek, ilköğretim okullarının diğer ihtiyaçlarına karışmayacak, onları ekonomik açıdan bir belirsizliğin içine sürükleyecektir..
Zaten, kamu kurumları içinde ödenek açısından en kötü durumda olan ilkokul ve ortaokullar, bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte tamamen kendi kaderleriyle baş başa kalacaktır.
Aslında, fotoğrafın bütününe baktığımızda, performans sistemi, esnek çalışma sistemi, öğrencilere getirilen seçmeli dersler, çalışanların iş güvencesine dönük yapılan çalışmalar, sendikal çalışmaların engellenmeye çalışılması, okul-aile birlikleri yönetim kurullarından okul idareci ve öğretmenlerinin çıkarılarak tamamen velilerden teşkil edilmesi gibi nedenlerle, eğitim sisteminin piyasaya açılması çalışmaları zaten başlamıştı. Büyükşehir Belediyeleri Yasası ile sistemde bir gedik daha açılarak, ilköğretim okullarının, il ve İlçe özel idare müdürlükleri tarafından karşılanan kimi giderlerinin de, okul müdürlüklerinin üzerine yıkılması planlanmaktadır.
Bu yasanın kamuoyunda tartışılan yönlerinin dışında, il ve ilçe özel idare müdürlüklerinin kaldırılması yönü ile de gündemde tutulması ve eğitim sistemine yapacağı olumsuz etkilerin en aza indirilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Eğitim sisteminin bütün paydaşlarının, özellikle de bu yasa konusunda sessiz kalan eğitim sendikalarının, vakit çok geç olmadan bu konunun farkına varmaları gerekir.
Ödeneği olmayan ilkokul ve ortaokullar sorunu, başta okul çalışanları, öğrenciler ve veliler olmak üzere, bütün toplumun sorunudur.