Vedat Ali İNAM
Eğitimde “Yeni Normal” Nasıl Olacak?
Sağlık Bakanlığının salgın hastalıklara karşı koruyucu ve önleyici tedbirleri neticesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi ve özel tüm eğitim kurumları 16 Mart 2020 tarihinde eğitime ara vermişti. 23 Mart tarihinden itibaren başlatılan uzaktan eğitim sistemi, zamandan ve mekândan tamamen bağımsız bir şekilde öğrencinin okula gitme zorunluluğu olmaksızın sanal ortamda canlı ya da kayıt olarak derslerin anlatıldığı, katılımcının istediği zaman bunlara tekrar ulaşabildiği yenilikçi bir eğitim sistemidir.
Başta Milli Eğitim Bakanlığı’nın bilişim ağı EBA sistemi ve televizyon kanalları olmak üzere birçok farklı uzaktan erişim aracı “eğitim” amaçlı olarak kullanılmaya çalışıldı. Classroom, TeamLink, Zoom, GoogleMeet gibi video konferans uygulamaları kullanılarak ya da Facebook, Instagram, WhatssApp gibi sosyal medya iletişim hesapları ile öğrencilere, öğretmenlere, yöneticilere ve velilere ulaşılmaya çalışıldı. Aslında bu süreçte yapılmaya çalışılanın “uzaktan eğitim”den öte “uzaktan öğretim” olduğunu söyleyebiliriz.
Anne babaların yanlış tutumları sonunda istediklerini çaba harcamadan elde etmeyi alışkanlık haline getiren ve öğrenme alışkanlıkları değişen çocuklar, bu sürecin en çok etkilenenleridir.Tüm dünya Koronavirüsle amansız bir mücadeleye girmişken uzaktan öğretimin, zaman kaybetmeksizin başlamasının en temel hedeflerinden biri bu süreç sonunda okul devamsızlığı sonucu ortaya çıkabilecek olan öğrenme kayıplarını en aza indirmek , öğrencilere sosyal ve duygusal yönden destek olmaktır.
Belirsizliğin kaygı bozukluklarını artırdığı şu günlerde dışarı çıkma zorunluluğu olanların dışında herkesin evine kapanması ile bambaşka günler başlamış oldu. İnsanların birinci önceliği sağlıkla ilgili önlemler almak olurken ikinci önceliği çocuklarının eğitimi konusu oldu. Belli programlar dâhilinde dersleri takip etmeye başlayan öğrenciler bazen videolardan ders dinlediler bazen de canlı dersler ile öğretmen ve arkadaşlarıyla bir araya geldiler. Uzaktan öğretim süresinin uzaması, eğitimcilerin büyük çabalarla arttırmaya çalıştığı öğrenci motivasyonunu hızla düşürdü.
Motivasyonu düşen öğrenciler, öğretmenleri ve velileri yormaya başladı. Uzun saatler evinin içinde ders programı hazırlayan ve sunan öğretmenler ile evlerinde bu öğretim sürecinde çocuklarına olanca gücüyle destek olmaya çalışan aileler, sağlık çalışanlarından sonra pandemi sürecinin kahramanları arasında yerlerini aldılar.
Bu dönemde evde çocuklarının eğitimi için kaygılanan veliler, bir ders saatinde öğrencinin dikkat süresinin kaç dakika olabildiğine, öğretmen rolünün önemine ve akran öğrenmesinin kıymetine bizzat tanıklık etmiş oldular. Ayrıca kendi çocuğunu hep ‘süper zeki’ olarak addeden aileler, durumun gerçekle ne kadar örtüştüğünü kendi gözlemleriyle farkına vardılar.
OKULLAR AÇILABİLECEK Mİ?
Koronavirüsün tüm dünyada ve ülkemizde etkisinin azalması ile okulların ne zaman ve nasıl açılacağı önemli bir gündem maddesi olmuştur. Salgının yayılmasının kalabalık ortamlarda ve kişisel mesafeye dikkat edilmediğinde hızla arttığı bilimsel bir gerçek iken okulların en zaman açılacağından öte okulların nasıl açılacağının tartışılması gerekmektedir. Öğrencilerimizin birçoğunun servisler ile okula gelip gittiği, ortalama 30 kişilik sınıf-laboratuvarlarda derslerin işlendiği, 15 dakikalık teneffüslerde adeta birbirine yapışık şekilde kantin sırası beklendiği ve normal süreçte bile hijyeni sorun olan tuvaletlerin teneffüs gibi kısa süreler içerisinde çok sayıda kişi tarafından kullanıldığı okullarımızın gerçeklerindendir. Tüm bunlara okul giriş ve çıkış zamanlarında velilerin oluşturduğu kalabalığı da ekleyebiliriz. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı ve standartların “yeni normal”lere göre düzenlenmesi gerektiği hepimiz tarafından kabul edilmektedir.
Salgın öncesinde okullar, değişen dünyanın beklentileri ve teknolojinin öne çıkması ile 21. yüzyıl becerileri olarak adlandırılan eleştirel düşünce ve problem çözme becerisi, hayatın farklı katmanları arasında ilişki kurabilme becerisi, zihinsel çeviklik ve esneklik, inisiyatif alma ve girişimcilik, sözlü ve yazılı iletişim, bilgiye ulaşma ve işleme becerisi, meraklanma ve hayal kurma becerisi ve muhakeme yeteneği gibi pek çok becerinin bireye kazandırılmasını öncelikli hedefler olarak belirlemişken salgın sonrasında bu hedef tablosu gözle görülmeyen bir virüsün etkisi altında kalmıştır. Okullar, dijital platformlar aracılığıyla hedeflerine ulaşmak için her ne kadar çaba sarf etse de yukarıda bahsi geçen hedeflere ulaşma gerçekliğini tüm değişkenler neticesinde tekrar tekrar sorgulamak gerekir. Bu süreçten sonra okulların yani toplumsal yaşayışın öncü kurumlarının “yeni normal”in de en iyi uygulayıcısı olması beklenmektedir.
OKULLAR AÇILIRKEN HANGİ TEDBİRLER ALINMALI?
Hassasiyetleri artmış velilerimizin kaygılarını azaltacak temizlik ve güvenlik standartlarının acilen belirlenmesi ve tüm okullarda uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
Pandemi süreci bitene kadar her öğrenci ve okul personelinin okuldan eve ve evden okula virüsü taşıma ihtimali daima göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sebeple ‘okulda temizlik ve pandemide okul yaşamı’ gibi konularda öğrencilere yönelik psikolojik tedbirlerle hazırlanmış bilgilendirmelerin yapılması gerekmektedir. Her okula gerekli önlemleri alma ve acil müdahalede bulunma amacıyla bir sağlık personeli görevlendirilme seçeneği düşünülmelidir.Esnek çalışmaya tabi sağlık personeli yada ataması yapılmamış sağlıkçılar TYP( İş-Kur Toplum Yararına Çalışma Programı) aracılığıyla istihdam edilebilir. .
Öğrencilerin, özellikle temel eğitim okulundaki öğrencilerin okula geliş-gidişlerinde servis kullanmamaları teşvik edilmelidir. Servis kullanmak durumunda olan öğrenciler için servislerde sosyal mesafe sağlanmalı ve her öğrenci ateşi ölçülerek ve koruyucu maske kullanımı zorunlu olarak servise alınmalıdır.
Kronik rahatsızlığı olan öğrenciler, öğretmenler ve veliler ile ilgili alınacak tedbirler yetkili kurumlarca yeniden gözden geçirilmeli ve kişiye özel tedbirlerin uygulanmasına gidilmelidir.
Öğrenciler okula dezenfekte edilerek ateşleri ölçülerek maskeli olarak alınmalıdır. Okullara, okulun temizliğinden sorumlu ve gün içinde tüm temizlik tedbirlerini sağlayacak personel görevlendirilmeli bunun için gerekirse bağlı bulunan belediyelerle işbirliği yoluna gidilmeli.
Tüm okullarımıza dezenfektan ve maskeler, bakanlığın onay verdiği merkezlerden milli eğitim müdürlükleri tarafından tedarik edilmelidir. Bu süreçte ekonomik kaygılar ve kriz fırsatçıları tarafından standart dışı üretilmiş maske ve dezenfektanlar piyasada bulunmaktadır. Koruyuculuğu olmayan kimyasallar ve maskelerin kullanılmasından kaynaklanacak hastalığın bulaşma durumu ve bunların sebep olacağı farklı hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalacak velilerin ve öğrencilerin kaygıları artacak, devlete olan güven duygusu zedelenecektir. Hollanda Ulusal Zehir Bilgi Merkezi (NVIC), koronavirüs salgını döneminde en fazla tüketilen ürünlerin başında gelen dezenfektanlar nedeniyle, çocuklar arasında zehirlenme vakalarının önemli ölçüde arttığını açıkladı. Bu açıklamalar bilim kurulları tarafından dikkate alınması gerekmektedir. Ayrıca sürecin ne zaman biteceği öngörülemediği için maske ve dezenfektanlar okulların bütçesine karşılanamayacak büyüklükte yük getirecektir. Bu sebeple bakanlık ‘okulda sağlık’ bütçesi oluşturarak okullara destek olmalıdır.
Salgın tehlikesi tamamen ortadan kalkana kadar ders kazanımlarının sadeleştirerek yeniden bir öğretim programı oluşturması ve ders saatlerinin azaltılması, gün içinde ikili, üçlü, dörtlü sisteme geçilmesi yolu ile bir sınıfa düşen öğrenci sayısının azaltılması, haftalık ders programının belli derslerini uzaktan öğretim yolu ile yapılması gibi genel önlemlerin alınması tartışılabilir.
Öğrencilerin tören alanlarında, teneffüslerde, yemekhanelerde, kantin sırasında, sınıflarda nasıl duracaklarını gösteren işaretler ve uyarı yazıları önemli bir işlevi yerine getirecektir.
Pandemide edindiğimiz deneyimleri pandemi sonrasındaki süreçle sentezleyerek eğitimde “yeni normal”lerimizi oluşturmalıyız.
Başarı, doğru şeyleri, doğru şekilde, doğru zamanda, doğru kişilerle yapmaktır. Eğitim kurumları “yeni normal”e göre hazırlanırken aklın ve bilimin gerekleri yerine getirilebilirse öğrencilerin, velilerin, eğitim çalışanlarının ve eğitimin diğer bileşenlerinin kaygıları en aza indirilebilir. Sağlık Bakanlığının yakaladığı başarıyı Milli Eğitim Bakanlığı da başarabilir. Yeter ki doğru şeyler, doğru şekilde, doğru zamanda, doğru kişilerle yapılsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.