Yeryüzünün en kötü öğretmen yetiştirme sistemi bizde

Yeryüzünün en kötü öğretmen yetiştirme sistemi bizde

Osmangazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Selahattin Turan, öğretmenliğin niteliğinin sorgulaması gerektiğini belirterek, "Bence yeryüzünün en kötü öğretmen yetiştirme sistemi, Türk eğitim sistemidir." dedi.


Denizli Eğitim Gönüllüleri Derneği (DEGDER) tarafından düzenlenen "Eğitimde Yeni Yaklaşımlar" konulu konferans, Özel Servergazi İlköğretim Okulu salonunda yapıldı. Konferansa Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sadettin Sabaz, Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan ve Prof. Dr. Turan konuşmacı olarak katıldı. Konferansı Denizli Vali Yardımcısı Mehmet Suphi Küsbeci, Belediye Başkan Yardımcısı Şamil Çınar, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mustafa Özevcimen, DEGDER başkanı Osman Çizmeci ve okul müdürleri dinledi.

İlk konuşmayı yapan Müdür Turan, öğretmenlerin okullarda, "Çocukları yönetemiyoruz, şiddet var." gibi şikayetleri olduğunu, aslında bunun çocuklardan değil, kendilerinden kaynaklandığını söyledi. Prof. Dr. Turan, "Bir kere çocuk, hiçbir zaman suçlu olarak kabul edilemez. Bir çocuk başarısızsa anne ve babası, yetiştirenler ve sistem suçludur. Çocuk çocuktur. 2100 yılında yeryüzünü Türkler yönetecek. Bu yönetim için gerekli olan stratejik alt yapının kurumlaşabildiği kanaatinde değilim ama tarih bize gülüyor. Hayat, sınıfın içinde. Türkiye'de eğitim sisteminde ise öğretmenler, sınıfın içine girmekten korkuyor, çünkü orası uzmanlık gerektiriyor. Türkiye'nin geleceği Ankara'daki Milli Eğitim'de değil, sınıfın içinde. Türkiye'deki eğitim okullardan batmıştır, okullardan düzelecektir. Bunun sorumlusu da müdürlerdir. Ya terk edin görevinizi ya da aklınızı başınıza toplayın." şeklinde konuştu.


Annelerin eğitim öğretim alanında çok özel bir yere sahip olduğunu söyleyen Selahattin Turan, "Annenin kayboluşu, toplumun kayboluşudur. O bakımdan anneyi merkeze alacak yeni bakış açılarına ihtiyaç var. Eğitim, dünyanın hiçbir yerinde soruları çözülmüş bir alan değil. İnsanın olduğu yerde, sürekli sorun vardır." dedi.

Okul müdürleriyle sohbetlerinde genellikle kendisine, "20 kişiyi üniversiteye soktum." gibi sözler söylendiğine dikkat çeken Turan, "Bu değerlendirme yanlış. Bir türlü anlamıyorum, neden müdür oldunuz? Kafayı mı yediniz? Ailenizde probleminiz mi var? Eşiniz mi güzel değil? 2 bin lira fazla maaş mı veriyorlar? Yeni bakış açılarıyla olayları değerlendirmemiz lazım. Öğretmenin niteliğini sorgulamamız gerekiyor. Öğretmen yetiştirme, okul merkezli olmak zorundadır. Eğitim fakültesinde ikinci yıla kadar okursunuz, 3 ve 4. sınıflarda stajyer olarak çalışırsınız. Öğrencilerim bana, 'Sizin öğrettikleriniz uygulamada çalışmıyor.' diyor. Çalışmaz, çünkü sistem bozuk. Türkiye'de 650 bin öğretmen vardır, sadece 150 bini öğretmendir, geri kalanı devlet memurudur. Memurlarla bu iş yürümez." diye konuştu.

Eğitimde problemlerin maaş arttırmakla çözülmeyeceğini öne süren Prof. Dr. Turan, "Bir öğretmenin maaşını 5 bin liraya çıkarınca her şey güllük gülistan olmaz. Dünyanın her yerinde eğitim, gönüllü işi. Bugün Güney Afrika'da 150 misyoner okulu var. 30 yaşındaki güzel bir bayan Afrika'da çalışıyor. Batılı ülkelerin, dünyaya dağılmış 100 bin misyoneri var. Misyoner demek, yüce dava demek. Eğitimdeki başarısızlığı sadece finansa bağlamak doğru değil." dedi.

Akademik önceliklerin ikinci sıraya atılıp iyi insan yetiştirmenin öne alınması gerektiğini belirten Müdür Selahattin Turan, "Bunun olmaması halinde, kusura bakmayın söyleyeceğim, 2030'da müdür yardımcılarından birisi okulda prezervatif dağıtır." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de okul müdürlerinin boya badana gibi lüzumsuz rutin işlerle uğraşarak, vaktinin yüzde 60'ını eğitimle ilgili olmayan işlerde geçirdiğini kaydeden Turan, "Öğretmenlik mesleğini profesyonelleştirmeye doğru bir kurumlaşma gerekiyor. Birçok ülkede, sınıf öğretmeni olabilmek için kişilik testlerinden geçilmesi gerekiyor. Bizde ise herkes öğretmen oluyor. Öğretmenler, sözlü mülakatla alınmalıdır. Öğretmenliğin sanat boyutu çok önemli. Bana, 'Torpil olur' demeyin. Torpil yapıyorsan, sen ahlaksızsın. Öğretmen olabilme, insan olabilme süreciyle ilgilidir. Ahlak temelleri üzerinde yürütülür." şeklinde konuştu.

Çocukların nasihati sevmediğini. bizzat görerek, modelleyerek ve yaparak öğrendiğini anlatan Prof. Dr. Turan, sözlerine şöyle devam etti: "Zaman ve nakil anlayış, çocuğun algı dünyasını da değiştiriyor. Çocukların bizi anlaması yerine, bizim onları anlayacağımız modeller geliştirmemiz gerekiyor. 'Efendim. bizim nesil çok okurdu.' Sizin neslin çok okuması bir şey ifade etmiyor. Şu andaki nesil, 2010'da doğan nesildir. Bu çocuk 100 temel eseri okumuyorsa, sen MP3 olarak çocuğun cebine gönder. Farklı yöntemleri bul veya annesi babası okumamıştır ki çocuğa nasıl okutacaksın? Siz inanıyor musunuz, 100 temel eseri, 650 bin öğretmenin hepsi de okumuştur? Siz inanıyor musunuz, eğitim fakültelerindeki öğretim görevlilerinin tamamı 100 temel eseri okumuştur? Kendimiz okumamışız, çocukları kandırıyoruz. Çocuklara, 'Bizim kuşak, müthiş bir kuşaktı.' diye örnek vermeyin. 1968 kuşağı müthiş kuşaktı da 12 Eylül'de neden birbirinizi yediniz? 5 bin kişi kampüslerde öldürüldü. Okudunuz, birbirinize kurşun sıktınız. Sizi kimin kullandığının bile farkına varmadınız. Ben de yürüyüş yaptım, cop yedik ama boşuna yürümüşüm. Otur, adam gibi oku."

Test çözebilmesinin çocuğun dışarıda başarılı olacağı anlamına gelmediğini de vurgulayan Prof. Dr. Selahattin Turan, şunları kaydetti: "Bugün hayatta en başarısız, evlenip boşanan, bu topluma en az katkı sağlayan, Amerika ve İngiltere'ye çalışanlar fen lisesi mezunlarıdır. Bunları yetiştiren öğretmenlerin çoğu da muhafazakardır. Siz batıya eleman yetişmiyorsunuz. Buradan mezun olanlar, Türkiye'de açılacak okullarda iyi ücretle çalışmalıdır."
milliyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.