Türkiye İçin Felaket Olur!
Türkiye'nin üyelik süreci ile ilgili "kapkara" bir tablo çizen AB uzmanı Aktar, Türkiye'nin başkanlık sistemine doğru gittiğini ancak bunun Türkiye için felaket olacağını söyledi
Son yıllarda Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye bayraklarının yan yana verildiği haberlere rastlamaz olduk. Öyleki, ABden sorumlu devlet bakanı ile ilgili haberlerde bile artık çoğunlukla üyelik meselesiyle ilgili bir bölüm yer almıyor. Türkiyenin üyelik süreci teknik olarak işliyorsa da, fiilen durmuş, tıkanmış durumda. Üstelik yakın görünürde bu tıkanıklığın aşılabileceğine dair hiçbir emare bulunmadığı gibi bunun daha da derinleşeceği öngörülüyor.Üyelik perspektifinden mahrum kalan Türkiye ise kah uyum sürecine paralel demokratik adımlar adıyor kah yasakçı, otoriter devlet izlenimi veren uygulamalar içine giriyor.Avrupa binmiş bir alamete gidiyor kıyamete Türkiyenin ise neye bindiği nereye gideceği henüz belli değil.Türkiyenin Avrupa Birliği üyelik sürecini en iyi bilen uzmanlardan biri olan Bahçeşehir Üniversitesi AB Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cengiz Aktar ile hem AB cephesinde hem Türkiye cephesindeki durumu konuştuk. Üyelik süreci ile ilgili kapkara bir tablo çizen Aktar, AK Partinin seçim endeksli milliyetçi bir politika izlemeye başladığını ve varılmak istenen hedefin başkanlık sistemi belirterek, Ancak bu Türkiye için felaket olur. Türkiye Tunusa döner uyarılarında bulundu.Avrupanın Türkiyeyi, Türkiyenin Avrupayı gördüğü yok*Son günlerdeki tartışma konularını da dikkate alarak şuan Avrupadan Türkiye nasıl görünüyor?Valla Avrupanın Türkiyeyi gördüğü falan yok. Türkiyenin de Avrupayı gördüğü yok.Türkiye 12 Haziran 2011de yapılacak olan genel seçimlerine kilitlenmiş, içe dönmüş bir toplum görüntüsü veriyor. Dolayısıyla burada Avrupa ile ilgili genel ilişkiler gündemde değil.*Hükümet AByi gündeminden çıkardı mı?Esasen hükümet iki seneden beri yani 2008 sonundan beri Avrupa ağırlıklı bir dolu iş yapıyor.Yani tam zamanlı bir AB bakanı var. 2008 sonu, 2009 başında ulusal program tazelendi. Egemen Bağış bakan oldu ve bakan olduğundan bu yana elinden geleni yapıyor. AB genel sekreterliğini yeniden organize etti. Ekipler değişti. Hem Brükselde hem Ankarada çok ehil bürokratlar var. Ama bütün bunlara rağmen tabi Kıbrıs bağlantılı ve Fransa hükümetinin tavrı yüzünden açılamayan tam 18 tane fasıl var. Müzakereler devam etmiyor, uyum çalışmaları yapılmıyor değil ama gündemde değil bunlar konuşulmuyor.*Neden?Konuşulmamasının nedenleri de bunlar. Bir soğukluk var bu soğukluk yeni de değil. Bunun sonucu olarak Türkiye artık 2002-2004 dönemindeki o dış dinamiğini kaybetmiş durumda. Her işi kendi başına yapıyor. Yani reform yapılacaksa Türkiye kendi başına oturuyor yapıyorMesela anayasa değişikliğini bu şekilde okumak lazım. Yani AB bir değişiklik falan yapın demedi. Türkiye bunu kendi başına yaptı. ABnin o kaldıraç etkisi artık kalmadı.Bunun belli başlı nedeni de bizim müstakbel üyeliğimiz konusunda Avrupalıların hepsinin değil ama başta Fransız ve Avusturya hükümetlerinin, Almanya hükümetinin bir bölümü olmak üzere çok soğuk bakıyor olmaları. Siz ağzınızla kuş tutsanız bile üye olamazsınız demeleri.Bu, muazzam bir şevk kırıcı bir durum. E böyle bir durumda AByi gündemde tutmak mümkün değil. Türkiye eskiden de olduğu gibi yani 1999 öncesinde de olduğu gibi bu işleri kendi başına yapıyor.Bir de seçimden dolayı içe dönme hali söz konusu. Bu ikisi birleşince Avrupa ile olan ilişkiler artık asgariye inmiş gibi gözüküyor. Dikkat ederseniz gazetelerde televizyonlarda Avrupa Birliği ile ilgili haber dahi yok. Buna da şaşırmamak lazım.Türkiye artık Avrupada haber değil*İçki, heykel, dizi tartışmasının Avrupada nasıl bir yankısı var?Bunlar Avrupada gazetelerde yankılanıyor. Artık Avrupa basınının hemen hemen tümünün Türkiyede temsilcileri var. Burada oturan temsilcileri var. Onlar tabiî ki bu tartışmaları yansıtıyorlar. Ancak ABde artık Türkiyeye yönelik bir ilgi yok. 12 Eylül referandumu sonrasında yapılan anayasa değişikliği bile nasıl olumlu etkilemediyse, bunlar da olumlu veya olumlu bir şekilde etki uyandırmıyor.*Neden?Çünkü Türkiye artık Avrupada haber değil.*Önceden demokratikleşme vs diyorlardı. Ama belli ki şimdi bu tartışmalarla ilgili değiller. Varsa yoksa Kıbrıs diyorlar. Aslında Türkiyeye almak istemiyorlar da Kıbrısı bahane olarak mı öne sürüyorlar?Kimisi için bahane kimisi için değil ama yani Türkiye ile ilgili bir tartışma artık Avrupada yok. Pek çok Avrupalı Türkiyeyi kafasında bitirmiş durumda. Türkiyenin üyeliği gündeme geldiğinde zaten Fransadan, Almanyadan hemen bir tepki geliyor; canım nerden çıktı şimdi Türkiyenin üyeliği diye.Zaten Avrupanın kendi içlerinde dünya kadar sorunları var.Türkiyeye perspektif verilmesi lazım*Türkiyenin üyeliğinin sürecinin yeniden canlanma ihtimalini görüyor musunuz? Orta ya da uzun vadede Böyle olabilmesinin bir tek yolu var Türkiyeye ciddi bir perspektif verilmesi lazım. Yani Türkiyeye şu tarihte üye olacaksın denmesi lazım. Kıbrıs engeli Türkiyenin önünden kalkarsa tabiî ki bu başlı başına önemli bir gelişme olabilir. Zaten Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti yani Güney Kıbrıs, Türkiye üye olmasın demiyor. Türkiye şunları şunları yapsın diyor. Ama Fransa, Türkiye üye olmasın diyor. İkisinin arasında fark var.*Sizin söylediklerinizden üyelik sürecindeki tıkanmanın sebebinin Avrupadan kaynaklı olduğu anlaşılıyor. Avrupadaki aşırı sağın yükselişi ve İslamofobinin artmasının bundaki etkisi nedir?Elbette bunların büyük etkisi var. Avrupa fena halde içe dönüyor. Ve daha işin başındalar. Avrupanın aşağı yukarı her ülkesinde hiç tahmin edemeyeceğimiz ülkelerde bile örneğin İngiltere ve Hollanda gibi çok derin bir liberal geleneğe sahip ülkelerde bile aşırı sağ yükseliyor. Bu ülkelerde insanlar üyelikleriyle ilgili varoluşlarıyla ilgili sorular soruyor. Sordukları sorular arasında İslam var Türkiye var. Ve Türkiyenin Avrupa Birliği süreci bundan fena halde etkileniyor ve bu yeni de değil. Avrupada her anlamda kriz yaşanıyor sadece ekonomik kriz değil. Avrupa artık toplumsal bir kriz yaşıyor.Avrupa binmiş alamete gidiyor kıyamete *Bu kriz giderek derinleşeceğe benziyor...Tabiî ki. Daha işin başındalar ve kimse çıkıp da bu krizin nasıl evrileceğini, nasıl dönüşeceğini tartışmıyor, bunun nasıl tehlikelere gebe olduğu sorusunu sormuyor bu sorulara yanıt aramıyor. Yani Avrupa binmiş alamete gidiyor kıyamete *Ortak para, ortak adalet, ortak ordu hedefleri vardı. Artık dağılmayı mı tartışıyor Avrupa?Dağılması mümkün değil tabiî ki ama daha fazla genişlememesi mümkün.*Bu bazı yeni üyelerin şengenden yararlandırılmaması .O, hazırlıkla alakalı. Orada bir sorun yok. Ama şuan önlerinde bu nisan ayında çok önemli bir test var artık bunlar üye olduğunda bu üye ülkelerin vatandaşlarına serbest dolaşım tamamen kalkacak mı? Bakalım ne olacak. Doğudan gelen yeni üyelere batılılar nasıl davranacak göreceğiz, orada bir krize doğru gidiyor iş. Mesela pek çok ülke vatandaşları Bulgaristan ve Romanya vatandaşlarının serbest dolaşımdan yararlanmasını istemiyor. Dolaşmak gezmek değil tabiî ki, oraya yerleşme hakkı demek.Yani Avrupanın ekonomik krizi giderek bir toplumsal krize dönüşüyor.*Böyle bir Avrupa, Türkiyeye de pek cezp edici gelmiyor Evet tabiî ki. Ama tabiî ki burada çok dikkat etmek lazım. Avrupanın içinde bulunduğu durum başka. AB kurucu ilkeleri, normları ve standartları başka. Türkiyenin hala o norm, standart ve ilkelere ihtiyacı var.*Üyelik perspektifini yitirmiş bir Türkiye bu yolda ilerler mi veya ilerleyebilir mi?İlerlemeye çalışıyor ama bu kadar oluyor. Dolayısıyla Avrupanın Türkiyeye üyelik perspektifi verebilecek durumda olmaması Türkiyenin kendi reform süreci açısından fevkalede menfidir.Türkiye başkanlık sistemine doğru gidiyor*Türkiyenin iç siyasi gelişmelerini nasıl okuyorsunuz?Bu tartışmalar Türkiyenin nasıl içe döndüğünü gösteriyor. AK Partinin daha doğrusu Başbakanın artık Türkiyenin değişim sürecini götürmekten ziyade kendisinin ve partisinin bekasına odaklandığını görüyoruz. Çünkü sonuç itibariyle herkesin hem fikir olduğu bir nokta anayasayı istediği gibi değiştirmek için bir çoğunluk elde etmek isteyen ve bu amaçla herşeyi yapmaya hazır bir Ak Parti gözüküyor. Onun da ne olduğunu üç aşağı beş yukarı biliyoruz*Nedir o?Hedef başkanlık sistemi. Başkanlık sistemi bence Türkiye için bir felaket olur. Türkiyeyi diktatörlüğe götürür. Bu, Erdoğan olduğu için değil kim olursa olsun.Yani demokrasi tecrübesi bu kadar zayıf olan bu kadar demokrasi fakiri bir ülkede başkanlık sistemi olmaz. Tunus gibi olur. Tunusta şu sıralar olanlar olur. Türkiye, Mısır, Suriye gibi otoriter bir ülke haline gelir. Bu Allahın emri yani. Yani bizim siyasetçilerimizin demokrasiden ne kadar nemalandıklarını da hatırlayacak olursak görünen köy klavuz istemez.Burada AK Partinin önünde, Başbakanın önünde muazzam bir test var. Önümüzdeki dönemi seçim süreci ve sonrasını Türkiyenin, 21. Yüzyıla taşıyacak dört dörtlük bir anayasa yaparak yoluna devam eden, siyasi ve iktisadi istikrarı kuvvetli bir ülke olmasını mı sağlayacak? Yoksa içeride ve dışarıda tamamen güç odaklı bir politikanın temellerini mi atmaya çalışacak? Bence esas kavga burada.*Gidişat hangisini gösteriyor?İkincisini gösteriyor maalesef. Çünkü 2007de de aynı şey oldu. Neredeyse 1 yıl önceden milliyetçi retorik sarmaladı. Seçim kazanıldı ondan sonra anayasa gündeme geldi 1 ay gündemde kaldı sonra düştü gündemden. Ve Türkiye hala 1980 anayasasıyla yoluna devam etmeye çalışıyor. Bu, Türkiyeyi 21. yüzyıla taşımaya yetmez.Başta Kürt meselesi ve yeni anayasa meselesi olmak üzere sorunlar konuşarak, tartışarak, diyalog geliştirerek, karşısındakini dinleyerek, ortak akıl geliştirerek çözülmeli. Sorunlar çözülmeden Türkiye yoluna devam edemez.haber365
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.