Sizce okumaya gerek var mı?

Sizce okumaya gerek var mı?

Türkiye KPSS sınavlarını kopya skandalıyla tanıdı. Aslında bu sınavlar yıllardır milyonlarca insanın hayatını şekillendiren, kimilerinin önünde en büyük engel kimilerinin önünde ise dönüm noktası olarak duran bir duvar gibi dikiliyordu. Ancak dün bir öğre

Bir öğretmenle, öğrencisini aynı sınav sırasında buluşturan KPSS'nin hayatımızı ne hale getirdiğine ilişkin önemli ipuçları veren mektupta bakın neler anlatılmış: 1997-2001 Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya Öğretmenliği mezunuyum. Hani küçükken sorarlar ya çocuklara, büyüyünce ne olacaksın diye, benim cevabım her zaman hazırdı: Ben öğretmen olacağım

1996 yılında meşakkatli bir ÖSS-ÖYS hazırlığı vardı, o zamanlar hazırlananlar bilir ikili sınav sistemi vardı..

Testler, dershane, stres, stresten kaynaklı zorlu geçen hastalıklı günler. Sınav olduk ve çok çalışmamın meyvesini aldım, bizim bölüm taban puanı 475 ti ben 500 puan almıştım.Bu puanla Akdeniz üniversitesi tıp fakültesine, Eskişehir Anadolu üniversitesi eczacılık fakültesine hatta ODTÜ kimya, Ege Kimya Fen Edebiyat Fakültesi'ne takla atarak giriyordum. O zamanki fen edebiyat fakültesi şimdiki gibi değildi. Oraya bilim yapmak için, bilim adamı olmak için, üniversitede kalıp yükselebilmek için veya laboratuvarlarda değişik alanlarda çalışmak için girerdin. Öğretmen olamazdın minimum puan da 420 idi. Ama benim bir hayalim vardı öğretmen olacaktım…

Üniversiteye gittim. Bir baktım öğretmen açığı var. Ziraat mühendisleri, eczacılar, deri teknolojisinden mezun olanlar ve daha hatırlayamadıkların öğretmen oluyorlar veya olmuşlar…

Allah Allah dedim. Daha sonra yine baktım Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarına öğretmen olma hakkı tanıdılar. Yahu dedim kendi kendime ben zamanında niye bu kadar kendimi zorladım, niye bu puanı alıncaya kadar bu kadar kendimi hasta ettim anne ve babamı mali külfete soktum.

Son seneye geldim bir de hangi bölümde olursan ol sınıf öğretmenliği yapma hakkı tanındı. 3 ay formasyon dersi göreceksin, bir de maliyeti var tabi bu işin onu da vereceksin hem kimya hem de sınıf öğretmeni olabilecektin. Ben o formasyonu almak istemedim. Bunun da iki nedeni vardı birincisi zaten şakır şakır öğretmen alınıyordu üstüne ihtiyaçtan ziraat mühendisleri öğretmen olarak alınıyordu, fen edebiyatlara formasyon veriliyordu, devlet ben Eğitim Fakültesi mezununu mu alamayacaktı?

Aileme söylememe bile gerek duymadım.

Çünkü geleceğim için bana mutlaka para bulacaklardı. Ancak ikiside emekliydi ve de Konya'da okuyan bir de mimar kardeşim vardı. Yük olacaktım onlara. İkinci sebep üstüne üstlük birde sınıf öğretmenliğinden mezun olmuş başka bir arkadaşımın hakkını yiyecektim ben sınıf öğretmenliğini kazanmamıştım ki istesem onu kazanırdım.



Ve 3. senemde işte o önce ki DMS şimdi ki KPSS canavarı karşımıza çıktı. İyi dedim torpil, dayı işi varmış bu önlenecekmiş hak edeninde hakkı yenmeyecekmiş, her zaman ki saflığımla..

4. sınıfa geldim okulumu bitirdim ve DMS sınavına girdim. O zaman sektör böyle ilerlememişti. KPSS kursları falan hak getire kimsenin daha gözü açılmamış.

Girdik sınava lise bir de bıraktığım tarih, coğrafya, yurttaşlık, Türkçe, matematik. Hadi sayısalcıyım matematiği tam yaptım, türkçeyide ama diğer derslerden bir şey yapamadım.

Eğitim sınavına girdim tabi bilgilerim çok taze olduğu için ondan güzel netler çıkardım. Ancak bu yetmiyordu.

Genel kültür, genel yetenek, eğitim bilimleri belirli yüzdelerle çarpılıp ortalama alındığı için benim puanım otomatik olarak düşmüştü.

Barajımız 70 di ben 73 almıştım. Fakat yine de atanamadım, çünkü ben mezun oluncaya kadar yerlerimiz doldurulmuştu. Alınan kişi sayısı Türkiye çapında 5 kişiydi. En son 76 ta kaldı ve benim o yıl gitmem hikaye oldu.

Tabi mezun oldum bir yerden başlamam lazım. Dershanede çalışmaya başladım.

Dershanede çalışma koşullarını diğer öğretmen arkadaşlarım çok güzel ifade ettiler ben başka konuya değinmek istediğimden o konuya girmeyeceğim. Ancak anlattıkları durumların aynısını birebir bende yaşadım.

Dershane sonrası arkadaşım vasıtasıyla kolejde çalışmaya başladım .İlk sene sigortam tam yattı, paramı düzenli olmasada alabildim ki tutarını hiç söylemeyeyim.

İkinci sene değişmeyen onlara göre maaş bana göre harçlıkla yeniden anlaştım. Şimdi sorabilirsiniz memnun değilsen kardeşim niye devam ediyorsun. Ancak özel sektör öyle dendiği gibi değil.

Bir sene işe girip daha sonrası bırakman işin açısından iyi bir referans değil. Devlet almıyor e ne yapalım kariyer de yapmamız lazım veya oturup anne eline bakmaya devam edeceksin çünkü araştırıyordum diğer yerler de aynıydı. Bir gün şartlar mutlaka değişecektir umuduyla koşulları zorlamaya devam ettim.. Malum devlet 5 tane, 10 tane veya 30 tane kimya öğretmeni atıyordu hersene kontenjan değişmiyordu ama kişi sayısı katlıyordu.

Çünkü habire eğitim fakültesi açılıyordu örgün yetmezmiş gibi bunun 2. öğretimleri açılıyordu hatta bizler atandıkta daha da açık varmış gibi fen edebiyat mezunları arkadaşlarımıza öğretmen olma hakkı tanınıyordu. Burdan yanlış anlaşılmasın. Bir hak verilirse tabi bu kullanılır. Amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek çürük sistemi anlatmaya çalışıyorum.

Ben hersene KPSS sınavına girmeye devam ediyordum ancak unutulan ezber bilgilerim günden güne unutuluyordu. Puanımda gitgide düştü tabi ki. Özel sektörde çalışanlar bilir, canla başla geceni gündüzene katarak ne kadar ağır şartlarda çalışıldığını. Eve gelir gelmez bazen yemek bile yemeden uyur kalırdım. Şimdi bakıyorum geçmişime elde ne var? Koca bir sıfır….

Geçen sene mi artık kendime ayıracağım dedim ve her şeyi bıraktım çalışacağım bende geleceğimi artık güvence altına alacağım dedim hiç olmadı temelimi alır bir daha ki seneye daha iyi puan alarak atanırım dedim ve çalışmadım. Annemden rica ettim 1.500 Tl yi taksitlere böldürerek dershaneye yazıldım ve şükür ettim annem bunu yapabildi ya yapamayanlar ne yapsın?

Bu sınav olayı çok yazıldı o yüzden aynı şeyleri bir daha yazmayacağım. Sadece şunu yazmak istiyorum hırsız öğrtmen istemiyoruz ve onları asla affetmiyoruz. Yargıya sonsuz güveniyoruz bu işin sonunuda çözülene kadar bırakmayacağız.

Neticede en son ki puanım 80,4 tü.İptal edilen sınav sonucumda buna yakındı.Taban puan 79 ve benim önümde 1113 kişi var…

Benim için bu sene hayal dedim zaten annem hadi Bilge sen evde çalışamazsın yine kısacağız üstümüzden başımızdan yazılacaksın kursa dedi. Bu sefer eski öğrenci olduğum için 1800 Tl ye kayıl oldum. Yine şanslıydım çünkü benim yılımda mezun olan, geçen sene aynı kursa gittiğimiz 81 puan alan Aylinarkadaşım yazılamadı, Aynı sınıfta olduğumuz Branştaşım(Kimya öğretmeni) Ali 82 puanla açıkta kaldı ve kursa yazılamadı. Enteresan bir olay var, Aylin Alinin üniversite sınavına hazırlanırken dershanedeti hocası. Onların yollarını bu KPSS illeti tekrardan acı bir olayla yenien bir araya getirdi. Yine 81 puan alan Fizik öğretmeni arkadaşım Ertunç annesinin yanında kantinde çalışmak zorunda kaldı.

Acaba sözleşmeli umudumuz olur mu dedik hani derler ya fakirin ekmeği umut.Dün uzunnn beklemeler sonucu o da açıklandı ve yine yıkıntı ,gözden akan her zaman ki yaş.Kimya öğretmenliği baraj 87 alınan kişi 20.

Bekleyen 7600 kişi(2100 kimya öğretmeni+5500 fen edebiyat mezunu.

Bu sene yazıldığım kursta güldüren mii ağlatan mııı olayla karşılaştım. Geçen sene Aylin'le Ali'nin başına gelen durum benim başıma gelmişti. Kolejte çalışırken ki öğrencim Pelin'le aynı sınıftayım. İlköğretim matematik öğretmeni olarak özel sektörde şansını denemek istemiş ama o da özel sektörün hakkını yemesine dayanamamış kursa giderek hazırlanmaya karar vermiş. Yine yan sınıfımda ilk daha mezun olur olmaz stajyerliğimiz kalkması içim başladığım sene öğrencim olan Emre fizik öğretmeni olmuş oda özel sektörde şansını deneyip arkasına bakmadan kaçmış, hatta askerliğini yapıp kursa yazılmış.

Şimdi bana verilen öğretmenlik hakkını yeniden alabilmek için öğrencilerimle aynı sıraya oturmaktan ben mi utanayım? Yoksa beni, Aylin, Ali, Ertunç, Pelin ve Emre'yi siz evet öğretmen oldunuz size diplomayı da biz verdik ama zamanında yapamadığımız plansızlığımızın, iş bilmezliğimizin kurbanı olarak bunu sizlere yapmak zorundayız diyen sorumlular mı?

Özellikle bu soruyu sayın Bakan Nimet Çubukçu'ya soruyorum. Hoş kendisi pek bizi kale almıyor hatta öğretmenlerin benden bir şikayetleri yok hatta bana sürekli teşekkür ediyorlar diyor ama üzgünüm ortada sizin bildiğiniz ama bilmek istemediğiniz görmeden geldiğiniz bir sürü gerçek var.

Şimdi hepimizin yaşadığı, günlük takip ettiğimiz örneği vermek istiyorum. Kim evine mutfağında yeteri kadar ekmek varken ekmek alır veya sebze meyve eşya. Normal olanı önce onları tüketmek sonra ihtiyacımız kadarını almak değimlidir. Bunun için illa okulu dereceyle bitirmeye gerek yok…

Skytürk

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.