Rakamlarla yalan söyleme sanatı

Rakamlarla yalan söyleme sanatı

Tutarlı adam 'arkadan konuşmaz', rakamlarla konuşur. Rakamlara da yalan söyletmez. Ancak bu konuda kimse ATO Başkanı Sinan Aygün ve İSO Başkanı Tanıl Küçük'ün eline su dökemez.

Aygün'ün son 'bulgusuna' göre 'her üç işsizden ikisi baba' imiş. Pes doğrusu. Küçük'ün yıllardır kullandığı dil ise ideolojik ve düşmanca.

'CHP+ordu+yargıçlar' koalisyonu bozuldukça milli hakimiyetin bayrağı Meclis'in üzerinde daha bir gür dalgalanacak.

Ancak milletin bu hürriyet mücadelesi kolay geçmiyor ve geçmeyecek de. Bu dayatmacı zulüm koalisyonunun 'illegal' ya da 'kayıt dışı' uzantıları canhıraş devrede. Azılı terör örgütlerini kendileri kurup üzerimize salmışlar. Dağdaki bölücüyle kan-ka olmuşlar. Umutlarını kaybettikçe de kontrolden çıkmış ve bir toplu intihar psikolojisine girmişler. Göğüs göğse olan bu çatışmada, siperden kaçıp uyanık bir şekilde ganimeti paylaşmayı bekleyenler dikkatlerden kaçmıyor. Bir de bedeli ne olursa olsun, sonuna kadar savaşı göze alanlar var. Ankara Ticaret Odası (ATO) ve İstanbul Sanayi Odası (İSO) yönetimi bunların başında geliyor. Ancak sorun, bu kurumlara üye olup da asla böyle düşünmeyenlerin istismar edilmiş olmaları.

Biliyorsunuz, Ergenekon'un gülü ATO Başkanı Sinan Aygün, 22 Temmuz 2007 seçimlerine kadar Cumhuriyet mitingleri dahil, hemen her cephede millete karşı kurulan komplonun içinde yer almıştı. Şimdi Ergenekon davasında, evinde ve işyerinde çıkan silahların, tomar tomar kayıt dışı paraların kaynağının ve bunların ne amaçla, kimleri finanse etmekte kullanıldığının hesabını veriyor.

Aygün, bir yerlerden peydahladığı sözde akademisyenlere ay başı saçma sapan raporlar hazırlatmasıyla meşhur. Ekonomide rekor üstüne rekor, güzel haberler gelirken, Aygün bohçacı kadın gibi veri kırıntısı toplayıp, abuk sabuk sonuçlar açıklıyordu. Ergenekon'un ekonomi cephesindeki 'milletin kimyasını bozma' görevini üstlenmişti. Örneğin 'Türkiye toprakları yabancılara satıldı' yalanı onun. 'Güneydoğu, İsrail şirketlerince kapatıldı' yalanı da onun. Keza 'Türkiye, borç batağında çökmek üzere' yalanı da onun. Son krizde dünya batarken kimin ayakta kaldığı görüldü.

Artık yerli Pravda'dan başka kimse kaale almıyor ancak Aygün şimdi yeniden sahnede. Son 'bulgusuna' göre 'her üç işsizden ikisi baba' imiş. Pes doğrusu, mendilinizi alıp, ağlayınız! Milliyetçi 'biraderim' ne bekliyordun? İşsizler kısır mı, bekar mı, iktidarsız mı olsa idi? Baba olmayıp da ne olacaktı? O zaman yüreğin yetiyorsa dön, krizde tarihinin kâr rekorlarını kırarken, işçilerini sırıtarak sokağa döken bankalara, İSO üyelerine yüklen. 'Adımı açıklamayın' diyen, kâr rekoru kırıp işçi döken 23 firmayı bulup deşifre et de ben sana o zaman 'adam' diyeyim. Bir dahaki yazıda inceleyeceğim, krizde işçileri dökünce işsizlik % 16'ya kadar fırladı. 2010 ortasında ise tam % 11'e geriledi. İncele bakalım dünyada bu kadar istihdam oluşturan başka ekonomi var mı?

Erkek adam 'arkadan konuşmaz', rakamlarla konuşur. Rakamlara da yalan söyletmez. Ancak bu konuda kimse İSO Başkanı Tanıl Küçük'ün eline su dökemez. Bir kere yıllardır kullandığı dil ahlak dışı, ideolojik ve düşmanca. 1990'lı kayıp on yılı yaşayanların, 2000'li bu parlak on yıl karşısında azıcık olsun bir teşekkürü olur, değil mi? Her başarıyı hükümete rağmen kendilerinden görüyor, ancak kendi kalitesizliklerinin faturasını ise peşinen hükümete kesiyorlar. Ne yaparsa yapsın, hükümet bunlara göre tek bir teşekkürü hak etmiyor, sürekli yeni ödevler veriliyor.

İSO, her sene birinci ve ikinci büyük imalat sanayi şirketlerinin temel verilerini açıklıyor. İki hafta önce birinci 500 büyük şirketin 2009 yılı verilerini açıklamışlardı. Kendi ifadesiyle tarihin en büyük krizlerinin birinde kârları % 23,3 artmış. Son yıllarda eşi görülmemiş bir kâr. Hizmet sektöründen bankalarınki de zaten açıklanmıştı. Kâr artışları yine bütün zamanların rekoru: % 50. Tabloda hem bankaların hem de İSO-500 şirketlerinin yıllara göre kâr miktar ve artış oranları veriliyor.

Her sene yaptıkları kârı toplumun gözünden kaçırmak için ve buradan hükümete hiçbir pay çıkmasın diye bin-bir takla atıyorlar. 2008'deki için 'kambiyo kârı' demişlerdi. Yani TL değerlendiği için paradan para kazanmışlar. 2009 içinse 'girdi maliyetleri düştü, faizler yoluyla finansman maliyetleri düştü, TL değer kazandığı için ihracat gelirleri arttı' diyorlar. İyi ya, arttı işte. İlk defa bir krizde ülkede bu veriler olumlu gelişti, daha ne istiyorsun? Yine, becerdiler ve 'tamam ancak 2010 yılı iyi olmayacak' dediler.

Şimdi kendi yaptıkları bir başka çalışma yine onları yalanlıyor. Şöyle ki, İSO son olarak geçen hafta üyelerinin 2010 yılı ilk yarı performansını ölçen, ikinci yarı beklentilerini ortaya koyan 'Ekonomik Durum Tespit Anketi'ni açıkladı. Bu anketi 1998 yılından beri yapıyorlar. Anketin teknik kalitesi, ankete katılım, ne kadarının cevap verdiği ve cevapların güvenilirliği hakkında hiçbir bilgi yok. Bize 'böyledir, inanın' deniliyor. Apaçık gördüğümüz rakamları çarpıtanların anketlerine ne kadar inanılır, siz karar verin.

Ankette üretim, iç ve dış satışlar, istihdam ve siparişler ve kârlılık inceleniyor. Bütün bu verilere dayanarak bir de İSO Sanayi Gelişim Endeksi (SGE) çıkartılıyor. Bütün bu kategorilerde sıçrama şeklinde iyileşmeler gerçeklemiş. 1998-2010 ilk yarısı arasında en parlak veriler, yıllık büyümenin % 10'a yaklaştığı 2004 yılının ilk yarısına ait. Bunun dışındaki en muhteşem veriler 2010 yılının ilk yarısında geldi. Bu yüzden SGE yılın ilk yarısında 114'e çıkmış. Üyeler bunun yılın ikinci yarısında 136'ya çıkmasını bekliyor. En parlak yıl olan 2004'ün ilk yarısında bu endeks 130,5. Yani çok olumlu bir havadalar. Moraller yerinde. Kârlar tıkır tıkır. Sıkı durun, Tanıl Küçük, tarihe geçecek tefsirini yapıyor: 'Üyelerin beklentileri gerçekleşmez, siz onlara bakmayın, gerçekleşmeler her zaman daha kötü olur.' diyor. Gerçekleşen rekorlara 'nispeten iyi' diyor, beklentilere ise 'yok böyle bir şey' diyor. Kötü bir beklenti varsa, sektirmeden çakıyor; sanayici umutsuz! Beyefendi, o zaman ankete ne gerek var. Temennilerine göre merkezde bir anket uydur, açıkla. Koca koca sanayici üyelerinin iradesiyle dalga geçme.

Başarı kendi azimli gayretlerine bağlı, kötü sonuçların suçlusu kesinlikle hükümet. Bir de 'bu sanayicinin gayretiyle olmaz, hükümet de bir şeyler yapmalı' diyor. 2009 yılı boyunca aldığınız destekler elinize, dizinize dursun. Ayrıca en büyük destek; ekonomiyi krize teslim etmemektir. İşte görüyorsunuz banka, sanayi ve diğer hizmet sektörü kârlarındaki patlama ayan beyan krizin teğet geçtiğini gösteriyor.

Sokağa atılan insanların sorumlusu ise toplumun sakalında oturup bıyığı ile uğraşan işbirlikçi sermayedar.





zaman

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.