Polis Akademisinden FETÖ analizi: Başka gruplara kesinlikle göz yumulmamalı
Polis Akademisi Başkanlığınca yayımlanan "Yeni Nesil Terör: FETÖ'nün Analizi" raporunda, örgütten boşalan yerlere göz diken ve devlet içerisinde örgütlenme gayretinde olan başka gruplara kesinlikle göz yumulmaması önerildi
Polis Akademisi Başkanlığınca yayımlanan "Yeni Nesil Terör: FETÖ'nün Analizi" raporunda, örgütle mücadele konusunda havuz görevi görecek ve koordinasyonu sağlayacak bir merkezin kurulması, örgütten boşalan yerlere göz diken ve devlet içerisinde örgütlenme gayretinde olan başka gruplara kesinlikle göz yumulmaması gerektiği vurgulandı.
Polis Akademisi Başkanlığınca hazırlanan ve alanında uzmanlaşmış birçok kişinin katkıda bulunduğu raporda, FETÖ'nün sosyo-psikolojik, dini, güvenlik bürokrasisi, eğitim ve ekonomi alanlarında nasıl yapılandığı ile örgüte karşı yürütülen hukuki, siyasi ve idari mücadele anlatıldı.
Rapora göre, 40 yıla yakın süredir gerçekleştirdiği faaliyetlere bakıldığında FETÖ, dini bir cemaatten ziyade ezoterik bir modern kült şeklinde hareket ediyor.
Modern kültlerin genellikle "guru" adı verilen ve koşulsuz itaat edilen bir lider çevresinde örgütlendiklerine dikkati çekilen raporda, her bir üyenin cemaate tam bir teslimiyetle bağlanmış oldukları bilgisine yer verildi.
Örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in rüyasında sürekli Hazreti Muhammed'i ve Allah'ı gördüğünü ileri sürerek bir taraftan otoritesini pekiştirmeye çalışırken diğer yandan verdiği talimatların kendisine rüyada bildirildiğini söyleyerek yapılan eylemlere meşruiyet kazandırmak istediği aktarıldı.
Raporda, FETÖ'nün ortaya çıkışını ve gelişimini daha iyi anlayabilmek için siyaset ve toplum üzerindeki "bürokratik vesayet" ve 1950'li yıllarda zemin bulan "Gladio" hareketleri çerçevesinde ele alınması gerektiği belirtildi.
FETÖ'nün dış istihbarat servisleri ile ilişki içerisinde "Gladio" tarzı bir örgütlenmeye gittiği ifade edilen raporda, "Gladio" hareketi bağlamında 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi ve sonrasında gerçekleşen senkronize saldırılarda, Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçek "uluslararası" vesayetçilerle ilk defa karşı karşıya geldiği kaydedildi.
1980'lerdeki sıkıyönetim zamanlarından güçlenerek çıkan ve faaliyetlerine devam eden örgütün, 28 Şubat sürecinde diğer dini grupların bastırılmasıyla muhafazakar kitlenin önüne tek alternatif olarak sunulduğuna dikkat çekildi.
Güvenlik bürokrasisinde yapılanma
Rapora göre, 1970'li yılların sonlarından itibaren askerde, emniyette ve istihbarat teşkilatlarında örgütlenmeye başlayan FETÖ'de bu birimlerle özel olarak ilgilenilmesi için "Mahrem Hizmetler İmamı" birimi kuruldu.
FETÖ'nün devleti zora düşürmek için yaptıklarına yer verilen raporda, örgütün bu hamlelerine karşılık devlet kurumlarında gerçekleştirilen değişiklikler anlatıldı.
Eğitim alanındaki yapılanma
FETÖ'nün eğitime yönelik hamlesinin, güçlü bir insan kaynağı elde etmek, yurt içi ve yurt dışında belirli bir meşruiyet sağlamak ve muazzam bir maddi güce sahip olmak nedenlerine dayandığına işaret edildi.
Açtığı özel okul ve dershanelerden elde ettiği gelirlerle sistemi finanse eden örgüt, elde ettiği mali güçle örtülü amaçlarını gerçekleştirmek konusunda yeni imkanlar elde etti.
Örgütün, eğitim faaliyetlerini "kara para aklama" mekanizmasına dönüştürdüğü vurgulanan raporda, "Örgütün toplam 16 milyon TL tutarındaki dershane gelirlerinin 8 milyon TL'sine sahip olduğu düşünüldüğünde, örgütün hem nasıl bir ekonomik gücü yönettiği hem de dershanelerin kapatılmaması için neden büyük bir mücadeleye giriştiği daha iyi anlaşılmaktadır. FETÖ'nün ders kitaplarından elde ettiği maddi kaynağı ise 'yardımcı ders kitapları' oluşturmaktadır. 2013 yılında yayınevleri tarafından satılan bandrollü ders kitaplarından elde edilen ciro yaklaşık 850 milyon TL tutarındadır. Bu meblağ, örgüt tarafından şu anda 18 milyon öğrenciye ücretsiz olarak dağıtılan ders kitabının maliyetinin 2,5 katı kadar gelir elde ettiğini göstermektedir." değerlendirmesine yer verildi.
Bürokrasi klasik yöntemlerle mücadeleyi sürdürdüğü için FETÖ'ye bağlı şirketlerde yapılan incelemelerden fazla bir şey elde edilemediğine dikkati çekilen raporda, "Geriye dönük FETÖ yapılanması ile ilgili hiçbir şirket ile ilgili vergi incelemesi yapılamamaktadır." tespitine yer verildi.
Devlete sızma yöntemi olarak sınavlar
FETÖ'nün, devletin stratejik noktalarına adam devşirmek amacıyla soru hırsızlığı yaptığı tespitine yer verilen raporda, 2000-2013 yılları arasındaki KPSS, ÖSS, ALES, Askeri Liseler, YDS gibi ÖSYM koordinatörlüğünde yapılan tüm sınav sorularının çalındığı belirtildi.
Rapora göre, FETÖ bu soruları, dershane ve özel okullarında öğrenim gören öğrencilerden bazılarına "Bizim öğretmenleriniz, hocalarınız olarak sınavlar konusunda yıllardan beri gelen bir tecrübemiz var. ÖSYM sınavında da benzer sorular çıkar", bazılarına da "Abiniz/ablanız bu gece istihareye yattı ve sınavda çıkacak soruları gördü" diyerek sınav öncesinde çözdürdü.
Raporda, 2000-2007 yılları arasında askeri liselere yerleşen tüm öğrencilerin orta birinci sınıfı yurt dışında okudukları, 2000'de ALS ilk defa yapıldığına göre 1997'de orta birinci sınıfı yurt dışında okuyan çocukların 3 sene sonra yapılacak sınavı kazanacaklarının o zamandan belli olduğu tespitine yer verildi.
Darbe girişimi ve sınav sorularının çalınması soruşturmaları kapsamında 300 bin kişinin incelenmesine ve yargılanmasına devam edildiği belirtilen raporda, örgüt üyeliğinin tespiti konusunda kullanılan yöntemlere değinildi.
Raporda, 17-25 Aralık öncesinde makam ve mevki sahibi olmak için bu yapıyla beraber olduğu düşünülen birçok bürokratın, kendileri hakkında da soru işaretleri ortaya çıkacağı korkusuyla FETÖ üyesi olduğunu bildikleri kişileri söylemekten korktukları ve bu durumun örgüt üyelerinin gözetilmesi ve korunması gibi bir sorunu ortaya çıkardığı kaydedildi.
Öneriler
Örgütün yapısı ve eylemleri hakkında bilgi verilen raporda, bundan sonra yapılacaklara ilişkin öneriler de sunuldu.
Bu kapsamda, örgütle mücadelede elde edilen bilgilerin tek bir havuzda toplanması için mücadeleyi koordine edecek bir merkezin kurulmasının gerektiği belirtildi.
Örgütle mücadele mimarisinin oluşturulması gerektiğine değinilen raporda, örgütün kazanç sermayesi aktarımında dernek ve vakıflar aracılığıyla usulsüzlükler yaptığı, bu oluşumların daha sıkı denetlenmesi ve konuyla ilgili cezai yaptırımların artırılması gerektiği vurgulandı.
Raporda, FETÖ ile mücadelede uzmanlaşmış kolluk gücünün oluşturulması gerektiği belirtilirken, birtakım eksiklik ve sıkıntılar yaşanılan Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun mevzuatında değişikliğe ihtiyaç duyulduğu kaydedildi.
Gözaltındaki şüphelilerden önce üst düzey yöneticilerin daha sonra diğerlerinin yargılanmasının önemli olduğuna işaret edilerek, gözaltı sürelerinin kısaltılmasının yargısal işlemleri olumsuz etkilediği aktarıldı.
Şüphelilerin sorguya toplu halde alınmalarının yerine tek tek alınmalarının savunmanın sağlıklı olması ve etkin pişmanlığa teşviki açısından önemli olduğu bildirilen raporda, Diyanet İşleri Başkanlığının yapacağı çalışmalarla FETÖ ve DEAŞ gibi yapıların, dini sahaya nüfuz etmelerinin, dini kural ve değerleri çarpıtmalarının ve dini araçsallaştırmalarının engellenmesi konusundaki rolünün önemli olduğu vurgulandı.
Raporda diğer öneriler şöyle sıralandı:
"FETÖ'den boşalan yerlere göz diken ve devlet içerisinde örgütlenme gayretinde olan başka gruplara da kesinlikle göz yumulmamalıdır. FETÖ ile mücadelenin dinsel değil, siyasi bir mücadele olduğu, FETÖ gibi terör örgütlerinin siyasi alanda yayıldıkları hususu vurgulanarak, kamuoyu aydınlatılmalıdır. FETÖ soruşturmaları sonucunda kamu hizmetinden ihraç edilen kişilerin yakınlarının radikalleşmemeleri için bir kontrol mekanizmasının kurulması gerekmektedir."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.