Her ne kadar bu yönde tamamlama programları açılsa da, Talim Terbiye ve MEB bu konuda onay verse de başta Felsefe ve Sosyoloji mezunları olmak üzere hiç kimsenin bu kadrolara atanmasına sıcak bakmıyorlar.



Bu da bir görüş ve kendi açılarından bakıldığında saygı da duyulur.



Ama madalyonun bir de öteki yüzü var:



Yeterince PDR mezunun olmadığını kendileri de biliyor.



Derslerin boş geçtiğini de.



Daha da vahimi, diğer branşlarda KPSS'de 80 alanlar açıkta kalırken, kendileri sıfır puanla da olsa atanabiliyorlar.



Bu durum elbette sadece onlar için geçerli değil.



Okul öncesi ve başka branşlarda da aynı durum söz konusu.



Daha da genel baktığımızda, kendi branşı olmayan derslere giren on binlerce hatta yüz binlerce öğretmen var.



Acaba bu arkadaşlar, veterinerler, mühendisler, iktisat, işletme mezunları derslere girerken, öğretmen olarak atanırken de aynı tepkiyi gösterdiler mi?



Yoksa ucu kendilerine dokunduğunda mı ayağa fırladılar?



Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik, eğitimin olmazsa olmazlarından birisi.



Mutlaka şu andakinden çok daha fazla özen gösterilmeli ve önem verilmelidir.



Çünkü Türk eğitim sisteminin en önemli zaaflarından birisi de yanlış yönlendirmedir.



Bu noktada kabahat elbette sadece PDR mezunlarının değil, asıl kabahatli sistemdir ve değiştirilmesi gereken de odur.



Herkesin kendi işini yapmasından daha doğal da bir şey yok.



Ama o alanda büyük bir boşluk ve o alana en yakın mezunlar, geçici olmak kaydıyla bu boşluğu dolduruyorsa, bu kadar feveran etmenin de bir anlamı yok...



Madem söz PDR'cilerden açıldı, yeni bir dosya açalım ve okul ve dersanelerin başarı oranlarının yükseltilebilmesi için, adayların nasıl yanlış yönlendirildiklerini de tartışmaya açalım.



Herkes bu konuda onları suçluyor



Ama öğrencilerin gidip o öğrenim kurumlarında okumayacağını bile bile yönlendirme yapan onlar değil.



Belki içlerinden bir kaçı çıkabilir. Ama bu konuda sorumlu olan, kurum sahipleri ya da yöneticileridir.



Geneli bırakalım, üniversiteye bakalım, her yıl kazandığı halde kaydını yaptırmayan ya da ertesi yıl bölüm değiştiren yüz binlerce öğrenci, rehberlik desteği ve yönlendirmesi aldığı halde nasıl bu noktaya geliyorlar?,,



Mesleğin onurunu koruma refleksi dışarıdan gelenlere karşı olduğu kadar, kendi içinde de olmalıdır.



PDR mezunlarının içlerindeki çürük yumurtaları ayıklama konusunda aynı duyarlılığı göstereceklerinden de eminiz…



İyi ki varlar,

Keşke her branş kendi mesleklerine onlar kadar sahip çıkabilse…



Tepkiliyiz



İşte bu konuda gelen yüzlerce mailden birisi. Diğerleri hakeret yüklü olduğu için aynen kendilerine iade ediyoruz



Yazınızı okudum.

"Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık'ta puan barajını ortadan kaldıran MEB, nedense aynı ders için çok yüksek puanlı Felsefe ve Sosyoloji mezunlarının atamasını yapmıyor. Üstelik formasyonları ve tamamlama eğitim sertifikaları olmasına rağmen." bu cümleniz kendi alanım olduğu için özellikle dikkatimi çekti.

Ben Psikolojik Danışma ve Rehberlik programından mezun oldum ve şu an da gene aynı alanda yüksek lisans yapmaktayım. Atama bekliyorum.

Psikolojik Danışma ve Rehberlik programı ile Felsefe ya da Sosyoloji bölümleri birbirlerinden farklıdır. Mezun olduktan sonra alınacak formasyon ya da sertifikalar bu farklılığı ortadan kaldırmaz. Bu alan mezunlarının PDR dalına kişisel yatkınlıkları ve yetenekleri olabilir ancak bu işi yapabilecekleri anlamına gelmemektedir. Psikolojik danışmanlık (rehber öğretmen) dört yıllık yüksek öğrenimi olan profesyonel bir meslektir. Sizden ricam birazda biz PDR programı mezunları gözünden bakmanız ve durumu öyle değerlendirmenizdir.



abbasguclu.com.tr