Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, milletvekilleri, yazarlar, çizerler, hemen her gün, her dakika maillerine bakıyorlar mı bilmiyorum. Ya da en azından gelen mailler konusunda bilgi alıyorlar mı? Eğer bunu yapıyor olsalardı, kesinlikle böylesine duyarsız kalamazlardı. Çünkü hemen her gün bize gelen binlerce mailin aynısı onlara da gidiyor.
Peki o zaman neden ciddiye almıyorlar?
Gelin isterseniz bu konuyu da sınav mantığı ile çözelim:
Ülkeyi yönetenler, kamuoyuna yön verenler ve sivil toplum örgütleri, 10 milyondan fazla insanı ilgilendiren SBS, LYS, KPSS konusunda neden bu kadar duyarsızlar?
A) Gençler ve anne babaları umurlarında değil.
B) Yanlışların halının altına süpürülmesine alışık oldukları için bunları da görmemezlikten geliyorlar.
C) Ortada çalınmış ya da hatalı sorular yokken birileri kurumları yıpratmak için özellikle böyle davranıyor.
D) Yanlışı yapanlarla, yanlışı denetleyecek olan kurum ya da kişiler, aynı isimler olduğu için işlerine gelmiyor.
E) Hepsi ya da hiçbiri.

Nasıl bu hale geldik?
Yönetenleri, yönlendirenleri duyarsızlıkla suçlayanlar, acaba kendileri, başka konularda ne kadar duyarlılar? Bugün kendi sorunlarına karşı gösterilen ilgisizliği, kendileri de başka konularda göstermiyorlar mı? Bu konuda hiç özeleştiri yaptılar mı?
Eğer bugüne kadar yapılmadıysa, bence artık zamanı gelmiş.
Eleştiri yerine özeleştiri yaparak güne başlarlarsa, en azından bundan sonra karşılaştıkları sorunlarla mücadelede tek başına kalmazlar!
Ve ciddiye alınmamalarının en önemli gerekçesi de şu: Ne anne babalar ne de gençler, ne sandığa giderken ne de gazete alıp televizyon izlerken, “siz bizim için ne yaptınız?” sorusunu sorarak tercihlerini belirlemediler. Böyle olunca da ne siyasetçiler kendilerini dikkate aldı ne de medya! Eğer bugün liderlerin ağzından eğitim ve gençlere yönelik tek kelime çıkmıyor ve medya da sorunlarınızı zerre kadar sahiplenmiyorsa, kabahati hiç uzakta aramayın!..

ÖSYM Başkanı ne diyor?
ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan ile LYS ve KPSS üzerine dün uzun uzadıya konuştuk. O “elimizde somut kanıtlar olmadan kopya ya da çalıntı iddiaları doğrudur” diyemeyiz dedi, ben de “söz konusu iddiaları araştırmadan kopya da çalıntı yok diyemezsiniz” dedim.
Daha önce hiç ful çekenin olmadığı Eğitim Bilimleri'nde bu yıl, 120'de 120, 350 ful çekenin çıkmasını, soruların kolaylığına bağladı. Ama kendisi ifade etti, ortalama geçen yıl 68'miş, bu yıl da 70. Yani sorular o kadar kolaysa ve bu kadar ful çeken çıkıyorsa ortalama en azından 80'e, 90'a çıkmalıydı. Hak verdi ama kanıt olmadan hayır dedi.
Kendisi istatistikçi, geçen yıllardaki sınavlarda soruların yarısını çözemeyenlerin bir yılda böylesine abartılı patlama yapıp yapamayacaklarını bilir. Daha da önemlisi, karı-kocanın her ikisinin de ful çekme ihtimalini sordum, zor dedi. Peki öyleyse neden üzerine gitmiyorsunuz deyince de, bunların hiçbiri kanıt sayılmaz dedi.
Bence de sayılmaz. Muhtemelen bu adayların bir bölümü ya da tamamı, bileğinin hakkı ile yüksek puan aldı. Ama ortalıkta öylesine bir hava esiyor ki, şu an için her şeyin doğru gittiğine kimseyi inandıramazsınız. Bu yüzden ÖSYM'nin ortada eğer iddia ettiği gibi hiçbir sorun yoksa, bunu kamuoyuna en iyi şekilde anlatması ve inandırması gerekiyor.
Benim asıl merak ettiğim, her fırsatta konuşan YÖK Başkanı ve iktidarı her ortamda, her konuda eleştiren muhalefetin şimdi nerede olduğu? Eğitim, öğrenciler, gençler, öğretmenler ve veliler yoksa umurlarında değil mi?..
İktidarı hiç sormuyorum, çünkü onlar bu kavramları unutalı çok oldu!..

Parayı veren düdüğü çaldı!
Fakültelerin taban puanları açıklandı, ortaya çarpıklıkların en büyüğü çıktı. ÖSYM'nin yaptığı simülasyonların ne kadar hatalı olduğu gözler önüne serildi. Daha da vahimi 400, 450 puanla yüz binlerce kişinin açıkta kaldığı bir sistemde, parayı bastıranların 200'lü, 300'lü puanlarla hukuktan mühendisliğe, öğretmenlikten işletmeye istedikleri her yere girmeleriydi.


Abbas GÜÇLÜ-Milliyet