Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözler Değil Yaptırım İstiyoruz!
Yanlış sosyal ve kültürel politikalar ile cezasızlık nedeniyle toplumda kara bir tohum gibi filiz veren şiddet, iktidar tarafından eğitimin ve eğitim emekçisini değersizleştirme söylemi yüzünden kendisini okullarda da göstermeye başlamıştır.
Yanlış sosyal ve kültürel politikalar ile cezasızlık nedeniyle toplumda kara bir tohum gibi filiz veren şiddet, iktidar tarafından eğitimin ve eğitim emekçisini değersizleştirme söylemi yüzünden kendisini okullarda da göstermeye başlamıştır.
İstanbul Sarıyer’deki Prof. Dr. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu’nda akran zorbalığı yapan öğrencisini uyaran bir kadın öğretmenimiz, çocuğun şikâyeti üzerine okula gelen babası tarafından okul koridorunda gaddarca darp edilmiş ve ağır yaralanmıştır.
Yani bir kadın öğretmenimiz, her gün kendi ailesinden çok emek ve zaman verdiği öğrencilerinin gözü önünde, savaşlarda bile hedef alınmadığı için dünyanın en güvenli yeri olması gereken okulda, çocuğunu eğittiği bir erkek veli tarafından dakikalarca hunharca dövülmüştür.
Bu olayın ardından yaralı öğretmenimiz hastaneye kaldırılmış, saldırgan veli ise muhtemeldir ki kısa süre sonra hiçbir şey olmamış gibi bırakılacağı nezarethaneye tıkılmıştır.
Sosyal medyada kısa sürede yükselen tepkiler üzerine açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de bakan değilmişçesine olayı sadece “kınadığını” açıklamıştır.
Eğitim-İş olarak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e sesleniyoruz:
Siz kınamayın sayın bakan, biz kınarız! Kamuoyu kınar, ayıplar! Sizin göreviniz ise bu elim hadisenin adaletle sonuçlanmasına uğraşmak ve bir daha benzerlerinin yaşanmaması için derhal harekete geçmektir.
Tartışmasız ki bu suçta fail bir tane, azmettiren ise çok sayıdadır:
Öğretmenimize atılan o yumruklarda;
- Her fırsatta öğretmeni aşağılayan siyasilerin ve mülki amirlerin,
- Bir meslek kanunu çıkarırken, müfredat değiştirirken, sınav sisteminde köklü değişiklikler yaparken bile öğretmene fikrini sormayan nobran zihniyetin,
- Öğretmene maddi ve mesleki haklarını teslim etmemek için ‘öğretmenlerin işi çok kolay’ algısı yayarak ortaya çıkan haksız tantanayı arkasına yaslanarak izleyen iktidarın,
- Bugüne kadar her şiddet olayının ardından “eğitimde şiddeti önleme”ye dair yasa ve yaptırım talep eden biz eğitim sendikalarına kulağını tıkayan Milli Eğitim Bakanlarının,
- Bir çok sahneyi “Türk aile yapısına aykırı” notu düşüp yasaklarken, ekranı her bölümde onlarca insanın dövülüp öldürüldüğü şiddet temalı dizilerle dolduran RTÜK’ün,
payı vardır.
Bir klişe söylemine sığınarak “Olayın takipçisi olacağını” söyleyen Milli Eğitim Bakanı, kendisinden başlayarak yukarıda yazdığımız azmettiriciler listesine bakabilir.
Tek başına bu elim olay bile sendika olarak yakın zamanda eğitimin durumu ve eğitim emekçisinin hakları için düzenlediğimiz sıralı eylemlere “Öğretmene Saygı” adını vermemizin haklılığının tescilidir. Eğitimin en büyük sorunlarından biri, eğitim emekçisinin sistematik olarak değersizleştirilmeye çalışılmasıdır.
Dünyada başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde öğretmenlere, eğitim emekçisine reva görülen bu rezil tabloyu kabul etmiyor, tüm örgütlü gücümüzle itiraz örgütleyeceğimizin altını çiziyoruz! Eğitim ve bilim işkolunda örgütlü tüm sendikaları, 30 Nisan Salı günü, saat 15.00’da İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü önünde birlik olmaya çağırıyoruz.
Eğitim-İş olarak yaralı öğretmenimize acil şifalar diliyor, “Yalnız değilsiniz öğretmenim. Biz buradayız” diyoruz. Eğitimin ülke geleceğiyle birebir ilişkili bir alan olduğunu hatırlatıyor, eğitimde şiddete karşı çıkmak için tüm kamuoyunu daha yüksek tepki göstermeye çağırıyoruz.
Eğitim, ülkeyi parlak bir geleceğe götürecek yegane gemidir; kaptanı denize atılırken izleyici kalırsanız varacağınız yer artık umduğunuz liman olmayabilir! Bu yüzden hep birlikte “Öğretmene Saygı” diye haykırmanın tam vaktidir!
EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.