Mustafa Kır'dan Kutlu Doğum Haftası Açıklaması

Mustafa Kır'dan Kutlu Doğum Haftası Açıklaması

MEMUR-SEN ANKARA İL VE EĞİTİM-BİR-SEN 1 NO’LU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR KUTLU DOĞUM HAFTASI MÜNASEBETİYLE YAPTIĞI YAZILI BASIN AÇIKLAMASINDA ‘ÂLEM ONUNLA ONURLANDI ‘ DEDİ.

 

        MEMUR-SEN ANKARA İL VE EĞİTİM-BİR-SEN 1 NO’LU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR KUTLU DOĞUM HAFTASI MÜNASEBETİYLE YAPTIĞI YAZILI BASIN AÇIKLAMASINDA  ‘ÂLEM ONUNLA ONURLANDI ‘  DEDİ.

 

ÂLEM ONUNLA ONURLANDI

 

1989 Yılından beri Peygamberimizin doğum günü olan 20 Nisan’ı içine alan hafta ‘Kutlu doğum Haftası’ olarak kutlanmaktadır. Yılda bir hafta anmak yetmez. Hayatının her anında O’nu anlamak ve yaşamak lazımdır. Çünkü Onun doğumundan başlayıp vefatına kadar 63 Yıllık hayatının her zerresinde bütün insanlığın kurtuluş reçetesi gizlidir. 

  Bilindiği üzere Peygamberimiz cahilliye adı verilen; güçlünün zayıfı ezdiği, şiddet, zulüm ve savaşın hiç eksik olmadığı,  kız çokçuklarının diri, diri toprağa gömüldüğü, kadınların pazarlarda panayırlarda alınıp satıldığı bir devirde, içki kumar, zina, faizcilik, tefecilik, yağmacılık ve çapulculuğun vakayı adliyeden sayıldığı, bir dönemde, açlığın kıtlığın yokluğun hüküm sürdüğü bir çağda Mekkeli müşriklerin: İstersen seni başımıza hükümdar yapalım.  İstediğin kadar mal mülk verelim.  Seni Mekke’nin en güzel kızlarıyla evlendirelim teklifine karşılık Vallahi Güneşi sağ elime, ayı sol elime koysanız bu davadan vazgeçmem diyebilen insanlık tarihinin en onurlu insanıdır.

Bu gün tıpkı modern cahiliye dönemi yaşıyoruz. O gün Kız çokçukları diri, diri toprağa gömülüyordu. Bu gün de töre veya başka nedenlerle kadınlarımız şiddete maruz kalıyor, sokak ortasında katlediliyor.  Hukuki hiçbir dayanağı olmayan anlamsız başörtüsü yasağı sebebiyle eğitim-öğretim, çalışma ve sosyal güvence haklarından mahrum bırakılarak cehaletin karanlığına gömülüyor.

 O gün sebepsiz savaşlar eksik olmuyordu. Bu gün de dünyanın dört bir yanında Suriye’de Irakta Filiskinde, Afganistan da Pakistan da doğu Türkistan’da savaş, işgal şiddet sebebiyle oluk, oluk Müslüman kanı akıtılıyor. O gün açıktan yapılan hırsızlık yağmacılık, çapulculuk bu gün kılıfına uydurularak yasal yollarla yapılıyor.

İşte böyle bir dönemde Hz Muhammed (sav) kadınları bir ticaret metaı ve fuhuş aracı olmaktan kurtarmış ve cenneti anaların ayakları altına sermiştir. Soy sop farkını ortadan kaldırmış takva dışında bütün insanları bir tarağın dişleri gibi eşit  ve kardeş saymıştır.  Soygunculuk aracı olan faizciliği, tefeciliği insanları birbirine düşüren ırkçılığı ve kan davasını ayaklar altına almış,  iman etmiş sayılmak ve cennete girebilmek için inananların birbirlerini sevmelerini şart koşmuştur.

Modern çağda, Birleşmiş Milletler tarafından (1948) “ Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi” ile kâğıt üzerinde tanınan temel hak ve hürriyetler Miladi 632 yılında Veda hutbesinde Peygamberimiz tarafından Din dil ırk ve cinsiyet farkı gözetmeksizin insan olan herkese başta yaşma hakkı olmak üzere, mülk edinme, ırz, namusunu koruma,  inanma ve inandığı gibi yaşama, düşünme ve düşündüğünü özgürce ifade edebilme, öğrenme, öğre20 Nisan tme, emeğinin karşılığını zamanında ve günün şartlarına göre, alnının teri kurumadan alabilme, devlet imkânlarından adalet ölçüsünde yararlanabilme haklarını tanımıştır. .

 Onun için Değirmen çeke, çeke elleri yara bere içinde kalan kızı Fatıma’nın bir hikmetçi talebine karşılık  ‘Vallahi Suffe Ehli açlık ve sefalet içinde yaşarken kızımda olsan senin bu ihtiyacına cevap veremem’ sözünden Devletin imkânlarını ailesine, çevresine peşkeş çeken idarecilerin, Mekke’nin Fethi esnasında İtibarlı bir kabilenin kızı suç işlediği için ailenin şerefi lekelenir diye cezasının affı istenildiğinde “ Ey Müslümanlar!  Sizden önceki milletlerin tarihten silinip gitmelerinin sebebi nedir biliyor musunuz? Onların ileri gelenleri bir suç işlediğinde Ona ceza vermezlerdi. Halktan birisi suç işlediğinde de cezanın infazı için yarış ederlerdi.  Suçu işleyen kendi çocuğumda olsa cezalandırmaktan asla vaz geçmeyen Peygamberden  sözde  adalet dağıtan hukukçularımızın, yargıçlarımızın alacağı çok güzel örnekler vardır.

8 yıl önce baskı, dayatma, şiddet ambargo gibi çeşitli işkence yöntemleriyle doğduğu, büyüdüğü şehir olan Mekke’den Medine’ye göçe zorlanan ve 8 yıl sonra Mekke fatihi olarak geri döndüğünde her şeye gücü yettiği halde öldürmeyi değil, af yolunu seçen savaş anında bile yaşlılara, kadınlara, çocuklara, savaşmayanlara, hayvanlara, bitkilere, ekili alanlara ve yerleşim alanlarına zarar vermeyi yasaklayan  ‘Bir insanı öldüren bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir insanı kurtaran bütün insanları kurtarmış gibidir.’ ilahi mesajını tebliğ eden Peygamber’de Onu barbar, şiddet ve savaş yanlısı göstermeye çalışan gafillerin, çağdaş Nöronların alacağı çok insanlık dersleri vardır. 

‘Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz’ ‘İlim Çin’de de olsa arayınız’. ‘İlim müminin yitik malıdır. Nerede bulursa onu alır’. ‘Ya öğrenci ol, Ya öğreten ol, Ya dinleyen ol dördüncüsü olma helak olursun’. ‘Hiç bilenle bilmeyenler bir olur mu?’ diyen ilim öğrenmeyi kadın erkek herkese farz kılan iki gününü birbirini eşit tutanı zararda sayan, veren eli alan elden üstün gören ve Allah’ tarafından bir öğretmen olarak gönderilen ve kısa zamanda İslam’ı cihan şümul bir  din olarak dünyaya yayan peygamberin eğitim öğretim metotlarından  öğretmenlerin, öğrencilerin, annelerin, babaların,  yaşlıların, gençlerin alacağı numune-i imtisaller vardır.

Peygamber müminlerin İlk devlet başkanı, mihrapta imamları, Küsüde vaizleri, mahkemede hâkimleri, orduda komutanları her türlü problemlerini açabildikleri ve güven duydukları dostları, bilmediklerini öğrendikleri öğretmenleridir Hz. Muhammed’de devlet başkanlarının, bürokratların, orduda komutanların, ailede anne ve babaların, gençlerin, yaşlıların velhasıl çağımızın ve çağlar ötesinin alacağı büyük dersler vardır.

   Velhasıl güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen,‘Beni Rabbim terbiye etti ne güzel terbiye etti’ diyen Peygamberin ahlakıyla ahlaklaşmadıkça, kendimiz için istediğimizi din kardeşlerimiz için istemedikçe nemelazımcılık hastalığından kurtulup açların açıkların dertlilerin dertleriyle dertlenmedikçe çocuklarımıza en üstün miras olarak güzel terbiyeyi bırakmadıkça ırkçılık hastalığından, kavmiyetçilik duygusundan kurtulup bir bedenin azaları gibi bir binanın tuğlaları birbirimize kenetlenmedikçe, İslam kardeşliği ile kardeş olmadıkça kurtuluşumuz asla mümkün değildir.

 Bütün insanlık Hz Muhammed’in sunduğu kurtuluş reçetesine uymadığı için mutsuz ve huzursuzdur. Kurtuluşumuz İslam’da ve huzur ve mutluluğumuz Hz. Muhammed’e tabi olmaktadır. Ne mutlu Onu ananlara, ne mutlu onu anlayanlara,  ne mutlu ona tabi olanlara!

 

[email protected]

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.