Mühendislik okudu oldu ‘kamyoncu’

Mühendislik okudu oldu ‘kamyoncu’

Mardin'in meşhur kurukahvecisiyken, çocukları okusun diye İstanbul'a göçen babasına en güzel hediyeyi verdi. Endüstri mühendisi Lütfi Aygüler 'kamyoncu mu olacaksın' diyenlere inat dev lojistik şirketinin sahibi oldu. Havadan, denizden ve karadan dünyanın

Mardin'in meşhur esnaflarından Şemsettin Aygüler, bundan 40 yıl önce tası tarağı toplayıp çocukları iyi eğitim alsın diye İstanbul'a göçtü. Aldığı bu kararın ne kadar doğru olduğunu yıllar sonra gösteren oğlu Lütfi Aygüler, bugün dünyanın öbür ucuna taşımacılık yapan uluslararası bir lojistik firmasını yönetir hale geldi. Kahve kokusuyla büyüyen Aksaray'daki bakkal dükkanında ise satış tecrübesi kazanan 8 yaşındaki Lütfi, bir yandan eğitimini sürdürürken bir yandan çalışıyordu. Türkiye'nn en popüler üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirdi ve endüstri mühendisi diplomasını eline aldı.

Mühendisliğe rağmen ve 'kamyoncu mu olacaksın' tepkilerine kulak asmadan girdiği nakliye işinde marka yaratan Balnak Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Aygüler, 100 TIR'lık filo ve bin 500 kişiyle dünyanın yükünü taşıyor. Aygüler'le Patron Katı'na çıkışının öyküsünü, sektörü ve ekonomiyi konuştuk:

• Bir mühendisin, sektörün en büyük lojistik şirketlerinden birini yaratmasının hikayesi nedir?

Kurukahvecilik yaparak geçimini sağlayan Mardinli bir ailenin üçüncü çocuğuydum. 8 yaşındayken ailem İstanbul'a geldi. Babam çocuklarının iyi eğitim almasını çok istiyordu. Aksaray'a yerleştik ve orada bir bakkal dükkanı açtık. Satma işini o günlerde öğrendim. Avusturya Lisesi'nde okuduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi endüstri mühendisliği eğitimimi tamamladım. Okurken bir yandan da gece kulüplerinde fotoğrafçılık yapıyordum. Kendim için bir yol çizmek zorundaydım. Bu arada babam ekonomik darboğaza girmişti. Başka işlere yönelmek zorunda kaldım. Tesadüfen nakliye işine adım atan bir tekstil sanayicisiyle tanıştım. Bana iş teklif etti. Ben de ekonomik açıdan cazip olan bu teklifi geri çevirmedim. Mühendislik diplomamı cebime koydum ve hemen nakliyeci oldum.

• Peki siz 'nakliyeci olacağım' dediğinizde tepki aldınız mı?

Tabi. Boğaziçi'nde niye mühendislik okudun o zaman? Kamyoncu mu olacaksın? Ne işin van nakliyecilikte? diye tepkiler aldım. Özellikle arkadaşlarım çok dalga geçtiler açıkçası. Nakliye, TIR denince insanların kafasında, topuğuna basıp gezen figürler oluşuyor. İşin içine lojistik girince düzeldi imajımız.

• Ne zaman patron oldunuz?

O zamanlar Özal'ın dış ticarete teşvik ettiği dönemlerdi. Sektörde de nakliye işinde ihtiyaç vardı. Önce bir handa bir göz odada başladık. Sadece 3 kişiydik. Büyüdük. 1986 yılına geldiğimizde patronum finansal sıkıntılar yüzünden bu işten çıkmak istedi. O ayrılınca Alman bir ortakla beraber ben işin başına geldim. Bugünlere geldik. Büyürken ciddi sıkıntı yaşadık. Çünkü hizmet sektörü başta. Karayolunda Rusya, Bulgaristan'da sürekli sorun yaşanıyor, gümrükte kalıyorsunuz, vize sorunu yaşıyorsunuz, Avrupa TIR'ları sevmez, nakliyenin pek itibarı yoktur.

• Nakliye denince hep TIR'lar geliyor. Başka neler yapıyorsunuz?

Sadece karayolu yok tabi bizim işimizin içinde. Önce karayolu geliyor insanın aklına oysa demiryolu, deniz ve havayolu da var. Biz bunların kombinasyonunda varız, hepsindeyiz. Dünyanın her yerindeyiz. Tüm alanlarda ön plana çıkıyoruz.

Ciro ve hacim olarak ilk üç firma arasında yer değişitiriyoruz. Filomuz 100 araçtan oluşuyor. Uluslararasına baktığımızda yönümüz Avrupa'da şu anda. Karayoluyla en çok taşınan ürün tekstil. Tekstili otomotiv, yedek parça ve beyaz eşya izliyor. Dönüşte de her türlü yükü elektronik, kimya, yedek parça, makina getiriyoruz. Yurtiçinde ise hızlı tüketim ürünlerinin dağıtımında yoğunluktayız. Büyük market zincirlerinin ürünlerini taşıyoruz. Tabi sadece taşıma değil, etiketleme, istifleme gibi tüm süreci de takip ediyoruz.

Kısası müşterilerin kendi deposu gibi çalışıyoruz. A'dan Z'ye lojistik hizmeti veriyoruz. Bunun için de bin 500 kişiyi çalıştırıyoruz.

• Zor bir iş mi sizinki?

Türkiye'nin büyük grupları da girdi zamanında bu sektöre. Ama uzun süre kalmadılar, deneyip çıktılar. Bu iş zor ve aynı zamanda karşılığını alamadığınız bir iş. İnsana dayalı çalışılması da işi ayrıca zor kılıyor. Çünkü mesleki eğitim yok. Üniversite bitirmiş ama teklif hazırlamayı, telefon adabını bilmiyor. Onları yetiştiriyorsunuz. Sonra ya zorlanıp gidiyor ya da transfer ediliyor.

100 bin Euro'luk TIR'ı salıyorsunuz yola

Bizim işte rekabet çok acımasız. Fiyatlar yükselmiyor. Maliyetler artıyor, karlar düşüyor. Bir TIR'ın maliyeti ortlma 100 bin Euro'dur. Bunu satın alıyor ve hiç tanımadığınız bir şoföre veriyorsunuz. Adam alıyor başını binlerce kilometre gidiyor. Her türlü risk var kısacası.

25 milyon Euro yatırıp bölgesel güç olacağız

Sektörün geneline baktığımızda 10-15 yıldır küreselleşmeden söz edebiliriz. Ama biz daha çok bölgesel güç olmayı hedefliyoruz. Balkanlar, Ukrayna, Rusya, Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde etkiliğimizi artırmak istiyoruz. Libya ve Erbil'de ofis açtık. Dubai, Mısır için de görüşmelerimiz sürüyor. Çin'de de olacağız. Avrupa artık çok büyümüyor. 10 milyon Euro filo yatırımı desek, depo yatırımını katarsak o da 15 milyon Euro tutarında projelerimiz var. Toplam 25 milyon Euro'luk yatırımdan söz edebiliriz.

Avrupa'da güler yüzlü ciddiyet, bizde asık yüzlü laubalilik

Eskileri seviyorum ben, daha çok estetik buluyorum onları. Genel bir antika merakı değil bu ama eski daktiloları, eski telefonları seviyorum ve biriktiriyorum. Tablo topluyorum. Maketler ilgimi çeker. Gezmeyi severim, tenis oynarım. Fotoğraf merakım var. Üniversitede iş olarak başlayan fotoğrafçılık şimdi hobiye dönüştü. En çok da ciddiyetsizliğe kızıyorum. Avrupalılar'la çalışıyoruz. Oradaki iş anlayışına bakıyoruz. Güler yüzlü bir ciddiyet içinde yapıyorlar işlerini. Herşey sistematik. Buraya dönüyoruz. Asık suratlı bir laubalilik söz konusu. En çok buna kızıyorum ben.

THY İstanbul'u lojistik üs yaptı biz de yapabiliriz

THY İstanbul'u bir lojistik üs yaptı. Geçtiğimiz günlerde Kenya'daydım. Dönüşte dikkatimi çeken şu oldu. Uçak doluydu. O kadar yolcu arasında İstanbul'da sadece 11 kişi indi. Hepsi transit yolcuydu, uçaktaki insanlar dünyanın başka ülkelerine dağıldılar. Havada bağlantılar iyi, hizmet iyi, işte lojistik de böyle olmalı. Çünkü üç tarafımız denizle çevrili, iskele bir ülkede yaşıyoruz. THY'nin hava için yaptığını biz deniz için niye yapmayalım. Almanya, Duisburg Limanı'nı tanıtalım diye davetiye gönderiyor. Orada deniz de yok, sadece küçük gemilerin girebildiği bir nehirden söz ediyoruz. Gelin yatırım yapın diye buralara gelip tanıtım yapıyorlar. Türkiye'den gidip orada depo kiralayan şirketler de oldu.

Gümrüklerimiz 14 yıldır hâlâ ciddi bir sorun

AB'ye girdik. Oradan gelen malın gümükten sorunsuz geçip gitmesi lazım. Ama gümrükler resmen ölüm. Hele yabancı yatırımcıyı ciddi sıkıntıya sokuyor. Avrupalı gümrük diye bir olayı unutmuş. Onlar Avrupa sınırlarında gümrükten otomatik olarak geçiyor. Bizden beyyanneme doldur, oraya git. Şuradan onay al. Maliyet ve süre konusundaki sıkıntılar adamları Türkiye'den uzaklaştırıyor. Gümrük Birliği'ne 1996 yılında girdik.14 senedir bu iş çözülmedi. AB kriterlerine ilişkin gözle görünür bir çalışma yok bu alanda.

Eski kârlar yok, fabrikalar Mısır'a taşınıyor

Bu yıl ciromuz artıyor, geçen yılın yüzde 25 üzerindeyiz. Fakat kârlılıklar eridi. Geçen yıl krizin baskısıyla müşteriyi tutalım mantığıyla herkes indirim yaptı. Bu sene onları artıramıyoruz. Kriz devam ediyor bence. Bir çok şirkette nakit sıkıntısı var. Tahsilat sorun. Krizin tam olarak bittiğini söyleyemeyiz. Mesele biz her yıl enflasyon zammı veriyoruz. Bir çok fabrika Mısır'a gitti. 500 yatırımı ben biliyorm. Buradaki fabrikayı kapatıp başka yere taşıyorlar. Bu iyi bir durum değil
star

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.