Milli Eğitim Teşkilatı İçinde Ödüle Layık Görülmek İçin Ne Yapmalı

Milli Eğitim Teşkilatı İçinde Ödüle Layık Görülmek İçin Ne Yapmalı

İnsanoğlu beğenilmek ister, çalıştığının-olağanüstü gayretinin görülmesini-bilinmesini ister, ama her ne hikmetse bu çaba görülmez...

Her yıl 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 123.maddesine göre bazı devlet memurları belirlenen kontenjanlar doğrultusunda “Aylıkla Ödüllendirme” kapsamında ödüllendirilmektedirler. 2009/2010 eğitim-öğretim döneminde aylıkla ödüllendirmeye layık görülen öğretmenler belirlendi, ödüllendirmeler yapıldı. Bu ödüllerin veriliş şekli ve ödüle esas nitelikler eğitim camiası tarafından tartışmalı bulunmaktadır.



Ödüle layık görülen memur için ilk teklif 1.sicil amiri (okullarda okul müdürü) tarafından yapılır. Maddi olarak bakıldığında pek fazla bir getirisi olmayan ama bunun yanında kişiye özgüven, özdoyum sağlayan manevi yanı olan ödüller; özellikle son yıllarda yönetici atamalarına esas puanlar nedeniyle daha da önem kazanmıştır. 123. Maddede belirtildiği üzere bu ödülün “olağanüstü gayret ve çalışma gösterenlere” verilmesi yasal bir zorunluluktur.



İnsanoğlu beğenilmek ister, çalıştığının-olağanüstü gayretinin görülmesini-bilinmesini ister, ama her ne hikmetse bu çaba görülmez ve aslında o hak edenin alması gereken ödül daha gelmeden adrese teslimdir zaten… İşte bu yüzden ödüllerin çalışanı motive etmesinden çok moral bozukluğu yarattığı, iş verimini düşürdüğü, çalışma azmini kırdığı açıktır. Bu kriterlere uymadığı için hakkında iptal davası açılan birçok aylıkla ödüllendirmenin olduğu, mahkemelerce iptal edilen birçoğunun da olduğu bir gerçektir.



Bu ödülün kimlere, nasıl, hangi şartlarda verilmesi gerektiği üzerine düşünürken aslında son yıllarda bu ödülü almak için yakın çevreden ve güzel ülkemden bir çok örneği göz önüne alınca (gerçekten hak edip alan eğitim emekçilerine saygıyla, onları bu olayın dışında tutarak) çok çaba sarf etmek gerekmediğini, “olağanüstü gayret”ten maksadın aslında başka türlü gayret olduğunu, birileri ile yakın ilişki içerisinde olmanın yeterli olduğunu, üç-dört kez bu ödülün aynı sebepten alınabileceğini gördük, şimdilerde görüyoruz ama umarım bundan sonra görmeyiz…



Bu ödüllerin verilmesi sürecine bakalım şimdi; Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilatı her yıl personelini belirli şartları taşımaları kaydıyla komisyonlar oluşturarak “Aylıkla Ödüllendirme” ile ödüllendirmektedir. MEB Personelinin Aylıkla Ödüllendirilmelerine İlişkin Yönergenin 9. ve 11. maddelerine göre;



Madde 9- İlçe Değerlendirme Komisyonu: ilçe milli eğitim müdürünün başkanlığında ve ilçe milli eğitim müdürünün uygun göreceği bir şube müdürü, valilikçe görevlendirilecek bir ilköğretim müfettişi, okul türlerine göre okul müdürlerinin kendi aralarından seçecekleri birer temsilci, ilçeden seçilen yılın öğretmeni ile diğer eğitim kurumları yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri bir temsilciden oluşur.



Madde 11- İl Değerlendirme Komisyonu: il millî eğitim müdürünün başkanlığında ve il millî eğitim müdürünün uygun göreceği bir müdür yardımcısı veya şube müdürü, il ilköğretim müfettişleri kurulu başkanı, okul türlerine göre okul müdürlerinin kendi aralarından seçecekleri birer temsilci, ilden seçilen yılın öğretmeni ile diğer eğitim kurumları yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri bir temsilciden oluşur.”



Yukarıda yazılanlar olması gerekenler aslında, komisyonun nasıl kurulacağı, kimlerden oluşacağı tamamen yasa, yönetmelik, yönergelerle açık açık belirlenmiştir. Teoride böyle iken uygulamada pek öyle değildir. Gelecek eğitim-öğretim yılı ödüllendirmeleri başlamadan bu işin halen nasıl yapıldığını yakından inceleyelim.

Genellikle komisyonlar il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından herhangi bir seçim yapmadan, belli kişilerce oluşturulup ödüller de adamına, sendikasına göre dağıtılmaktadır. Örneklemek gerekirse; okul yöneticiliği yaptığım zamanlarda hiçbir ödül komisyonunda yer almadım, böyle bir komisyonun yönergede belirtildiği gibi oluşturulduğunu görmedim. 2009 Yılı Muş-Bulanık İlçesi Aylıkla Ödüllendirme Komisyonunun yanlış oluşturulduğunu önce sözlü ve sonra yazılı bir şekilde Muş Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildirmeme rağmen, verilen cevapta her şeyin yasa yönetmelik vb. hükümlere uygun bir şekilde yapıldığı ve bunun sorgulanamayacağıydı. Hukukun üstünlüğüne ve adalete inancını koruyan biri olarak konuyu yargıya taşıdım. Mahkeme süreci sonunda hukuk devleti bir kez daha bireylerin devletin kendilerine verdiği yetkileri kullanarak keyfiyete dur dedi, ilgili mahkeme 2009 yılı komisyonun usulüne uygun oluşturulmadığını tespit ederek iptali yönünde kararını verdi. (EK 1-2)



Muş/ Bulanık örneğini yorumlamak için yalnızca ödül komisyonuna değil, ödüllendirilenlerin de niteliğine bakmak lazım. Ödüllendirilen öğretmenlerden bir tanesi aslında Bulanık YİBO'da sınıf öğretmeni olup Bulanık İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürlüğü'ne vekaleten bakmaktadır. Fakat her ne hikmetse ödülü ne kendi okulundan ne de vekaleten baktığı şube müdürlüğünden almamıştır, bir köy okulundan almıştır. Bu öğretmen o hiç görev yapmadığı köy okulundan nasıl ödül almıştır? Kim teklif etmiştir? Bu konuyla ilgili Muş Milli Eğitim Müdürlüğü'ne sorulduğunda böyle bir şeyin söz konusu bile olmadığı, öğretmenin yasa yönetmelik yönergeler doğrultusunda kendi müdürü tarafından teklif edildiği söylenmiştir. Halbuki okul müdürü kesinlikle teklif etmemiştir. Öyleyse Tebliğler Dergisinde neden köy öğretmeni olarak gösterilmiştir? Sehven mi yazılmıştır, yoksa yaz tatilinde herkesin tatilde olduğu dönemde ilgili öğretmen o köye müdür vekili olarak görevlendirilip oradan Milli Eğitim Müdürü tarafından teklif edilmiş olabilir mi? Bu şekilde ödüllendirilen şahıslar bu ödül sayesinde hiçbir zaman yönetemeyecekleri okul-kurumlara yönetici olmuşlardır, bunun vebali büyüktür.



Başka bir yanlışlık okullara gelen yazıda “daha önce ödül almış olanların aynı sebepten yeniden aylıkla ödüle teklif edilmemesi” gerektiği belirtilmişken birilerinin bu ödülü birden fazla almaya hak (!) kazanmış olmasıdır. Bu durum yönergelere aykırı olduğu gibi ödüllendirme felsefesine de aykırıdır. Ödül kişileri teşvik ederken, ödüllendirilmeyenlerin içinde bu konuda herhangi bir şüpheye mahal vermemelidir.



Ödüllendirme problemi bunlarla da sınırlı değil… Yine aynı örnek üzerinden devam edecek olursak aynı yıl ve sonrasında o yılın Bulanık Kaymakamı tarafından da ilçedeki bütün yöneticiler ve okul müdürlerine giderayak, gönülleri kalmasın diye takdir belgesi verilmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 122. Maddesi ve 5442 İl İdaresi Kanunun 31. Maddesi kaymakamlara böyle bir yetki vermiştir fakat bunun da somut işlemlere dayandırılması gerektiği ile ilgili birçok mahkeme kararı mevcuttur. Bulanık kaymakamı, o yıl bir kurumda müdür yardımcısı ve memuruna ödül vermiş, her ne hikmetse o kurumun müdürünü ödüle layık bulmamış, hatta ilçede ödül almayan tek müdür olarak “sürüden” ayırmıştır. Bir kurumda personelini müdür çalıştırır, birden fazla başarı söz konusuysa ve idari personel tarafından başarıldı ise idarenin başının dışlanması mantık algısı dışındadır. DAKP projelerinde ortak olup başarıyla sonuçlandıran, kurumu olduğu yerden çok iyi yerlere getiren, halkla iç içe olan, alanıyla ilgili mastır yapan, görev yaptığı süre içerisinde olumsuz hiçbir durumu olmayan, üzerine düşen her görevi başarıyla yerine getiren bir idareci olarak bütün çaba ve emeğin kaymakam ödül versin diye yapılmadığını söyleyebilirim. Tüm bu emek, insanlığa hizmet etmenin onuru ile karşılık bulmuştur. Türkiye'nin her hangi bir yerinde kaymakam ve valilerce ortada somut bir belge bilgi, başarı öyküsü olmadan giderayak ya da başka bir gerekçeyle verilen takdirler akıllarda soru işaretleri bırakmaktadır. Yasaların mülki amirlere verdiği ödüllendirme yetkisinin sınırsız olmadığı, belli kriterlerle tabiî olduğu unutulmamalıdır.



Sonuç olarak; kim yaparsa yapsın, ödüllendirme süreci şeffaf olmalıdır, il ve ilçe komisyonlarında yer alacak okul müdürleri müdürler arasından demokratik yöntemle tespit edilmelidir. Bu görevlendirmeler Milli Eğitim Müdürlüklerinin tasarrufuyla gerçekleştirilmemelidir, ödüllendirmelerde fırsat eşitliği-kanun önünde eşitlik ilkelerine sadık kalınmalıdır. Bazı sendikaların bu konuda çok fazla söz sahibi olmasının önüne geçilmeli, bazı sendikalar arasında ödüller kardeşçe paylaşılmamalı ve ödül gerçek sahiplerine, eğitimin isimsiz kahramanlarına verilmelidir. Ödüllendirme olması gerektiği gibi yapılmalı, hakkaniyetten uzak ve tartışmalı olmamalı, birileri komisyondakilerin kendi kafa yapısından olduğu için teklif edilmemeli, “bu yıl da buna verelim o hiç almadı” gibi tuhaf yaklaşımlardan kaçınılmalı, hatta "bu belge sana yönetici atamalarında gerekli olacak" mantığıyla da hareket edilmemelidir. Mülki amirler de ödüllendirmeleri telkinlerle değil, yapılan olağanüstü başarılara dayandırarak yapmalıdır. Ve En önemlisi: o hiç dilimizden düşürmediğimiz “Liyakat” sözcüğü ağızlarda sakız olmaktan ziyade bu tür işlemlerde asıl kriter olmalıdır.



Bu yılki ödüllendirme süreci henüz sonuçlanmışken başta MEB Personel Genel Müdürlüğü olmak üzere tüm ilgililerin bu konuda daha duyarlı davranarak, sürecin şeffaf, objektif bir şekilde liyakat esaslarına dikkat edilerek sürdürülmesini ve ödüllerin tüm vicdanları rahatlatacak bir şekilde verilmesini talep ediyoruz. Bu haklı taleplerimizin bakanlığımızca dikkate alınmasını ve kazanılacak yeni davalar, iptal edilen ödüllere maruz kalmayacak bir disiplin içinde yapılmasını temenni ediyor, sendika olarak ödül konusunu yakından izlediğimizi duyurmak istiyoruz.
kamudan.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.