Memur Sendikacılığı Nereye Gidiyor? Talat Yavuz yazdı...
Memur sendikacılığı, bir yetkili sendika belirleme dönemini daha geride bıraktı. İstatistiklere bakılırsa bu yıl kamuoyu sendikaların üye sayılarından ziyade sendika sayısını konuşacağa benziyor.
***Pazartesi’den Pazartesi’ye***
•••MEMUR SENDİKACILIĞI NEREYE GİDİYOR?•••
Memur sendikacılığı, bir yetkili sendika belirleme dönemini daha geride bıraktı. İstatistiklere bakılırsa bu yıl kamuoyu sendikaların üye sayılarından ziyade sendika sayısını konuşacağa benziyor.
Sadece eğitim alanında altmış bir sendika var. Bu sendikalardan kırk altı tanesinin üye sayısı dört yüzün altında, yönetim kurulunu oluşturacak kadar üyesi olmayan sendikalar bile var. 4688 sayılı yasa, sendikalara bir yerde şube kurabilmek için dört yüz üye şartı getirirken, şube olabilme şartını bile sağlamayan sendikaları, yerine göre yetkili sendika ile aynı kefeye koyabiliyor.
Ülkemizin bankacılık, faizsiz finans kurumları, spor kulüpleri gibi alanlarda yaşanan yasal boşluğun, ölçüsüzlüğün ve denetimsizliğin sebep olduğu zararlara dair acı tecrübeleri var. Geçmişte teminat şartı olmaksızın kurulan bankalar, sahipleri tarafından hortumlanınca bedelini millet olarak hepimiz ödemiştik. Daha yakın zamanda ev ve otomobil alımını imece usulü ile faizsiz finanse eden kuruluşlara önemli kriterler getirildi. Spor kulüplerine transfer yasağı da bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştı.
Sendikal alanı düzenleyecek kural ve kaidelerin, dünyada ve ülkemizdeki işçi sendikacılığında olduğu gibi belirlenmesi, örgütlenme ve sendika kurma hakkına engel değildir. Tam aksine önemli bir hakkın kullanımını sulandıran, çalışanlara kaybettiren, yetkili sendikanın gücünü aşındıran kargaşanın ortadan kaldırılması gerekir. Sendikal kültürün henüz tam anlamıyla yerleşmediği bir ortamda kuralsızlık herkese kaybettirecektir.
Bahse konu kargaşa, popülizm, sorumsuzluk ve “çarşı her şeye karşı” yaklaşımıyla birleştiğinde, kamuoyunun katkısına sunulan konuların etraflıca tartışılmasına, olgunlaştırılmasına, ülke ve üye yararına olacak şekilde geliştirilmesine engel olan bir mekanizmaya dönüşüyor. Her türlü hassasiyeti kaşıyan, krizden beslenen ve sürekli ajitasyon yapan gecekondu sendikacılığının tek amacı gündem olmak ve sesini duyurmak olunca ortaya tam bir kaos çıkıyor.
Güncel bir örnek, Öğretmenlik Meslek Kanunu tartışmalarıdır. Yetkililer, öğretmene rotasyon düzenlemesini taslaktan çıkardık diyor. Kanun, yönetmelik, genelge, kılavuz, önce-sonra ilişkisini bilmeyen nezaket yoksunu biri çıkıyor, salya sümük; “Yalan söylüyorlar, bak yönetmelikte var.” diyebiliyor. Öğretelim, yönetmelik kanuna aykırı olamaz, önce kanun çıkar sonra da bağlı yönetmelikler kanuna uygun hale getirilir.
Öğretmenlik zor ve yıpratıcı bir meslektir. Yıllar içinde sağlık problemi yaşayan, öğretmenlik yapamayacak duruma gelen arkadaşlarımız olmuştur ve olacaktır da. Bazen hizmet sınıfı değiştirme talebi öğretmenlerden de gelebilmektedir. Nasıl bir insanın başı ağrıyabiliyor, tansiyonu yükselebiliyorsa, psikolojik olarak yıpranması da o kadar normal bir durumdur. Suç işlediği için soruşturma ve Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla memurluktan çıkarılma başka, hizmet sınıfının değiştirilmesi başkadır.
Bir problemi yok saymakla o problem yok olmuyor. Böyle bir problemimiz var ve el yordamıyla bir çözüm üretilmiş. Şimdi hizmet sınıfı değiştirmeye bir usul getirme ihtiyacı vardır, bunu tartışmalıyız. Mevcut durumdaki gibi tek denetimle karar vermek yerine, taslakta öngörülen şekliyle rapor etmek, şans verip önlem almak ve yeniden değerlendirme ile yargı yolu açık olmak kaydıyla karar vermek daha sağlıklı gibi duruyor. Özlük kaybı olmadan ve öğretmenlik unvanını kaybetmeden bir çözüm bulunabilir, tartışmalarıyız. Ancak en kötüsünü yapıyoruz ve anlamadan dinlemeden, bilmeden ajitasyona devam ediyoruz.
Uzun yılların ihmali plansızlıktan, öngörüsüzlükten, popülizmden, sebebi her neyse eğitim ortamımıza dair çok derin problemlerimiz var, kaşı kaşıyabildiğin kadar. Adına da sendikacılık de kimse inanmasa ve bir işe yaramasa da. Olsun, bir logo ve bir sosyal medya adresi, utanmaz ve arlanmaz bir sürat yetiyor nasıl olsa.
Biz yıllar önce, daha kuruluş aşamasında bu günleri görmüşçesine; “problemlerden beslenmeyen, çözümlerle güçlenen sendika” demişiz. Üye sayımız çok azken bile, bir eğitimci ve sorumluluk sahibi, herkesi kuşatan bir yaklaşımla nezaketi elden bırakmamış ve bu yüzden Eğitim Bir Sen markasını oluşturmuşuz. “İtibar Etmeyin” demiştim, yine söylüyorum, itibar etmeyin ve zaman kaybetmeyin. Ruh sağlığınızı koruyabilmek için, çocuklarınızın gelişim dönemi adına takipten çıkarın ve uzak tutun.
Meslek Kanununun bazı maddeleri istediğimiz gibi olmayabilir. Toptan karşıyız demediğimiz gibi her maddesini de kabul etmiş değiliz. Hazırladığımız taslak, önerilerimiz, basın açıklamalarımız, tepkimiz, taleplerimiz ortada. Süreci takip ediyoruz, geçen sefer olduğu gibi son aşamaya kadar takip edeceğiz. Biz inanıyoruz ki üyemizin lehine olan her şey aynı zamanda ülkemizin de lehinedir.
Denge, ölçü ve nezaketle hak aramaya, yetkimizi her geçen yıl daha da pekiştirmeye, ülkemizin geleceğine hizmete devam edeceğiz. Tavsiyemdir, itibarı olmayanlara siz de itibar etmeyin, bizi takip edin.
Talat YAVUZ
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.