Çünkü öyle ya da böyle alınacak kararı dört gözle bekliyorlardı. Ancak, görüşme sonrasında YÖK Başkanı'nın açıklaması tam bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü top taca atılmıştı.
Özcan, Başbakanlık'tan ayrılırken gazetecilerin sorusu üzerine iptal konusunda karar verilebilmesi için Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'nın vereceği kararı beklediklerini söyledi. Peki bu konuda YÖK Denetleme Kurulu ve Devlet Denetleme Kurulu kararları neden dikkate alınmadı? Ya da daha önce bu konuda kararlar verilirken savcılık kararı beklendi mi?..
YÖK sanki, KPSS konusunda alınacak karar ne yönde olursa olsun taraf olmak istemiyor. Kendini yıpratmaktan kaçınıyor...
Oysa öğretmenler artık alınacak kararın içeriğinden çok, bir an önce verilmesini istiyorlar. Haklılar çünkü önlerini görmek istiyorlar. Sınav iptal edilmeyecekse derin bir oh çekecekler. Yok eğer iptal yoluna gidilecekse de tüm kızgınlıklarını, moral bozukluklarını zor da olsa bir kenara bırakıp yeni bir sınava konsantre olmaya çalışacaklar. Ama bir türlü önlerini göremiyorlar.
Yeni bir sınavın iki ay alacağı söyleniyor. Peki bu sürede okullar öğretmensiz ne yapacak? Az değil 30 bin öğretmen!..
Aslında en doğru olanı kopyacıları bulup sadece onların sınavını iptal etmek. Ama şu ana kadar ortaya konulan bilgiler, bunun imkânsız olduğunu ortaya koyuyor.
Peki o zaman, nasıl bir karar çıkacak?
Şimdi bu konuda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na topu atmak kolaycılık değil de ne?
Savcılık eğer ortada suçlular varsa onlara gereken cezayı verir. Ama sınavın iptali ya da yola devam kararı, sanki YÖK'ün alacağı bir karar.
Bu konuda denetleme kurulları görüşlerini öyle ya da böyle açıkladılar. Savcılık da en azından gidişatla ilgili bilgi verirse kamuoyu biraz rahatlamış olur.
Özellikle de atama bekleyen öğretmenler ve yakınları!..

Okullar açılırken
Resmen olmasa da yeni öğretim yılı bugünden itibaren başlıyor. Okula yeni başlayan minikler, bu haftayı güle oynaya geçirecekler. Gelecek haftadan itibaren ise ağabey ve ablaları ile birlikte derslere merhaba diyecekler.
Bu öğretim yılında önemli değişiklikler var. Örneğin liselerde alan seçimi kaldırıldı. İlköğretim okullarında da 6 ve 7'nci sınıflardaki SBS uygulamasına son verildi.
Peki okullar, öğretmenler, öğrenciler, servisler, kantinler ve en önemlisi de veliler yeni öğretim yılına ne kadar hazır?
İsterseniz gelin önce okullardan başlayalım. Devletten çok kısıtlı bütçe ayrıldığı için kendi yağlarında kavrulmaları gerekiyor. Milli Eğitim Bakanları her ne kadar kamuoyuna “bağış yok“ deseler de, okul aile birlikleri bildiklerini okuyor. Çünkü okulların temizliğinden güvenliğine, telefon ve kırtasiye harcamalarından odun kömürüne kadar hemen her şey okulların inisiyatifine bırakılmış durumda. Onlar da çareyi veliye yüklenmekte buluyorlar. Bu yüzden de velilerden çoğu, çocuklarını okula kayıt ettirdikten sonra mezuniyete kadar bir daha okula uğramıyor. Bu konuda kime dokunsanız bin ah işitirsiniz. Ve sonunda ne kadar kızarsanız kızın onlara da hak verirsiniz. Ama elbette ölçüyü kaçırmayanlara! Yoksa asgari ücretli velilerden üç beş bin lira bağış isteyenlere değil!..
Öğretmenlerin her zaman olduğu gibi yine önemli sorunları var. Ücretli ve sözleşmeliler kadro bekliyor, kadrolular daha iyi maaş, atanamayanlar ise Ankara'dan yeni müjde umudundalar.
Velilerin harcama bütçesi bayramda dibe vurmuştu, şimdi ikinci bir harcamayı nasıl karşılayacaklarını kara kara düşünüyorlar.
Bu süreçte en keyifli olanlar ise öğrenciler. Uzun yaz tatilinden öylesine sıkıldılar ki, okullar açılsın diye gün sayıyorlar. Arkadaşlarına, öğretmenlerine -her ne kadar her fırsatta eleştirseler de- derslerine kavuşmayı özlediler.
Okul servisleri ve kantinler ise her yıl olduğu gibi yine zamlanmış olarak karşımıza çıkacaklar. Bu da özellikle büyük kentlerdeki öğrencilerin ulaşım ve cep harçlıklarının artacağı anlamına gelir ki, alın size veliler için can sıkıcı bir durum daha...
Özetin özeti: Her şeye rağmen okul heyecanı çok güzel bir şey. Şu anda kim okula yeni başlıyor olmaz ki? En azından anılarda da olsa...

Abbas GÜÇLÜ-Milliyet