Koncuk: Türk Ekonomisi Freni Patlamış Kamyon Gibi

Koncuk: Türk Ekonomisi Freni Patlamış Kamyon Gibi

GENEL BAŞKAN YALOVA’DA “TÜRK EKONOMİSİ FRENİ PATLAMIŞ KAMYON GİBİ” DEDİ.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) Yalova Şubesi’nin açılışını yaptı; daha sonra Türkiye Kamu-Sen Yalova İl Temsilciliğinin düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Genel Başkan’a Türk Eğitim-Sen Mali İşler Sekreteri Seyit Ali Kaplan ve Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan eşlik etti.        

Toplantıda Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların Yalova Şube Başkanları ve Yalova Temsilcileri ile Türk Eğitim-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Kazım Sarnık da hazır bulundu.

Özel sermayenin dış borç toplamı 277 milyar dolar. Son bir ayda, yani ayakkabı kutularından milyon dolarlar fışkırdıktan, bakan çocuklarının evlerinde kasa dolusu paralar bulunduktan sonra dolar TL karşısında tam tamına yüzde 22 değer kazanmış.

Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkan İsmail Koncuk, 17 Aralık operasyonun ardından Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumu rakamlarla anlattı. Koncuk, özel sermayenin dış borç toplamının 277 milyar dolar olduğunu belirterek, vatandaşın alım gücünün de yüzde 22 azaldığını kaydetti. Koncuk şunları söyledi: “Türkiye’de yıllarca kullanılan bir ifade vardı: Siyasi istikrar. 11 yıldır her seçim döneminde iktidarın seçim afişlerinde hep bu öne çıkartıldı. Şu ana Türkiye siyasi istikrardan bahsetmek mümkün müdür?

Siyasi düşüncelerimizi bir kenara atalım, şöyle bir değerlendirelim: Özel sermayenin dış borç toplamı 277 milyar dolardır. Son bir ayda, yani ayakkabı kutularından milyon dolarlar fışkırdıktan, bakan çocuklarının evlerinde kasa dolusu paralar bulunduktan sonra dolar TL karşısında tam tamına yüzde 22 değer kazanmıştır. Eğer 277 milyar dolar borcu olan özel sektör, son bir ayda yaşanan bu rezillikten sonra, borcunu yüzde 22 fazla ödemek zorunda kalıyorsa, bunun yansımasının vatandaşlarımıza olacağını bilinmesi lazım. Bakın bu tablo nereye gidiştir biliyor musunuz? Birçok fabrikada, birçok işyerinde gariban vatandaşlarımız, asgari ücretlilerimiz, işçilerimiz kapının önüne konulacak. Çünkü özel sektör bu borcu ödeyemeyecek. Son bir ayda protesto edilen senet ve karşılıksız çek sayısı artmıştır. Gidişat böyle devam ederse-ki aksini göremiyorum- bankaların kredi ödemelerinde geri dönüşler zayıflayacak, batık krediler nedeniyle birçok banka ödeme krizi ile karşı karşıya kalabilecek ve doların bu hızla devam etmesi TL’nin dolar karşısındaki kaybını artıracak. Bu asgari ücretlinin, memurların, dar ve sabit gelirlilerin alım gücünün azalması anlamına gelmektedir. Şu anda yüzde 22 oranında alım gücümüz azalmıştır."

Eğer yolsuzlukların üzerine gidilebilseydi, ‘hırsızlık kimden gelirse gelsin onun canına ot tıkarız’ denilseydi, yargıya, emniyete değil hırsızlara operasyon yapılsaydı siyasi istikrardan bahsedilebilirdi.

Genel Başkan Koncuk,  Türkiye’de vatandaşlarımızın yüreğinde iktidara karşı bir güven problemi yaşandığını kaydederek, ülkemizde siyasal istikrar olmadığını bildirdi. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer yolsuzlukların üzerine gidilebilseydi, ‘hırsızlık kimden gelirse gelsin onun canına ot tıkarız’ denilseydi, yargıya, emniyete değil hırsızlara operasyon yapılsaydı siyasi istikrardan bahsedilebilirdi. Bunların yerine neler yapıldığını hep birlikte görüyoruz. ‘Yargı bağımsızlığı var’ diyebilecek adamın alnını karışlarım. Emniyet teşkilatında 3 bin polisin görev yeri değiştirildi, unvanları ellerinden alındı. Bu insanlar idari soruşturma geçirmedi ya da yargılanmadı. Ama siyasi iktidar, bu kişileri potansiyel tehlike olarak gördüğü için yerinden yurdundan etti.

Görevden almalar tüm bakanlıklarda yapılıyor. MEB’de yüzlerce ilçe milli eğitim müdürünün görev yeri değiştiriliyor, İl milli eğitim müdürleri merkeze alınıyor, görev yerleri değiştiriliyor. Şube müdürlüğü yazılı sınavı yapıldı, sözlü sınavlar da önümüzdeki günlerde yapılacak. Buna rağmen bu kişilerin yerine şube müdürlüğü atamaları yapılıyor; sınav kazanlarla da adeta alay ediliyor. Şu anda tablo hem ekonomik ve sosyal, hem de hukuki anlamda bir istikrarsızlık dönemini işaret ediyor.

Türkiye’de durum böyle. Peki diğer ülkelerin Türkiye’ye bakış açısı nedir? Düne kadar Türkiye’nin yönetim anlayışı tüm İslam dünyası için model sistem olarak gösteriliyordu. Bugün Türkiye, model bir sistem olarak görülmüyor. AB Venedik Komisyonu Başkanı, HSYK ile ilgili çalışmalar devam ederse AB görüşmelerini askıya alacaklarını ifade etti. Bu, Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti ilkesinden uzaklaşıldığı anlamına gelmektedir. Tüm bunları üst üste koyduğumuzda Türkiye’de siyasal bir istikrardan bahsetmek mümkün değildir.”

Bu devlet kimsenin babasının çiftliği değil. Ülkemiz şehit kanlarıyla vatan yapıldı. Bu nedenle olan bitenler karşısında susmamızı, sinmemizi kimse beklemesin. Bu siyasal anlayış değildir; Türkiye sevdalısı olmanın gereğidir, bunu yapmak zorundayız.

Türkiye’nin yoluna böyle devam etmesi durumunda içinden çıkılmaz bir ekonomik krizle karşı karşıya kalacağını, devlet yönetiminde kaos yaşanmaya başlanacağını belirten Koncuk, “Paralel devlet, çete, dost-modern darbe deniliyor. Ama tüm bu olan bitenleri başka kelimelerle ifade etmenin de hiçbir anlamı olmadığının bilinmesi lazım. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, her birimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kamil bir devlet olarak yoluna devam etmesini, modern, insan haklarına saygılı, demokratik kurallarla yönetilen bir ülke olarak kalmasını sağlamak gibi bir yükümlülüğümüz var. Bu devlet kimsenin babasının çiftliği değil. Ülkemiz şehit kanlarıyla vatan yapıldı. Bu nedenle olan bitenler karşısında susmamızı, sinmemizi kimse beklemesin. Bu siyasal anlayış değildir; Türkiye sevdalısı olmanın gereğidir, bunu yapmak zorundayız” diye konuştu.

Bu ülkenin 40 bin insanını katletmiş bir caniyi Kürtlerin lideri diye vasıflandırmak devlet adamını küçülten bir söylemdir.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Öcalan’ın Kürtlerin lideri olduğuna dair açıklamasını eleştiren Koncuk, “Öncelikle şunun altını çizmek istiyorum: Etnik kökeni ne olursa olsun ülkemizde yaşayan herkes, bu ülkenin kıymetli bir vatandaşıdır. Bu ülkenin vatandaşı olmak, saygıyı hak etmek için yeterli görülmelidir. Bu nedenle; bu ülkenin Türk-Kürt demeden 40 bin insanını katletmiş bir caniyi Kürtlerin lideri diye vasıflandırmak devlet adamını küçülten bir söylemdir” dedi.

Bir millet kendi adına sahip çıkamıyorsa, Anadolu gibi zor bir coğrafyada milli kimliğinden uzak, tesadüfen bir araya gelmiş insan topluluğu gibi bir topluluk oluşuyorsa, 90 yıllık millet olma mücadelemize darbe vuruluyorsa ve buna milletimiz tepki göstermiyorsa, bu ülkede hiçbir geleceğimiz kalmaz.

Koncuk 90 yıllık millet olma mücadelemize darbe vurulduğunu da söyleyerek, “Bu coğrafyada şeref, huzur ve güven içinde yaşamanın bedeli neyse, hep beraber ödemek zorundayız” diye konuştu. Koncuk şunları kaydetti: “Bakınız Andımızı kaldırdılar. Oysa Türk, bizim ortak adımızdır. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesi kan olarak değil, kültürel olarak bu topraklara aidiyeti ifade eden veciz bir sözdür. Bu sözü dahi söylememizi yasak hale getiriler. Öğrenci Andı terör örgütünün talimatıyla, tehdidiyle kaldırılmıştır. Şunu net olarak söyleyeyim: Bir millet kendi adına sahip çıkamıyorsa, Anadolu gibi zor bir coğrafyada milli kimliğinden uzak, tesadüfen bir araya gelmiş insan topluluğu gibi bir topluluk oluşuyorsa, 90 yıllık millet olma mücadelemize darbe vuruluyorsa ve buna milletimiz tepki göstermiyorsa, bu ülkede hiçbir geleceğimiz kalmaz. Belki birileri makam sunabilir, belediye başkanı olabiliriz, müdür olabiliriz ama bu coğrafyada evlatlarımızın bizim gibi hür ve bağımsız yaşamasını temin edemeyiz. Günü yaşayarak, bu olayları sindirerek, ‘başıma bir iş gelir, makamımdan olurum’ diyerek hayatımıza devam edemeyiz. Çanakkale’de 250 bin şehit en değerli şeyini, canını kaybedeceğini düşünmeden bu mücadeleyi yaptı. Böyle devam edersek, bütün kazanımlarımızı kaybederiz. Bu ülkenin birliği, huzuru, bölünmez bütünlüğü alenen tehdit altındadır. 1071 yılından beri verdiğimiz mücadele, Atatürk ve silah arkadaşlarının verdiği mücadele yok edilmek üzeredir. Lütfen buna izin vermeyin. Bu, her türlü ideolojinin üzerinde bir anlayıştır. Ülkemize sahip çıkacağız.”

Bazı devlet memurları, kendini satan adamların-Stalin’in tavuğu gibi- dizlerinin arasında hala. Bu ne demektir? ‘Az sattınız, biraz daha satın mı?’ demek istiyorlar?

Toplu sözleşme dönemini toplu pazarlama dönemi olarak nitelendiren Koncuk, şöyle konuştu: “Toplu sözleşme dönemi bir ay sürer. Ama 2013 yılında iki görüşmede bitirilen bir toplu sözleşme dönemi yaşadık. ‘Biliyorum, imza atmanız yönünde bir yerlerden talimat aldınız. Ama siz sendikasınız. Memuru satmayın’ dedim. Buna rağmen 123 TL’ye memuru pazarladılar. Şu anda Türk ekonomisi freni patlamış bir kamyon gibidir. Kamu çalışanlarına yapılan zammın ortalaması yüzde 5.2’dir. 2014 yılında hedeflenen enflasyon ise yüzde 5.3’tür. 2014 yılında enflasyonun ise yüzde kaç olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Devlet memurlarına yapılan zam, hedeflenen enflasyonun bile bir puan altında yapılmıştır. Bunun altına imza attılar. 2014 yılında enflasyon farkı alamayacağız, çocuk ve aile yardımı artmayacak, ek dersler artırılmayacak, tazminatlarımız artırılmayacak. 2015 yılında ise sadece yüzde 3+3 zam alacağız. 730 günümüzü çaldılar. Peki bu durum karşısında devlet memurları ne yaptı? Bazı devlet memurları, kendini satan adamların-Stalin’in tavuğu gibi- dizlerini arasında hala. Bu ne demektir? ‘Az sattınız, biraz daha satın mı?’ demek istiyorlar? Böyle olmaz. Kamu çalışanları, haklarına sahip çıkmadığı ve cesur mücadele sergilemediği sürece hem ekonomik hem de sosyal anlamda tüm kazanımlarını kaybedecektir” dedi.

İnşallah Yüce Allah bu iktidara 657 Sayılı Kanunu değiştirmeyi nasip etmez.

Kamu çalışanlarının iş güvencesinin önemine dikkat çeken Koncuk,  “İnşallah Yüce Allah bu iktidara 657 Sayılı Kanunu değiştirmeyi nasip etmez” dedi. Koncuk şunları kaydetti:  “ABD ve AB kriz yaşadı. Şu anda AB ve ABD’nin ekonomik göstergeleri yukarı doğru çıkıyor, cari açıkları azalıyor. Bizim cari açığımız 55 milyar dolar. Önümüzdeki günlerde siyasal kriz ve istikrarsızlık devam ederse, cari açığın 70-80 milyar doları bulması kaçınılmaz olacak. Böyle bir ekonomik tabloyu Türkiye’nin kaldırması mümkün değildir. Bu şekilde devlet mi yönetilir? Dolayısıyla masada bizi satanları kamu çalışanlarına anlatın. Eğer bunları yapmazsanız iş güvencemizi de kaybedeceğiz. Pakistan gezisinden dönerken bir gazeteci Başbakan’a ‘Operasyon yapan polisleri neden görevden almıyorsunuz? diye soruyor. Başbakan da ‘657 sayılı Kanun bu kişileri koruyor. Fabrikada çalışsalardı kıdem ve ihbar tazminatını verip kapının önüne koyardık’ diyor. İnşallah Yüce Allah bu iktidara 657 Sayılı Kanunu değiştirmeyi nasip etmez. Bu kanun olmasaydı devlet memurları hırsızlıkları ortaya çıkarmaya cesaret edemezlerdi. İşte bu nedenle devlet memurlarının iş güvencesi olmalıdır. İş güvencesi devlet memurlarına milletin, devletin geleceğini korkusuzca savunabilmek için verilmiştir.”

Öğretmen Kanunu çalışmasıyla öğretmenleri kadrosuz olarak göreve başlatacaklar, hoşlarına gitmezse ‘uğurlar olsun’ diyecekler. Öğretmenlerin iş güvencesini kaldıracaklar, iller arası rotasyon getirecekler.

MEB’in Öğretmen Kanunu üzerinde çalıştığını da ifade eden Koncuk şunları söyledi: “Öğretmenleri 657 sayılı DMK dışına çıkaracaklar. MEB yetkililerine ‘Bu hayırlı bir çalışma ise kapalı kapılar ardında yapmayın. Bizimle paylaşın, biz de destekleyelim’ dedim. Ama ses çıkmadı. Bu çalışma ile ne yapacaklarını anlatayım: Öğretmenleri kadrosuz olarak göreve başlatacaklar, hoşlarına gitmezse ‘uğurlar olsun’ diyecekler. Öğretmenlerin iş güvencesini kaldıracaklar, iller arası rotasyon getirecekler. Ben daha önce de bu konudaki görüşlerimi ifade ettim. Hatta ‘Bu çalışmayı size yaptırmayız’ dedim. ‘Böyle bir çalışmamız yoktur’ diyemediler. Bu noktada en başta öğretmenlerimiz yalaka sendikanın dümen suyunda olmamalıdır. Bu toplumun dinamiği olan, gerek milli ve manevi konularda, gerekse sosyal ve ekonomik haklar bakımından toplumu uyarması gereken öğretmenlerimiz bu anlamda kendine gelmelidir. Hayat, sadece ev ve okul arasındaki bir yol değildir. Hayat bize çok çeşitli tezgâhlar hazırlayabilir. Yaşananları tüm kamu çalışanlarına anlatın. Yanlışların üzerine gidin. Sadece günü yaşamayalım; gelecekte kurgulanan tezgâhları da görelim. Beraber mücadele edelim. Türkiye Kamu-Sen bu mücadeleyi yapıyor. Her türlü tepkiyi oluşturuyoruz. Sendikal anlamda hiçbir şeyi atlamıyoruz. Memurların hakkını, hukukunu korumak ve ülkemizin birlik ve bütünlüğünü savunmak için her türlü mücadeleyi yapıyoruz.”

          

 

 

  

  

 

 

 

 


 

 


 

 

 


 

 


 

 


 

 


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.