Koncuk: Biz Bu Ülkenin Divanesiyiz

Koncuk: Biz Bu Ülkenin Divanesiyiz

BİZ BU ÜLKENİN AKİLİ DEĞİLİZ. BİZ ÜLKEMİZİN DELİSİYİZ, DİVANESİYİZ.

 

GENEL BAŞKAN, “BİZ BU ÜLKENİN AKİLİ DEĞİLİZ. BİZ ÜLKEMİZİN VE MİLLETİMİZİN DELİSİYİZ, DİVANESİYİZ” DEDİ. 

 

 

        Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Mali Sekreter Seyit Ali Kaplan ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan 11 Nisan 2013 tarihinde Eskişehir 1 ve 2 No’lu Şubelerin düzenlediği İşyeri Temsilcileri İstişare Toplantısına katıldı. Toplantıda Türk Eğitim-Sen Eskişehir 1 ve 2 No’lu Şubelerin Yönetim Kurulu Üyeleri, Türkiye Kamu-Sen Eskişehir İl Temsilcisi, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı diğer sendikaların Eskişehir Şube Başkanları ve işyeri temsilcileri de hazır bulundu.

        Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başlayan toplantının açılış konuşmalarını Eskişehir 1 No’lu Şube Başkanı Şükrü Erkoca ve Eskişehir 2 No’lu Şube Başkanı Mecbur Bodur yaptı.

Aziz milletimizin-etnik kökeni ne olursa olsun- milli devlet yapısına sıkı sıkı sarılacağını ve elinden kaçırmamak için ciddi bir mücadele sergileyeceğini düşünüyorum.

        Daha sonra kürsüye gelen Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk konuşmasına Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun Malazgirt Marşını okuyarak başladı. Koncuk, “Malazgirt benzeri bir savaş yapmayı Allah bir daha göstermesin” dedi.

        Şehitlerimizi ve Büyük Önder Atatürk’ü bir kez daha saygı, minnet ve rahmetle anan Koncuk, bu coğrafyanın nasıl vatan yapıldığının her birimizin, her bir vatandaşımızın hatırlamaya ihtiyacı var” dedi.

        Ulu Önder Atatürk’ün bu ülkeyi üniter bir devlet olarak kurduğunu, milli devlet yapılanmasını oluşturduğunu söyleyen Genel Başkan Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada gelişmiş tüm ülkeler üniter ve milli devlet anlayışı üzerine bina edilmiştir. TBMM’nin kuruluşunun üzerinden 93 yıl, Cumhuriyetin ilanının üzerinden de tam 90 yıl geçmiştir. Bugün Türkiye’nin üniter yapısını bozmak, milli devlet anlayışını yok etmek üzere hazırlanan bir planın parçaları yavaş yavaş uygulanmaktadır. Üniter; devlet merkezi yönetim anlayışına dayanan devlettir ve eyaletlere, özerk yapılara müsaade etmez. Mili devlet; millet egemenliğine dayanır ve etnik kökeni ne olursa olsun, üst kimliği olan devlettir. Tüm bu yapı bozulmak istenmektedir. Bizim göstereceğimiz tepkiler bu kirli oyunu bozacaktır. Aziz milletimizin-etnik kökeni ne olursa olsun- milli devlet yapısına sıkı sıkı sarılacağını ve elinden kaçırmamak için ciddi bir mücadele sergileyeceğini düşünüyorum. Zira bu durum, her türlü siyasi anlayışın üzerindedir. Türkiye’yi seven, bu ülkenin geleceğini çocuklarının geleceği olduğuna inanan insanlar, hangi siyasi teşekküle oy verirse versin, Türkiye’nin 93 yıllık mücadelesi sonucunda geldiği bu noktadan geri dönmeyi kabul etmez. Nice şehitler vermiş bir milletin fertleri olarak bu devlet yapılanmasını kimsenin kara kaşı için feda edemeyiz. Türkiye’de artık herkes seçimini yapmak zorundadır. Zira ülkemiz, dönülmez noktaya doğru koşar adım gitmektedir.”

 

Durağanlık dönemi iki tarafında işine gelmektedir. Birileri sözde barış sürecinde büyüyecek, birileri de seçim dönemlerini atlatacaktır. Hesap budur.

        40 bin insanımızın katilinin 5 bin yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi köklü bir geçmişe sahip olan bir devleti yönetenler tarafından muhatap alındığını kaydeden Koncuk, “Bu cani ‘Yeni bir Türkiye inşa ediyoruz’ diyor. Ben de soruyorum: Sen kimsin ki yeni bir Türkiye inşa edeceksin? Yeni bir Türkiye inşa etme yetkisini sana kim verdi? Ne yazık ki bu soruyu bu ülkeyi yönetmekle sorumlu olanlar sormuyor” dedi.

        Terör örgütünün 50 milyar dolarlık bir para hacmine sahip olduğunu söyleyen Genel Başkan Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Duygusallığı bir kenara bırakıp, mantığı ön plana koyuyorum. Taşeron terör örgütü, 50 milyar dolar paraya hükmetmektedir. Bu örgüt, uyuşturucu ticaretinden silah ticaretine kadar her türlü pisliğin içine batmıştır. Bu noktada, ‘Örgütten kiminle masaya oturursak anlaşırız’ diyecek durumda değiliz. Peki bu süreci başlatanlar bunu bilmiyor mu? Biliyor. Ama önümüzde yerel ve genel seçimler var. Yerel seçimler ile birlikte yaşanacak referandum süreci var. Referandum süreci, başkanlık sisteminin, buna bağlı olarak da eyalet sisteminin milletin önüne getirileceği bir süreç olacaktır. Dolayısıyla bu süreci, birilerinin kazasız belasız atlatması gerekmektedir. Bu zaman zarfında Türkiye’de terör olmamalıdır. PKK’da son bir yılda çok ciddi kayıplar vermiştir. Durağanlık dönemi iki tarafında işine gelmektedir. Birileri sözde barış sürecinde büyüyecek, birileri de seçim dönemlerini atlatacaktır. Hesap budur. Ayrıca Türkiye’ye Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılması sürecinde bir rol biçilmiştir. Bu talimatı ABD vermiştir. Suriye’nin parçalanması söz konusudur. Kuzey Irakla, Güneydoğu Anadolu arasında bir organik bağ oluşturularak, büyük Kürdistan devletinin kurulması söz konusu olacaktır. İran’ın parçalanması söz konusudur. İsrail Türkiye’den üç yıl sonra özür dilemiştir. Bunun nedeni, Türkiye’nin ve İsrail’in düşman olmasının ABD’nin işine gelmemesi ve ABD’nin planlarını uygulayamamasıdır. İsrail, Obama’nın talimatıyla Türkiye’den özür dilemiştir. Dolayısıyla olayları değerlendirirken, bütünü görmemiz gerekmektedir.”

Dün annelerimiz, ‘vatan sağolsun’ diyordu. Bundan sonra bu kafayla gidilirse, ülkemizde ‘vatan sağolsun’ diyecek bir tane anne, baba bulamazsınız.

        Şehit Aileleri Derneği Başkanı’nın, “Bugün oğlumun şehit olduğu günden çok daha fazla üzülüyorum” dediğini hatırlatan Koncuk, şöyle konuştu: “ ‘Akan kan dursun, anaların gözyaşları dinsin’ deniliyor. Şehit Aileleri Derneği Başkanı ‘Oğlumun şehit olduğu günden çok daha fazla üzülüyorum’ diyor. Neden? Çünkü ‘Benim çocuğum niye şehit oldu?’ diye sorguluyor. Haksız mı? Sonuna kadar haklı. Bakınız böyle devam ederse, bu ülke için canını seve seve verecek bir tek insan bulabilir miyiz? Terör nedeniyle 10 bin Mehmetçiğimiz şehit oldu, 35 bin insanımız öldürüldü. Dün annelerimiz, ‘vatan sağolsun’ diyordu. Bundan sonra bu kafayla gidilirse, ülkemizde ‘vatan sağolsun’ diyecek bir tane anne, baba bulamazsınız.”

        Bu süreçte ülkemizin birlik ve beraberliğinden yana olan herkesi mücadele etmeye çağıran Koncuk “Siyasi anlayışı ne olursa olsun, Türkiye sevdalısı olma noktasında bizimle beraber olsunlar, Atatürkçülükte bizimle beraber olsunlar, milli ve manevi değerlerimiz noktasında bizimle beraber olsunlar, ülkemizin bölünmez bütünlüğünde bizimle beraber olsunlar” dedi.

       

Biz bu ülkenin akili değiliz, biz ülkemizin ve milletimizin delisiyiz, divanesiyiz.

Akil adam olmayı teklif etmeleri zoruma gitti. Tabi ki bu teklifi reddettim. Şayet teklifi kabul etseydim, ihanet sürecinde yer alsaydım, sizin yüzünüze de, evlatlarımın yüzüne de bakamazdım

        Akil İnsanlar Heyeti ile ilgili de açıklamalar yapan Koncuk, “Biz bu ülkenin akili değiliz, biz ülkemizin ve milletimizin delisiyiz, divanesiyiz” dedi.  Akil İnsanlar Heyetinde yer alanlara “Akil adam oldunuz ama bu süreci siz mi başlattınız? Proje babası siz misiniz? Bu süreç sonunda nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağınızı biliyor musunuz? Yarın karşınıza Türkiye’nin özerk bölgelere ayırılması konusu geldi. Ne yapacaksınız? Bunu kabul etmemeye hakkınız olur mu? Sürecin doğru olduğunu anlatmak için il il gezeceksiniz, sonra pardon mu diyeceksiniz?” diye sorduğunu kaydeden Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nasıl bir sonuçla karşılaşacağınızdan eminseniz orada olursunuz. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Akil İnsanlar Heyetinde yer almam için beni de aradı. Bu sürecin ihanet süreci olduğuna dair onlarca açıklamam var. Akil adam olmayı teklif etmeleri zoruma gitti. Tabi ki bu teklifi reddettim. Şayet teklifi kabul etseydim, ihanet sürecinde yer alsaydım, sizin yüzünüze de, evlatlarımın yüzüne de bakamazdım” dedi.

 

Türkiye Kamu-Sen olarak 657 sayılı DMK’yı madde madde inceledik. Faruk Çelik’e ‘Madem 657 sayılı DMK köhne bir kanun, size modern bir kanun hazırladık’ diyeceğiz.

        Kamu çalışanlarının elinden iş güvencesinin alınmak istenmesine dikkat çeken Koncuk, “Anayasa’nın 128. maddesi değiştirilmek isteniyor. Bu madde ‘Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları ve kamu görevlileri eliyle görülür’ diyor. AKP milletvekilleri Anayasa Uzlaşma Komisyonuna bu maddenin ‘Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür’ şeklinde değiştirilmesi için teklif verdi. Öte yandan 28 Mart 2013 tarihinde yapılan toplantıda Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik önümüze ilk kez resmi bir teklif koydu. Çelik, genel konfederasyon başkanlarına ‘Devlet memurluğu yerine işçi mi, sözleşmeli mi, çalışan mı diyelim?’ şeklinde soru sordu. Oysa biz, iş güvencesinin elimizden alınmak istendiğini iki yıldır anlatıyoruz. Bugün Faruk Çelik ile konfederasyon genel başkanları olarak yeniden biraraya geleceğiz. Bu toplantıda birçok konu ele alınacak. Bakınız; Faruk Çelik sık sık 657 sayılı DMK’nın köhne bir kanun olduğunu söylüyor. Hükümete göre bu kanun, memurların iş güvencesi yönüyle köhnedir. Türkiye Kamu-Sen olarak bu kanunu madde madde inceledik. Faruk Çelik’e ‘Madem 657 sayılı DMK köhne bir kanun, size modern bir kanun hazırladık’ diyeceğiz. Bizim Hükümete teklifimizde; memurların maaş sistemi, disiplin sistemi, intibak, görevde yükselme, memurların vergi dilimlerinin yeniden belirlenmesi, emekli aylığı bağlama oranları, harcırah, fazla mesai ücreti, öğretmenlere, akademisyenlere ek ödeme, memura kira ödeneği verilmesi, tatil ödeneği verilmesi v.b. birçok konu olacaktır. ‘Madem bu kanun köhne, buyurun modern kanun’ diyeceğiz” şeklinde konuştu. Rotasyona kökünden karşı olduklarını belirten Koncuk, “Rotasyon yerine, mahrumiyet bölgelerinin cazip hale getirilmesi için bu bölgelerde çalışanlara ‘mahrumiyet bölge tazminatı’ verilmesini isteyeceğiz. Bu bölgelerde en fazla 5 yıl çalışmış olanların ise, istedikleri yere tayinlerinin yapılmasını talep edeceğiz” dedi.

 

Allaha şükürler olsun, 93 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sırtını yere getirmedik.

        “Bu Cumhuriyeti kuranlar, devlet memurları millet adına görev yaparken, siyasi müdahalelerden uzak olsun diye onlara iş güvencesi vermiştir. Biz de Allaha şükürler olsun, 93 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sırtını yere getirmedik” diyen Koncuk devlet memurlarının sayısının fazla olduğunu ve memurların çalışmadığını iddia edenlere veryansın etti. Koncuk şunları söyledi: “Devlet memuru sayısının fazla olduğunu iddia ediyorlar. Oysa Türkiye Kamu-Sen olarak yaptığımız araştırmada, Finlandiya’da 9 vatandaşa 1 devlet memuru, ABD’de 12 vatandaşa 1 devlet memuru, Türkiye’de ise 29 vatandaşa bir devlet memuru düştüğü ortaya çıkmıştır. OECD ülkelerinin ortalamasını baz aldığınızda bile Türkiye’de 2 milyon 386 bin devlet memuruna daha ihtiyaç olduğu görülecektir. Dolayısıyla devlet memurunun sayısının fazla olduğunu söyleyenleri yalancı ilan ediyorum. Öte yandan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, devlet memurlarının yan gelip yattığını söylemiştir. Bayraktar’a soruyorum: 93 yılda bu devleti, bu noktaya senin baban mı getirdi? Devlet memurlarıyla ilgili bilgi kirliliği oluşturulmaya başlandı. Bilgi kirliliği oluşturması devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmak içindir. Çünkü, iş güvencesi olmayan yeni bir istihdam modeli oluşturmak istiyorlar.”

Eyalet sisteminde esnek istihdamla, part-time, çağrı usulüyle, parça başı çalışanların olması gerekmektedir. Bu sistemde iş güvencesi olan kadrolu devlet memurları yoktur. Dolayısıyla iş güvencesiz bir istihdam modelinin alt yapısı hazırlanmaktadır.

        Başkanlık ve eyalet sisteminin getirilmek istendiğine dikkat çeken Genel Başkan Koncuk, “Bu sisteme uygun bir çalışma hayatı dizayn etmek hedefleniyor” dedi. Eyalet sisteminde devlet memurluğu kavramının olmadığını söyleyen Koncuk, eyalet sisteminin karşılığının esnek istihdam modeli olduğuna vurgu yaptı. Koncuk şöyle konuştu: “Eyalet sisteminde esnek istihdamla, part-time, çağrı usulüyle, parça başı çalışanların olması gerekmektedir. Bu sistemde iş güvencesi olan kadrolu devlet memurları yoktur. Dolayısıyla iş güvencesiz bir istihdam modelinin alt yapısı hazırlanmaktadır. Bazı kamu çalışanlarının bu tehlikeyi tam olarak farkettiğini düşünmüyorum. Şayet tehlikenin farkında olsalardı, teslim olmuş bir sendikaya 650 bin kişi üye olmazdı.  Ben bu arkadaşlarıma seslenmiyorum: Küçük menfaatlerle yaşamayın. Bu ülkenin ve çocuklarınızın geleceğini düşünün. Teslim olmuş, ‘emret padişahım’ diyen yapılarla kamu çalışanlarının kazanımlarını koruması mümkün değildir. Sağlam bir mücadele için, yürekli bir sendikal mücadele gerekmektedir. ‘Höyt’ denildiğinde kaçan adam mücadele edebilir mi? Bakınız; 23 Mayıs’ta iş bırakma eylemi yaptık. Biz gaz yedik, bunlar piknik yaptı. Biz kimseden korkmadan mücadele ediyoruz. Bu ülkede siyasi iktidarın her dediği yapılacaksa, sendikal mücadeleye ne gerek vardı? Sendikalar, Kanarya Sevenler Derneği değildir. Tüm kamu çalışanlarının bu mücadelede olması lazım. Kimse ‘Birileri mücadele ediyor, bende gemimi yüzdürürüm’ dememelidir.”

Bir deli kuyuya taş attı, kırk akıllı çıkaramadı. Nabi Avcı ikazlarımızı dikkate almadı, ağrımayan başını belaya soktu. Buradan sesleniyorum: Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar.

        Yönetici Atama Yönetmeliğine de değinen Genel Başkan Koncuk, yönetmelik konusunda Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı iki kere uyardığını söyledi. Sendikamızın Bakanlık önünde yaptığı eylemin ve yoğun tepkinin ardından, Bakan Avcı’nın yönetmeliği yeniden değerlendireceğini açıkladığını kaydeden Koncuk, “Bugünlerde bu kıytırık sendika ‘Yönetici Atama Yönetmeliği üzerinde çalışıyoruz’ diyor. Siz kimsiniz çalışıyorsunuz? MEB’in yeni yönetmelik yapmaya ihtiyacı yok. 2009 yılında çıkarılan yönetmelik herkesin mutabık olduğu bir yönetmeliktir. Dolayısıyla sendika olarak 2009 yılındaki yönetmeliğin uygulanmasını istiyoruz. Bir deli kuyuya taş attı, kırk akıllı çıkaramadı. Nabi Avcı ikazlarımızı dikkate almadı, ağrımayan başını belaya soktu. Buradan sesleniyorum: Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar” diye konuştu.

       

Hani öğretmenlerin ek ödemeleri artıyordu? Demek ki ağababalarınıza yağcılık yaparak sendikacılık olmuyormuş. İşte ağababalarınız sizi beş kuruşa satar, sıfır ek ödemeyle masadan kaldırır.

        4+4+4 eğitim sistemine de değinen Koncuk, “Bu sistem dolayısıyla 80 bin öğretmen norm kadro fazlası oldu. Norm içinde kalanlar ‘paçayı yırttım’ diye düşünmesin. Seneye onlar da norm kadro fazlası duruma düşebilir. Bu nedenle biz Bakanlığa, önümüzdeki 3-4 yıl içinde sistemin oturacağını, ders saatlerinin artacağını, bugün norm kadro fazlası olanların yarın norm içinde olacağını, bu nedenle de şu anda norm kadro fazlası olanların kadrosunun eski okulunda kalmak şartıyla başka bir okulda görevlendirilmesini istedik. Bakanlık bu talebimize olumsuz cevap verdi. Türk Eğitim-Sen olarak, bu sistem uygulamaya konulmadan önce öğretmenlerin norm kadro fazlası olacağını her platformda söyledik. Bir yandaş sendika ise bir tane bile öğretmenin norm kadro fazlası olmayacağını iddia ederek, ‘garantisi biziz’ dedi. Ben bunların değirmenlerine su taşıyanlara sormak istiyorum: Yalana doymadınız mı? Bu yalancılar daha sizi ne kadar aldatsın diye bekliyorsunuz. Bu zillete tahammül ettiğiniz sürece, bugün Ahmet, yarın Mehmet sizi aldatmaya devam edecek. Yalancıların yakasına yapışın, yalanların hesabını sorun. Hani öğretmenlerin ek ödemeleri artıyordu? Demek ki ağababalarınıza yağcılık yaparak sendikacılık olmuyormuş. İşte ağababalarınız sizi beş kuruşa satar, sıfır ek ödemeyle masadan kaldırır” diye konuştu.

28 Şubat’ta biz vatandaşların yakalarına ‘kesintisiz demokrasi istiyoruz’ kokartları takarken,  bunlar evlerinden burunlarını bile çıkamadılar. Bunlar light demokratlardır, 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın büyüttüğü tosuncuklardır. Bakmayın darbe savar ve demokrat geçinmelerine….”

        Kamusal alanda başörtüsü serbestliği olması gerektiğini söyleyen Genel Başkan Koncuk, kadınların çalışma hayatının önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istedi. Bir insanı aşıyla, dini tercihleri arasında bırakılmasının insanlıktan uzak bir yaklaşım olduğuna dikkat çeken Koncuk, din istismarcılarına da tepki gösterdi. Koncuk, “28 Şubat’ta biz vatandaşların yakalarına ‘kesintisiz demokrasi istiyoruz’ kokartları takarken,  bunlar evlerinden burunlarını bile çıkamadılar. Bunlar light demokratlardır, 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın büyüttüğü tosuncuklardır. Bakmayın darbe savar ve demokrat geçinmelerine….

        Bakın o tarihte, 28 Şubat sürecinde, zamanın Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı, Ankara Melbo Restoran’da, üyelerimizle birlikte başlatılan ‘Kesintisiz Demokrasi’ kampanyasında ne diyor? Türkiye Kamu-Sen diyor ki: ‘Adı, kimliği ve görevi ne olursa olsun kimse demokrasiye dayatamaz. Sivil toplum kuruluşları darbe çağrıştıran söylem ve davranışlardan uzak durmalıdır. Asker ya da sivil kimden gelirse gelsin demokrasi dışı her türlü girişim her platformda karşısında Türkiye Kamu-Sen’i bulacaktır. (Zaman gazetesi) O tarihte bu tosuncukların böyle bir açıklaması ya da eylemi olduğunu gören duyan var mı? Bu açıklamadan sonra tüm illerde vatandaşlarımızın yakasına ‘kesintisiz demokrasi istiyoruz’ kokartları takılmıştır.

Kendi yandaşlarını bir yerlere getirmeyi hak, kendilerinden olmayanı ezmeyi bir İslam anlayışı olarak gören ve başka insanların hakkını hukukunu çiğnemeyi kendi inancı gereği zanneden nesiler türedi.

        Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “1997 yılında İmam Hatiplerin orta bölümleri kapatıldığında din istismarı sona erdi mi? Tam tersine 1997 yılında alınan kararlar sonrasında din istismarı tarihimizin en yüksek seviyesine çıktı. Çünkü din eğitimini devlet kontrolünde vermezseniz, din eğitimi merdiven altında yapılır ve sağlıksız bir din algısı oluşur. Ne yazık ki, Atatürk’e düşman olmayı, İslamın 6. şartı zanneden nesiller türedi. Vatansever ve milliyetçi olmayı İslamla taban tabana zıt zanneden nesiler türedi. Kendi yandaşlarını bir yerlere getirmeyi hak, kendilerinden olmayanı ezmeyi bir İslam anlayışı olarak gören ve başka insanların hakkını hukukunu çiğnemeyi kendi inancı gereği zanneden nesiler türedi. Hz. Peygamberimizin ‘Din güzel ahlaktır’ sözünün ne anlama geldiğinden habersiz insanlar yetiştirirseniz, din adına insanların hakkını hukukunu gasp etmeyi kendi hakkı gibi gören nesiller türer. Artık din istismarı son bulmalıdır.”

        4/C’lilerin başına gelenlerin devlet memurlarının da başına gelebileceğini söyleyen Koncuk, “4/C’lilere sesleniyorum: Bu çorabı başınıza iktidar ördü. İktidarın yandaşları da belli. Bu yandaşların yanında ne arıyorsunuz? 4/C, 4/S olsun diye mi oradasınız?” dedi.

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.