Kamuda vicdanları kanatan ve çözülmesi gereken üç acil sorun

Kamuda vicdanları kanatan ve çözülmesi gereken üç acil sorun

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ahmet ÜNLÜ bugünkü köşesinde kamuda vicdanları kanatan ve acilen çözülmesi gereken 3 soruna değinmiştir. Ahmet ÜNLÜ'nün bugünkü köşe yazısı;

Kamuda vicdanları kanatan ve çözülmesi gereken üç acil sorun

Bu köşeden kamu personel sistemin sorunlarını ve çözüm önerilerini sık sık yazıyoruz. Uzun zaman sonra da olsa önerilerimizin hayata geçmesi bizleri sevindiriyor. Ancak, vicdanları kanatan öyle konular var ki ısrarla değişim gecik(tiril)iyor. Bu yazımızda vicdanları kanatan ve acilen çözülmesi gereken üç konuyu izah etmeye çalışacağız.

1- Kamuya sınavsız eleman alımı acilen masaya yatırılmalıdır

Bu köşeyi takip edenler sınavsız işçi ve memur alımlarının vicdanlarını kanatır boyutlara geldiğini yazdığımı hatırlayacaklardır. Son dönemlerde basına yansıyan akrabayı taallukat atamaları işin hangi boyutlara geldiğini göstermeye başlamıştır. Hele her şey ortalığa dökülse birçok kişi insan içine çıkamayacak hale gelecektir. Bunların yanında bir de işçi alımlarındaki KPSS şartının esnetilmesi sistemi ciddi boyutlarda zorlamaya başlamıştır.

Özellikle "Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin" Taleplerin Kurum Tarafından Karşılanma Esasları başlıklı 10'uncu maddesinde 2018 yılında yapılan değişiklik adeta sistemin zembereğini boşaltmıştır.

Yapılan değişiklikle, "kamu kurum ve kuruluşlarının önlisans ve lisans düzeyindeki işçi talepleri KPSS puanıyla, aynı eğitim düzeyindeki münhasıran engelli işçi talepleri EKPSS puanıyla; ortaöğretim ve daha alt eğitim düzeyindeki işçi talepleri ile temizlik hizmetlerinde, güvenlik ve koruma hizmetlerinde, bakım ve onarım hizmetlerinde, eğitim şartı aranmaksızın kömür ve maden işletmelerinin yeraltı işlerinde çalıştırılacaklara ilişkin taleplere gönderilecek adaylar ise noter huzurunda çekilecek kura ile belirleneceği" kuralı adeta sistemi alt üst etmiştir.

Maalesef yapılan değişiklik sonrasında ortaöğretim mezunları ile temizlik, güvenlik ve koruma, bakım ve onarım hizmetleri için KPSS şartı kaldırılmıştır. Bu durum birçok kişinin kulağına hoş gelebilir ama üç veya beş kişilik işçi alımı için binlerce kişinin kura kuyruklarına girmek zorunda kalması ile sınav sonucu yaşanan korkunç bir hayal kırıklığı biz ne yapıyoruz ya da kime ve neye hizmet sorusunu sormayı gerektirmektedir.

Bir taraftan KPSS şartı kaldırılıp, diğer yandan kuradan çıkanları sözlü sınava tabi tutmanın izahını yapmak mümkün değildir. Bu yöntem tek kelimeyle kamu hizmetinde ciddi bir nitelik kaybına ve kayırmacılığa yol açmış ve gereksiz tartışmalara sebep olmuştur. Nasıl olsa KPSS aranmıyor diyen milyonlar ümitlenerek adeta siyasilere akın eder olmuştur. Dolayısıyla acilen bu düzenleme kaldırılmalıdır. Aksi takdirde getirisinden çok götürüsünün olduğu açıkça görülecektir.

Binlerce insanı kura kuyruklarında bekletene kadar objektif olarak yapılan KPSS sonrasında belirli puan alanlar arasından üç kat adayın sözlü sınava alınması ve sözlü sınavın da şeffaf olarak yapılması tepkileri azaltacak ve her aday hakkına rıza göstermek zorunda kalacaktır.

2- Öğretmen alımında yaşanan sorunlar acilen çözülmelidir

Sözleşmeli öğretmen istihdamına ilişkin usul ve esaslara göre KPSS sonucunda her alan için oluşan puan sıralamasına göre en yüksek puan alandan başlamak üzere, alanlar için belirlenen kontenjan sayısının üç katı aday sözlü sınava çağrılmaktadır.

20 bin öğretmen alımı için sözlü sınava 60 bin öğretmen adayı çağrılmaktadır ki bu rakam oldukça yüksektir. Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere, kariyer mesleklerinin hepsinde sözlü sınav vardır. Ancak, alınan kariyer meslek mensubunun sayısı oldukça düşüktür. Öğretmen alımıyla kıyas dahi yapılamayacak kadar az sayıdadır. 20 bin öğretmen alımı için 40 bin adayın başarısız olması gibi bir sonucun göze alınması üzerinde çok ciddi kafa yorulması gerekmektedir. Böyle bir sonucun ister istemez siyasi bir sonucu olacaktır. Özellikle de adayların referans yarışına göre sonuca yaklaştığı algısı baskın çıkarsa bunun siyasi maliyetinin oldukça yüksek olacağını düşünüyoruz. Hele hele de yüksek puan alanların geçerli bir neden olmaksızın elenmesi öfke patlaması oluşturacaktır.

Bize göre öncelikle ve acilen sözlü sınava gireceklerin sayısının düşürülmesi gerekmektedir 652 sayılı KHK'de üç katına kadar adayın (üç kat zorunlu değildir) sözlü sınava çağrılmasından bahsedilmektedir. Yönetmelikte ise kontenjan sayısının üç katı adayın sözlü sınava çağrılmasını zorunlu tutmaktadır. Bu nedenle sadece Yönetmelikte değişiklik yapılarak sorun çözülebilir.

Bu bağlamda, sözlü sınavdan elenen kişiler sadece hiçbir şekilde öğretmen olamayacak kişiler olmalıdır ve bir daha da sözlü sınava alınmamalıdır. Daha önce bahsedilen iki temel unsur arasında yer alan terör örgütü mensubu olup olmadığının araştırılması ise emniyet birimlerinin görevidir. Aksi takdirde iş cadı avına dönecektir.

Yine bize göre olması gereken ideal sistem ise Eğitim Fakültesi mezunu olmanın tek başına öğretmen olmaya yetmeyeceği bilinerek öğretmen olabileceklerin daha sözlü aşamasına gelmeden çok ciddi testlerden geçirilerek öğretmen olabilir sertifikasının verilmesidir.

Ayrıca, öğretmen adayı belirlenmesinde çarşı ve mahalle bekçisi kadar titiz davranılması gerekmektedir. Çarşı ve Mahalle Bekçiliğine Giriş Sınavı Yönetmeliği'ne göre sözlü sınav komisyonunda psikolog veya rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü mezunu olan bir kişinin olması zorunludur. Yine çarşı ve mahalle bekçi adayları daha yazılı ve sözlü sınavlara girmeden önce ön sağlık kontrolü komisyonu tarafından haklarında "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olur" veya "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz" şeklinde karar verilir. "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz" kararı verilen adaylar hakkında gerekçe belirtilir. Hakkında "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz" kararı verilen adaylar, sınavın diğer aşamalarına geçemezler.

Görüleceği üzere, çarşı ve mahalle bekçi adayları hakkında uygulanan ön sağlık kontrolünün benzeri veya daha ilerisi öğretmen adayları hakkında uygulanmalıdır. Ayrıca, sözlü sınav komisyonunda mutlaka psikolog rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü mezunu bulundurulmalıdır. Çünkü, geleceğimizin teminatı olan yavrularımızı teslim ettiğimiz öğretmen seçiminin çarşı ve mahalle bekçisi seçiminden daha önemsiz olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki basına yansıyan vahim olaylar öğretmen adaylarının çok ciddi bir süzgeçten geçirilmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Elbette eli öpülesi öğretmenlerimizi istisna tuttuğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Sonuç olarak, sözlü sınav olmalı ama sözlü sınavların yapıldığı kamu kurumlarında olduğu gibi sözleşmeli öğretmen alımında da adayların Meclis koridorlarında referans peşinde koşmalarının önüne geçilecek objektif kıstaslar getirilmesi olmazsa olmaz bir kural olmalıdır. Aksi takdirde sözlü sınavlarda yaşananlar, basında gündem oluşturmaya devam eder ve her sınavda en az 40 bin kişilik büyük bir küskünler kitlesi oluşur ki bunun da siyasi maliyeti oldukça yüksektir. Kaldı ki yavrularımıza hak ve adalet duygusunu aşılayacak öğretmenlerimizin daha mesleğin başında hak ve adalete aykırı hareket etmelerini özendirecek uygulamalardan kaçınılmalıdır. Sayın MEB Bakanı Ziya Selçuk'un bu konuya bir teşehhüt miktarı zaman ayıracağını ümit ediyoruz. Unutmayalım ki kaliteli eğitim yüksek vasıflı öğretmenler vasıtasıyla gerçekleşecektir. Halen görev yapan sıkıntılı öğretmenlerin sistem dışına çıkarılması gerektiğini hatırlatmaya dahi gerek duymuyoruz.

3- Vatana ihanet, tecavüz vb. nedenlerle memuriyetten çıkarılanlara ikramiye ödemesine son verilmelidir

Vatana ihanet, tecavüz vb. nedenlerle memuriyet veya diğer kamu görevliliğinden çıkarılacak kamu görevlilerinden emekliliğini hak edenler, baktılar ki iş ciddileşti ve ihraç kesinleşti ya da ihraç edildiler, hemen emeklilik dilekçesi vererek emekli olmakta ve ikramiyesi ile emekli maaşını alabilmektedirler.

İstisnai durumlar haricinde kamu görevinden çıkarılanların emekli maaşlarına dokunulamaz. Ancak, ikramiye vb. ödemeler kanuni düzenlemeyle ödenmeyebilir. Nitekim kamu işçilerine belirli hallerin gerçekleşmesinde kıdem tazminatı ödemesi yapılmamaktadır. Aynı düzenleme neden memurlar ve diğer kamu görevlileri için olmasın. Ayrıca, 5434 sayılı Kanun'da yer alan; Kendisinden aylık bağlanacak, iştirakçiyi veya emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı alanı kasten ve haksız yere öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlere veya bu Kanun gereğince adi malul sayılacak hale getirenlere dul ve yetimlere aylık bağlanmayacağı yönündeki hükmün geniş kapsamlı incelenmesi gerekiyor. Yoksa vatana ihanet edenlerle tecavüzcüler ve teröristlere çatır çatır ödeme yapmaya devam etmek zorunda kalırız.

Yine, 5434 sayılı Kanun'da yapılacak düzenlemelerle temsil, görev ve makam tazminatı gibi ödemelerde de değişiklikler yapılabilir. Uluslararası sözleşmelere göre devlete ihanet edenlere veya tecavüzcülere de temsil, görev ve makam tazminatı gibi ödemelerin yapılması zorunludur diye bir kural yoktur. Bu ödemeler tamamen bizim kendi iç düzenlemelerimizdir. Kaldı ki böyle bir düzenleme Meclis'ten büyük bir çoğunlukla geçecektir. Ümit ederiz ki kanayan yaraya merhem olacak bir düzenleme için daha fazla zaman geçirilmeden süreç başlatılır.

YeniŞafak

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.