Antik çağın en büyük harikalarından bazıları hala kayıp. Bazıları yeniden keşfedildiler, bazıları unutuldular bazıları ise binlerce yıl önce yok oldular ve şuan üzerine bastığımız toprakların altındalar.
Mesa Verde Milli Parkı'nda Pueblo halkı tarafından yüksek bir vadiye inşa edilen bir köyün kalıntıları yer alır.
Mesa Verde adı İspanyolca Yeşil Masa anlamına gelir.
Bu adı o bölgede yetişen çam ve ardıç ağaçlarından kaynaklanır.
Parkta bir müzenin, bir sarayın ve vadi duvarı üzerinde yer alan evlerin kalıntıları yer alır.
Vadi duvarındaki evler çoğunlukla sığ mağaraların kapatılması ile inşa edilmiştir.
Binalar çoğunlukla kumtaşından, bir kısmı ise kerpiçten inşa edilmiştir.
Bütün binaların kapı ve pencereleri "T" harfi biçiminde inşa edilmiştir.
Piramses
Firavun, bu başkenti kurmak için bir servet harcamıştı. Ama uzun zaman önce şehrin tamamı ve hazineleri kayıplara karıştı.
Kayıplara karışan ve 3000 yıl sonra tekrar keşfedilen şehir bir efsane haline geldi ve arkeoloji tarihinin en garip bilmecelerinden biri oldu.
Angkor
Khmer imparatorluğunun başkentliğini yapan bu muhteşem şehrin 9. ve 14. yüzyıllar arasında inşa edildiği biliniyor.
Bir tahmine göre şehir artan nüfusunu besleyemediği için terk edildi.
Babil
Nebukadnezar‘ın inşa ettirdiği söylenen asma bahçeleri dünyanın yedi harikasından biriydi.
19. yüzyılda Kuzey Sarayı’nın ve surların kalıntıları bulundu. Son kez ABD'nin Irak'ı işgali sırasında yağmalandı.
Truva
Fakat 19. yüzyılda Arkeologlar Anadolu’da şehre ilişkin ilk kalıntılara ulaştılar.
Kazılar genişledikçe İlyada’daki hikayenin doğruluğunu kanıtlayan daha fazla kanıta ulaşıldı.
Akrotiri
Bu kadim uygarlığın yazısı hala çözülebilmiş değil.
Atlantis efsanesinin de bu uygarlığın yok oluş hikayesinden kaynaklandığı zannediliyor.
Machu Picchu
1911 yılında Amerikalı kaşif Hiram Bingham tarafından yeniden bulundu.
Oldukça yüksek bir yerleşim yeri olan Şehrin teraslara neden bölündüğüne ilişkin en yaygın teoriler astronomi ve kurban törenleriyle ilgili.
Petra
Roma İmparatorluğu’nun işgalinin ardından M.S. 400 yıllarında kaybolan şehir, yüzyıllar sonrasında 1812 yılında İsviçreli bir gezgin olan Johann Burkhardt tarafından bulundu.
Gizemi yüz yıllar boyu saklı kalan Petra UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasına dahil edildi.
Oradour-sur-glane
İkinci Dünya Savaşı sırasında burada yaşayan 624 kadın, erkek ve çocuk SS’ler tarafından katledildi.
Onların hatırası için kasaba savaştan sonra yıkıntı halinde olduğu gibi bırakıldı.
Kartaca
Akdeniz’in en güzel kentlerinden biriydi. Milattan önce 146 yılında Romalılar tarafından yıkıldı.
Tekrar ayağa kalkan şehri bir kez daha 698 yılında Araplar yerle bir etti
Tikal
4000 bina ve 90 bin yerleşimci barındırıyordu.
900’lü yıllarda neden bilinmeyen bir sebeple terk edildi.
19. yüzyılda Avrupalılar tarafından yeniden bulundu
Kuelap
Evler, tapınaklar ve mezarlar 70’den fazla taş duvarla kuşatılıyor.
Tucume
And Dağları’ndaki ıssız bir vadide yaşayan Lambayeque halkı, piramit inşa etme tutkusuna kapılmışlardı. Ama bu tutkuları dehşete dönüştü.
Şehir, dökülen kanların ve vahşetin pençesine düştü. Ardından da bütün medeniyet dünya yüzeyinden silindi.
Kısa süre önce, bu müthiş medeniyetin beklenmedik sona nasıl sürüklendiğini açıklayacak kanıtlar, gün ışığına çıktı.
Hattuşaş
Babil’e beklenmedik bir şekilde saldıran yeni ve gizemli bir ordu şehirde terör estirdi. Hattuşaş’ın bu karanlık savaşçıları, acımasız bir yetenekle, önlerine çıkan her şeyi yıkıp geçtiler. Misyonları, dünyanın görüp geçirdiği en büyük imparatorluk haline gelmekti. Ama bunu bir kez başardıktan sonra, bu acımasız ordu ve kurdukları muazzam imparatorluk yok oluverdi.
Yok oluşları da, çıkışları kadar gizemliydi. 3000 yıl boyunca, tarih kitaplarında, hatta mitlerde ve efsanelerde bile izlerine rastlanmadı.
Tarihi kaynaklar, başkenti, bugün Çorum sınırları içinde yer alan Hattuşaş olan, Anadolu`nun büyük bölümüne yayılan Hitit İmparatorluğu`nun, büyük bir kuraklık yaşadığını, şiddetli kuraklığın büyük tahribatlara neden olduğunu gösteriyor.
Stonehenge, İngiltere
Persepolis, İran
Palmyra, Suriye
Fransız arkeologlar tarafından 1933 yılından itibaren antik Mari şehrinden çıkarılan 25.000 tabletten anlaşıldığına göre Palmira'nın tarihi M.Ö. 19. yüzyıla kadar gerilere gitmektedir. Yunan ve Roma kaynaklarında ise 1. yüzyıldan itibaren kayıtlara rastlanılmıştır.
Mohenco-Daro, Pakistan
Oldukça düzenli yollar ve kanalizasyon sistemleri kentte geniş bir nüfusun yaşadığını göstermektedir. Çamurla sıvanmış tuğla evlerin büyük bir kısmında banyo bulunmaktadır. Merdiven kalıntıları evlerin en azından iki katlı olduğunu göstermektedir.