İsmail Koncuk'tan Kamu Çalışanlarına Tarihi Uyarı
Tüm kamu çalışanları, çalışma hayatı ile ilgili gelişmelere dikkat etmek durumundadır. Hatta, zorundadır.
TARİH ÖNÜNDE SORUMLU OLMAMAK İÇİN...
Tüm kamu çalışanları, çalışma hayatı ile ilgili gelişmelere dikkat etmek durumundadır. Hatta, zorundadır. Yıllardır gördüğüm ise, bir çok kamu çalışanının, genel büyük problemler yerine geçici, günlük, daha çok şahsi problemlere kanalize olarak büyük tehditleri görmezden geldiğidir.
Gerek sendikacılık stratejisi gerekse kişisel bakış açısının genel, büyük problem ya da tehditlere yöneltilmesi akıl gereğidir. Aksi takdirde, takıntı yapılan şahsi problemlere dikkat kesilip, büyük tehditler kaçırılırsa, neleri kaybedeceğimizi dahi kestirebilmek mümkün olmayacaktır.
Bu tehditlerden en büyüğü, güya daha verimli, yeni bir personel rejimi gerekçesi ile, ucube bir istihdam türü ile karşı karşıya kalacağımız gerçeğidir. Bu tehdit, devlet memurluğu zemini üzerine kurulmuş, tüm kazanımların kaybedilmesi anlamına gelecektir. Böyle bir durumla karşılaştığımızda o takıntı yapılan küçük, şahsi problemlerin çözülüp, çözümlemesinin bir anlamı kalmayacaktır.
Bu yeni personel rejimi, iş güvencesiz çalışma hayatı, negatif performans sistemi üzerine kurgulanmış güvencesiz bir çalışma hayatını öngörmektedir. Bunun, şimdiye kadar önündeki en büyük engel 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve bunun dayanağı olan Anayasanın 128. Maddesi ve bunlara bağlı mevzuattır. Oluşturulmak istenilen 657 Sayılı DMK düşmanlığının temel sebebi budur. Bu sebeple 657 Sayılı DMK köhnemiştir, 1965 model kanun vb nakaratlar söylenmektedir.
Türkiye Kamu Sen olarak, yıllardır, sendikalaşmanın, sendikal mücadelenin ve en önemlisi de SENDİKAL TERCİHLERİN öneminden bahsediyor ve hemen hemen her konuşmamızda bunları vurguluyoruz. Buna rağmen, günlük düşünme, küçük hesaplar içinde olma, amirlerin memnuniyeti esaslı sendikal tercih sıkıntılarını aşamadık.
Bu durum, güç sahiplerince bir teslimiyet olarak görüldüğü için, çalışma hayatı ile ilgili konularda daha rahat davranılması sonucunu doğurmuştur. Yetki verdiklerimiz de, bu gücün şımarıklığı ile, sendikacılığın asgari gereklerinin dahi çok uzağındadır çünkü nasıl olsa bana mahkumlar anlayışı tüm benliklerine hakim olmuştur. Onlar açısında, haklı bir anlayış olduğu tartışılmaz, çünkü, kendilerini tercih edenlerin, temel tercih sebebinin, aslında sendikacılık kapasiteleri olmadığını çok iyi bilmektedirler. O halde, sendikacılık dışında her iş, onların iştigal alanıdır.
Yazıyı çok uzatmaya gerek yok. Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı ve 35 yıllık bir devlet memuru olarak tekrar hatırlatmayı önemli görüyorum; günlük düşünmeyi bırakalım, kimsenin yönlendirmesi ile sendikal tercihte bulunmayalım, daha büyük belalara düçar olmadan nasıl bir tavır ve duruş içinde olmak gerektiğini görelim.
Ben, kanaatlerini çok net söylemeye gayret eden bir insanım, bu anlayıştan da asla vazgeçmeyeceğim, kimse gönül koymasın, aslında kamu çalışanlarının şu anlattıklarımı çok iyi bildiğimi de biliyorum, ancak bir çoğu maalesef, risk almanın zor olduğu kanaatinden kurtulamamaktadır, gerçekte ise, en büyük riskin nemelazımcı anlayış olduğunu anladığımızda iş işten geçmiş olacaktır. Tarih önünde sorumlu olmamak için bir kere daha söyleyeyim, dedim. Karar sizlerin. Saygılarımla.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.