Hasan Yalçın Yayla: Toplu sözleşmeler keyfiliğe kurban edilmemelidir
5 milyonu aşkın kamu görevlisini ve emeklisini yakından ilgilendiren 5. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine yasal süreç gereği Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na gidilmiştir.
5 milyonu aşkın kamu görevlisini ve emeklisini yakından ilgilendiren 5. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine yasal süreç gereği Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na gidilmiştir.
Meşru karakterini hak ve hukuka dayanmakla kazanan devletin çalışma düzenini karşılıklı görüş, talep ve müzakereyle belirlemesi, sadece iş verimliliği ve iş barışı açısından değil, demokratik tecrübenin kökleşmesi adına da hayati önemdedir. Bu açıdan toplu sözleşmeler pratik canlılık kazanan toplumsal sözleşmelerdir. Demokratik yönetimlerin gücü ve başarısı, daha çok uzlaşmayla sonuçlanması arzulanan şeffaf ve saygın diyalog zemininin verimli işletilmesine bağlıdır. Uzlaşmanın sağlanamadığı durumlarda da kanun çözüm usulünü göstermiştir. Demokratik hukuk devleti, farklılıkları koruyarak gelişmeyi amaçlayan diyaloğu, keyfî tutumlarla sekteye uğratmayan bir yüksek mesuliyet gerektirir. Bu noktada gözetilmesi gereken asgari hassasiyet, herkesin, her kurumun yasal hak ve sınırları içinde sorumluluğunu idrak ve deruhte etmesiyle önem kazanır.
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, kamu görevlilerimizi ve emeklilerimizi temsil yetkisi olan bir sendika ve konfederasyon olarak, varoluş amaç, sınır ve yetkilerimizi belirleyen kanunun da, en medeni diyalog zemini olarak masanın da önemini biliyoruz. Beşincisini sürdürdüğümüz toplu sözleşme yasa, usul, teamül ve uygulamalar bakımından birçok tecrübeye sahibiz. Toplu sözleşme masasının sağlıklı, etkin işleyişinde özellikle zaman, usul ve format açısından giderilmesini önerdiğimiz kimi eksiklikler yok değildir. Bunları zaman zaman ifade ediyoruz. Ancak bu son toplu sözleşmede dönemsel kazanımlar veya kayıplar ötesinde doğrudan sistemi olumsuz etkileyecek skandal hatalar, usulsüzlükler yapılmıştır. Kamu İşveren Heyeti’nin evvela hukukî ilkeler ve devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan keyfî tutumu, ‘ben yaptım oldu, ben yaparım olur’ mantığı ile süreci de sistemi de zedeleme hatta tahrip etme riski taşımaktadır.
Riskin anlaşılması için meseleyi somut olarak biraz açmakta fayda var. Memur-Sen olarak, masanın işletilmesi için gayret göstermemize rağmen, 4688 sayılı Kanun’un 33. Maddesi gereği uyuşmazlık noktalarında, masanın işletilmesinde istenen, arzu edilen seviye yakalanamamıştır. Taleplerimize aklını, kulağını, vicdanını kapatan, elini, gönlünü açmayan yaklaşım, yasal zemini ve hukuki sürecin işleyişini tıkamıştır.
Konfederasyonumuz Memur-Sen ve yetkili sendikalarımızca masaya sunulan tekliflerden azımsanmayacak bir bölümü Kamu İşveren Heyeti’nce kabul edilmesine rağmen, hiçbir teklif kabul edilmemiş gibi tutanak tutulmasını anlamak mümkün değildir. Kamu İşveren Heyeti tarafından Konfederasyonumuz ve yetkili sendikalarımızla yapılan tespit tutanağı tebliğ yapılma şekli ve içeriğiyle uzlaşma temelli toplu sözleşmeyle uyumlu değildir.
Devlet, tarihsel kökleri olan kabul edilmiş ortak değerlere duyarlı olarak geliştirilmiş bir organizasyondur. Devlet, güven duygusudur, istikrardır, devamlılıktır, haktır, hukuktur, doğruluktur. Özellikle de kendi medeniyet ve kültür köklerimizden beslenerek var olan devlet geleneğimizin esasları, bu değer ve dinamiklere dayanarak var ve anlamlı olur, olmuştur. Devlet adına irade kullananlar hiçbir durumda şahsi davranamaz, yalan söyleyemez, var olanı yok sayamaz. İdeal olan budur. Oysa 5. Dönem Toplu Sözleşme bağıtlanmayınca süreç içinde uzlaşılan konuların hepsi, hukuka, teamüle, geleneğe, gerçeğe ve realiteye ters bir şekilde inkâr edilmiştir.
Konfederasyonumuz, 11 hizmet kolu ile kamu görevlileri adına kamu İşveren Heyeti’yle 2020 ve 2021 yıllarını kapsayan mali ve sosyal hakları ve kamu görevlilerinin sorunlarının çözümü için 1-20 Ağustos tarihleri arasında toplu sözleşme masasında geceli gündüzlü müzakerede bulunmuştur. Ancak, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında yüzdelik zam oranları üzerinde uzlaşma sağlanamayınca, Kamu İşveren Heyeti uzlaşılan konuları da yok sayarak skandal bir usulsüzlüğe ve bir garabete imza atmıştır. Bu keyfilik asla yasaya ve teamüle uygun değildir.
Oysa 4688 sayılı Kanun, “Uyuşmazlıkların Çözüm Usulleri” başlıklı 33. maddesinde şöyle diyor: “Toplu sözleşme görüşme süreci sonunda toplu sözleşme imzalanamaması halinde, üzerinde uzlaşılan konular ve uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı tutanağın kamu görevlilerinin geneline yönelik bölümü kamu görevlileri sendikaları heyeti başkanı ve hizmet kollarına yönelik bölümleri ile ilgili sendika temsilcisi ile kamu işveren heyeti başkanı tarafından imzalanır.” Devamında ise “Toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı tutanağı imzalanmaması halinde ilga edilen Devlet Personel Başkanlığı tarafından uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair tespit tutanağı tutulur” şeklinde ifade edilmektedir.
Hak, hukuk, hakkaniyet, alın teri, uzlaşma kültürü, demokrasi, düzen, işleyiş korunmalı; toplu sözleşmeler keyfiliğe kurban edilmemelidir.
Hasan Yalçın Yayla
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.