Harranlı mısın, Sendikalı mı?

Harranlı mısın, Sendikalı mı?

HARRANLI MISIN, SENDİKALI MI? Kibar Feyzo filminin unutulmaz repliklerindendir;

 

SAKARYA ŞUBE BAŞKANI, MERKEZ DENETLEME KURULUMUZ ÜYESİ EROL AFŞAR'IN    HARRANLI MISIN, SENDİKALI MI" YAZISI

Kibar Feyzo filminin unutulmaz repliklerindendir;

“ E ben de Harranlıyam?”

Olay şöyle gelişir;

Kibar Feyzo ve sair işçiler maaş kuyruğundadır.

Önündekiler 300 alırken, kendisine 100 verilince sorar;

-E benim ki niye eksik kardaş?

-E onlar sendikalı da ondan.

-E ben de Harranlıyam?

-Git lan işine!

Bu replik sendikal mücadelenin önemli donelerindendir de aynı zamanda…

Ama memur sendikacılığının değil.

Üye çalışması yapan, bunu yaparken de bazen pazarlamacı muamelesine maruz kalan arkadaşlarımız bilir.

Bazıları marifetmişçesine ve bana yaklaşmayın dercesine; Aman hocam, ben Harranlıyam, der.

İyi de kardeş, Kibar Feyzo’nun ‘Ben de Harranlıyam?’ demesi cahilliğindendir.

Nitekim işin aslını ve sendikal mücadelenin önemini kavrayınca köyüne dönüp ağaya karşı mücadeleye başlar.

Ama senin, hayata ve olaylara menfaat gözlüğü ile bakan herkes gibi tuzun kuru…

Çünkü kamusal alanda, sendikalı da olsan Harranlı da olsan fark etmiyor.

Ekonomik, sosyal özlük hakların değişmiyor.

Mesela, ilk toplu görüşmemizdi (2002). Masaya oturduğumuzda ‘önce alacaklarımızı konuşacağız, almadıkça da diğer maddelere geçmeyeceğiz’ restini çektik.

İşveren ‘ne alacağı, yok öyle bir şey’ falan dediyse de bilimsel bir heyete danışılması teklifimizi kabul ettiler.

Biz, enflasyon kaybı olarak 400 lira alacağımız var iddiasındayken, heyet ‘hayır, yanılıyorsunuz, 404 lira alacağınız var’ hükmünü verdi.

Kavga-gürültü derken 160 lira alabildik.

O zaman iyi paraydı…

Ama sen de aldın değil mi Harranlı kardaş?

Çorbada tuzun yoktu, hiçbir emek sarf etmemiştin, bırak mücadeleye katılmayı tenezzül edip üye bile olmamıştın ama aldın değil mi?

Ve afiyetle yedin!

Halen de üye değilsin ama sendikal mücadele sayesinde elde edilen sosyal, ekonomik ve özlük haklarından yararlanmaya devam ediyorsun, değil mi?
* **

Şurası gerçek ki işveren yani siyasal erk veya iktidarların, memurlara verdiği sendika kurma hakkı, memurlara ama Özal’ın deyimi ile ‘işini bilen’ memurlara Harranlı olmayı ve öyle kalmayı teşvik mahiyetindedir.

Dünyanın her demokratik, sosyal hukuk devletinde örgütlenme teşvik edilirken, bizim sendika yasamız ‘ üye olup ta ne yapacaksın ki, ben olana da olmayana da aynı muameleyi yapıyorum nasılsa’ babındandır.

Ve ülkemizde toplumu oluşturan bütün sosyal dilimlerde örgütlenme teşvik edilip hatta zorunlu tutulurken, örneğin sendikalı işçi ile sendikasız işçi arasında dağlar kadar fark varken ve yine örneğin odasına, birliğine, derneğine üye olmayan esnafa çalışma ve işyeri açma ruhsatı bile verilmezken, sendikal teşvik ve zorunluluk memurlardan esirgenmiştir.

Neden, biliyor musunuz?

Çünkü siyasi erk için kamusal alan adeta babasının çiftliğidir ve öyle kalmalıdır.

Bir lastik fabrikası işçisinin sendikalı olması, grev falan yapması onu ırgalamaz ama memur örgütlü ve güçlü olursa, siyasi erk kamusal alandaki yetkilerini kaybedecek, kamu üzerinde keyfi tasarruf hakkından olacak, devletin vatandaşlara götürmek zorunda olduğu her türlü hizmeti başta kendine ve sonra ahbap ve yandaşlarına aktarma imkânından mahrum kalacaktır.

Dolayısıyla siyasi erk, böyle bir yasal düzenlemekte kendince haklıdır.

O, yandaş sendikacılığı teşvik etmekte de haklıdır.

Peki, sen, Harranlı kardeşim?

Harranlı kalmakla veya yandaş sendikacılık akımına kapılmakla kime hizmet ettiğinin, nasıl bir oyunun parçası olduğunun farkında mısın?

Vicdani, ahlaki, insani olan ve sana yakışan Harranlılıktan kurtulmandır.

Hadi gel, hemşeri olalım…

Erol Afşar

TES Merkez Denetleme Kurulu Üyesi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.