Göreve İade Edilmeyen Müdürler AİHM Yolunda

Göreve İade Edilmeyen Müdürler AİHM Yolunda

Göreve İade Edilmeyen Okul Müdürü AİHM'e Başvurdu

Türk Eğitim-Sen İzmir Şube Başkanlığı tarafından yapılan açıklama;

Türkiye genelinde dört yılını dolduran okul müdürlerine yönelik değerlendirmede, ilgili mahkemeler tarafından da belgelenen usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması için başlattığımız mücadelede, iç hukuk yollanın tükenmesi nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmak zorunda kaldık. Bayındır Kazım Dirik Ortaokulu Müdürü üyemiz İlhan Öztürk, yargı kararı hiçe sayılarak, eski okulundaki görevine iade edilmemiş ve açıkça hakkı yenmiştir. Bu noktada üyemiz İlhan Öztürk ile ilgili, AİHM’ye yaptığımız başvuru metninde, şu ifadeler bulunmaktadır:

1)Başvurucu iç hukukta düzenlenen şartları taşıdığı için Müdür olarak Bayındır Kazım Dirik ortaokuluna atanmıştır.

2) Müdürlük görevi devam etmekte iken, yasama organının tasarrufu ile görev yaptığı okulda 14.3.2014 tarihi itibarıyla görev süresi dört yılın üzerinde olduğundan 2013-2014 ders yılının bitimi tarihinde (13 Haziran 2014) başka bir işleme gerek kalmaksızın yöneticilik görevi sona erdirilmiştir.

3) 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan “Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz." Yine aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8) numaralı fıkrası “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” Şeklinde düzenlenmiştir.

4) Başvurucunun müdürlük kadrosuna, atamasının yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri uyarınca aranan şartları taşımasından dolayı atama işlemi gerçekleşmiştir. Yöneticilik görevinin gerektirdiği tüm yükümlülükleri yerine getirmesine karşılık tamamen yasama organının tasarrufu ile kazanılmış olan hakkı elinden alınmıştır.  Etkili başvuru ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. Ayrımcılık yapılmıştır.

5) Ayrıca, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2014/1151 Y.D. İtiraz Nolu ve 18.02.2014 tarihli kararı ile 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeliğin EK-1 Değerlendirme Formunun “Açıklama” başlıklı kısmının 3. Maddesinde “en az altı ay çalışmış olma” şartının İlçe Milli Eğitim Müdürü, Eğitim Kurumundan Sorumlu Şube Müdürü ve İnsan Kaynaklarından Sorumlu Şube Müdürleri için aranmamasına ilişkin eksik düzenlemenin yürütmesi durdurulmuştur. Yargı kararı ile bir düzenleyici işlemin yürütmesinin durdurulması ya da iptali halinde, bu düzenlemeye dayanılarak gerçekleştirilen bireysel işlemlerin de geriye dönük olarak tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılması gerektiği halde halen yüksek mahkemenin kararı uygulanmamaktadır.

6) Başvurucunun müdürlük kadrosuna, atamanın yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri uyarınca aranan şartları taşımasından dolayı yürütme organı tarafından atama işlemi gerçekleşmiştir. Görevinin gerektirdiği tüm özen ve yükümlülükleri yerine getirmesine karşılık tamamen yasama organının tasarrufu ile kazanılmış olan hakkı elinden alınmıştır.  Sonrasında yapılan değerlendirme sürecinde ise yöneticilik görevinde başarısız olduğuna dair hiçbir somut bilgi ve belge mevcut olmadığı halde yapılan sübjektif değerlendirme sonucu düşük puan aldığı için görev süresi uzatılmamıştır. Kamu gücü tarafından eğitim kurumu müdürleri arasında yapılan sendikal ayrımcılıktan dolayı maddi ve manevi anlamda zarara uğratılmıştır. Toplum içerisinde mesleki itibarı zedelenmiştir. Görevden alınmanın arkasında başvurucunun kusurunun bulunduğuna dair çevrede yanlış bir izlenim uyanmasına sebep olmuştur.  Bu durum, başvurucu ve ailesinin huzurunu bozmuş, özel hayatını da olumsuz yönde etkilemiştir. Müdürlük görevinde almakta olduğu ek ders ücretleri kesildiği için ekonomik gücü ciddi anlamda zayıflamıştır.

Başvurucunun müdürlük görevine atanması, idarenin tesis ettiği bireysel işlemle gerçekleşmiştir. Ancak müdürlük kadrosunun haksız bir biçimde geri alınması, yasama tasarrufu ile olmuştur. Yasa koyucu yetki gaspı yaparak, idarenin görev alanında olan atama işlemini yasa hükmü ile gerçekleştirmek suretiyle, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı davranmıştır. Atama işlemi gibi bireysel idari işlemin yine yürütme organı tarafından tesis edilmesi gerekmekte iken, yasama organının sübjektif etkisi ile yürütme organı yok sayılarak müdürlük kadrosundan öğretmenliğe atanmıştır. Bu işlemden dolayı maddi ve manevi anlamda ciddi şekilde mağduriyete uğramıştır. Yürütme organının yetki alanı içerisinde yer alan işlemin kanun formunda yapılması, şeklî kanunlarda rastlanan istisnaî koşulların gerçekleşmesi dışında T.C. Anayasası’nın temel sistematiğine aykırıdır.

Somut olayda yasa hükmü ile görevden alınmayı haklı kılacak hiçbir istisnai durum bulunmamaktadır. Böyle olduğu halde işlemin yasa hükmü ile yapılması, yasama tasarrufuna karşı dava açma hakkı bulunmadığından hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırmış, bu işlemin yargısal denetimini imkânsız hale getirmiş ve hukuki güvenlik ilkesi çiğnenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. Maddesinde; “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.”

“Etkili başvuru hakkı” başlıklı 13. Maddesi ise; “Bu Sözleşme ’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili resmi görev yapan kimseler tarafından bu sıfatlarına dayanılarak yapılmış da olsa, ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Kamu gücünün yasama tasarrufu ile eğitim kurumu müdürlerini görevden almasının arkasındaki amaç, sonrasındaki süreçte yaşanan haksızlıkların yol açtığı mağduriyetlerden açıkça anlaşılmaktadır. Yasa ile görevden alma işlemleri gerçekleştirildikten sonra, kariyer ve liyakata bakılmaksızın kişiler yerleştirilmiş, diğer müdürler ise haksız biçimde saf dışı bırakılmıştır.

14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrası ve yine aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8) numaralı fıkrasıdır.

Başvurucu tarafından İzmir 5. İdare Mahkemesi'nde 2014/1176 E. sayılı dosyası ile ''Hükmün Anayasaya aykırı olması sebebi ile'' dava açılmış olup, mahkeme davanın reddine karar vermiş, hüküm başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup halen derdesttir. Ancak;

T.C. Anayasasının 150. Maddesi; “Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç tüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, iktidar ve ana muhalefet partisi Meclis grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir. İktidarda birden fazla siyasî partinin bulunması halinde, iktidar partilerinin dava açma hakkını en fazla üyeye sahip olan parti kullanır.” şeklindedir.

Müdürlük görevinden alınma işleminin gerekçesi olan yasa hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olmasından dolayı iptali istemiyle ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açılmıştır. 24.07.2015 tarih ve 29424 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.7.2015 Tarihli ve E: 2014/88, K: 2015/68 Sayılı Kararı ile bahsi geçen yasa hükümlerinde Anayasa’ya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle iptal talebinin reddine karar verilmiştir.

Başvurucunun müdürlük görevinden alınmasına ilişkin bireysel işlem kamu gücünün yasama tasarrufu ile yaptığı müdahale sonucu gerçekleşmiştir. Bu yasama tasarrufuna ilişkin yasa hükümlerinin iptal talebi Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Bu sebeple, Mahkemenize başvurulması için gerekli olan bireysel işleme karşı iç hukuk yollarının tüketilmesi şartının istisnasını oluşturan “engelleyici bir yasanın ya da içtihadın bulunması” durumu söz konusudur. İşleme dayanak yasa hükmünün iptal talebi Anayasa Mahkemesi tarafından esastan reddedildiği için müdürlük görevinden alınma işlemine karşı iç hukuk yolları tükenmiştir.

Kararın tarihi 13.07.2015 olup Resmi Gazete'de 24.07.2015 tarihinde yayımlanmıştır.

Danıştay temyiz yolu ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu kullanılmamıştır. Bunun sebebi Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu 13.7.2015 Tarihli ve E: 2014/88, K: 2015/68 Sayılı Kararıdır. Başvurucu tarafından açılan dava hükmünün anayasaya aykırı olması nedeniyle somut norm denetimi yapılarak dosyanın Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi amacını taşımaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesi bu konudaki nihai kararını vermiş olduğundan artık diğer başvuru yollarının denenmesinin bir önem ve amacı kalmamıştır.

2014 yılının Ağustos ayında başlayan görevden alınma sürecinde üyelerimizin uğradığı haksızlıkları her platformda gündeme getireceğimizi söylemiştik. Bu sürecin, AİHM’ye başvuru noktasına gelmesinin nedeni kesinlikle biz değiliz. Bundan sonra da, arkadaşlarımızın maruz kaldığı haksızlıkların giderilmesi için mücadele etmeye ve doğruyu söylemeye devam edeceğiz.    

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

                                                                                              Merih Eyyup Demir

                                                                                              Şube Başkanı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum