Hüseyin Kemal
Görevden Alınan Bir Müdürün Hikâyesi
Bilindiği gibi okul müdürlerinin değerlendirilmesi işlemi sonuçlandı. Bu değerlendirme sonucu görevden alınma veya görevine devam edebilme durumu söz konusu olacaktı. Bu değerlendirmede %40 okul bilecenleri %60 ilçe milli eğitim müdürlükleri etkili olacaktı yani aslında kararı onlar verecekti ve karar verildi… Konunun muhatabı olan, bir okul müdürü ile görüşmemi ve onun müdürlük hikâyesini sizlerle paylaşmak istiyorum;
Yıl 1989. İlk göreve Rize ilinin uzak bir köyünde başlamış. O köyde 5 yıl çalıştıktan sonra zorunlu görevini tamamlamak için zorunlu çalışma kapsamında olan illerden olan Kastamonu’ya tayin istemiş. Kastamonu’nun bir ilçesinin bir mezrasında iki yıl çalışmış, görevini tamamladıktan sonra Ankara’ya tayin olmak istemiş ve dilekçesini vermiş. Tabii torpil yok ve Haymana’nın uzak bir köyüne vermişler. Buradan da tayin isteyebilmesinin koşulu 2 yıl çalışmakmış, Haymana’da iki yıl çalıştıktan sonra Ankara merkeze tayin istemiş ve Altındağ ilçesine öğretmen olarak atanmış. Bu geçen sürede meslekteki kıdemi artık 10 yılı bulmuş. Ankara’ya gelince Bakanlığın birçok biriminde ve projelerde görev almaya başlamış. Mesleki kariyerin başlangıcı olarak gördüğü okul müdürlüğü için o günlerde sınav şartı varmış ve o da bu sınava girmiş ve kazanmış. Müdür olarak atamaya gelince ise torpil yok ya, kendinden daha düşük puanı olan birini istediği okula müdür olarak atamışlar. O da mahkemeye başvurmuş; mahkeme, yürütmeyi durdurmak suretiyle müdür olarak atamak istediği o okula atanmasını sağlamış. Okul yöneticiliği serüveni böylece zorluklarla ve hukuk mücadelesiyle başlamış. Müdürlüğe başladığı okul Ankara’nın kıyısında fakir bir okulmuş, okulun elektrik su ve yakıtından başka ödeneği olmayan veli potansiyeli de fakir bir okulmuş bu okul. Zorluklar ve kıt kanaatle okulu bir yerlere yükseltmiş, çeşitli başarılar elde etmiş, her şeyden önce velilerin ve çevrenin okula bakışını değiştirmiş, velileri okula çekmeyi başarmış. Beş yıl bu yoksul çevrenin okulunda müdürlük yaptıktan sonra yeniden müdürlük sınavına girmiş. Zaten müdür ama tayin için sınava girmiş aslında… Çünkü bundan başka bir yere tayin olabilme şansı da yokmuş. Çünkü tanıdığı ve torpili yokmuş. Nihayetinde sınavda yüksek bir başarı elde ederek başka bir okula tayin anlamına gelecek atamasının yapılmasını sağlamış. Bu arada görev yaptığı alanda akademik gelişimini sağlamak için akşamları üniversite eğitimini de ihmal etmemiş, eğitim yönetimi alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamış. Neyse yeni atanmış olduğu kurumunda da dört yıl müdür olarak çalışmış birçok başarılar takdirler ve övgüler kazanmış. Her şeyden önce kurumunu eğitimde bir yerden alıp bir yere getirmiş…
Okul müdürü konuşmasının bu bölümünde günümüze geliyor ve kırgın bir şekilde anlatmaya devam ediyor. Okul müdürlüğü hakkıyla yapılacak olursa kolay bir iş değildir diyor. Birçok zorluklarla karşılaştığını birçok zorluklara göğüs germek zorunda kaldığını anlatıyor. Okulda eğitimin başarıyla devamının sağlanabilmesi için birçok risk aldığını, gece gündüz okulunun işlerin için koşturduğunu anlattıktan sonra bu gün görevden alındığını ve bütün bu çalışmaların üzerine vefasızca bir çizgi çizildiğini yok hükmünde sayıldığını ifade ediyor. Müdür olmak için harcamış olduğu emeğin de hiçe sayıldığını, sanki başka bir ülkenin mevzuatıyla müdür olmuş muamelesi yapılarak müdürlüğünün yok sayıldığını ifade ediyor. Hiçbir ülkenin deneyimli insan gücünü bu şekilde heba etmediğini bu anlamda kazandığı tecrübelerinin de hiçe sayıldığını buruk bir dille ve üzülerek anlatıyor.
Görevden alınma gerekçesini merak ediyor Müdür. Ne yapmışım diyor, soruşturma mı açılmış hakkımda suç mu işlemişim. Başarısız mıyım? Görevden alınmam gerektiğini hangi somut verilerle tespit ettiniz? Diye soruyor. Liyakat gözetilmeden görevden alındığını, görevden alma nedeninin objektif kriterlerle olmadığını ifade ediyor.
Belki de okulun ağır sorumluluğundan kurtardılar beni diyor. Müdür olarak bir öğretmenden daha ağır hissettiğim, Başarı ve geleceğin bireylerini nitelikli yetiştirme ağır sorumluluğundan kurtardılar beni diyor. Ama bu sorumluluğu hissetmeyenlerin yerlerine atanmasından da tedirgin olduğunu da ifade ediyor. Bu süreçten sonra gidip bir okulda öğretmenlik de yaparım hem de beni görevden alanlardan daha iyi öğretmenlik yapacağımı biliyorum diyor. Orada da başarırım. Çünkü ben de koltuk değil eğitim ideali var diyor.
Ancak diyor, bu işin peşini bırakmayacağım, neden beni görevden aldıklarının hesabını yargı önünde vermeleri gerektiğini de ifade ediyor. Haksızlığa uğradığını bu haksızlığa neden olanların bunu yargı önünde tazmin etmeleri gerektiğini ifade ediyor…
Bu gün sizle bir görüşmenin deşifresini paylaştım. Okul müdürü haklı mı? Bence haklı… Ben yaptım oldu mantığıyla insanların onuruyla gururuyla oynamanın, emeğiyle ve hakkıyla geldiği bir görevden nedensizce almanın hem bu dünya da, hem de ahiret hayatında görülecek bir vebali, bir sorumluluğu vardır elbet…
Bu kararı verenlerin vicdanları rahat mıdır acaba? İnsan olarak mutlaka rahatsız olacaklardır da, onların vicdanını rahatlatan düşünce nedir onu merak ediyorum doğrusu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.