Eğitim para içindir!

Eğitim para içindir!

"Eğitim en iyi eşitleyicidir." diye boşuna dememişler.

Eğitim, kalkınmanın ve zenginleşmenin temel itici gücüdür. Dahası, gelir dağılımını iyileştirmenin en güçlü araçlarından birisidir. "Eğitim en iyi eşitleyicidir." diye boşuna dememişler.

Ancak, eğitim aynı zamanda önemli bir ekonomik sektördür. İstihdam ve gelir sağlar; Ar-Ge sisteminin temel oyuncularındandır ve bir ihracat kaynağıdır.

İngiltere'nin eğitim ihracatı

University of Strathclyde'dan akademisyenler İngiltere'de yükseköğrenimin ekonomik etkisini inceleyen bir araştırmayı geçen sene yayımladılar. Çalışma ilginç rakamlar içeriyor.

İngiltere üniversiteleri 2008 yılında 315.000 kişiyi doğrudan istihdam etmiş. Buna karşılık 354.000 kişiye de dolaylı olarak tam zamanlı iş sahası açılmasına sebep olmuş. Yani, yükseköğrenim kurumları 650.000 kişinin üzerinde tam zamanlı istihdam sahası üretmiş. Üniversitelerin toplam gelirleri 23 milyar pound olarak hesaplanmış. Buna ilave olarak üniversiteler diğer sektörlerde 32 milyar poundluk mal ve hizmet üretilmesini sağlamış. Çalışmada, ürettiği hizmetlerle, üniversitelerin GSYİH'ye yaptığı katkının 33 milyar pound olduğu hesaplanmış.

Dahası, İngiliz eğitim sistemi, ülke açısından göz ardı edilmeyecek bir ihracat kaynağı. Harçlar, konaklama, yemek, eğlence, ziyaretçiler gibi kalemler birleştiği zaman, İngiliz yükseköğrenim kurumları ülkeye 5,3 milyar pound (2008 kurlarıyla yaklaşık 10 milyar dolar) ihracat geliri sağlıyor. İngiltere'de eğitim görenlerin sonradan ülkelerinin İngiltere'yle ilişkilerini güçlendirici rol oynayacağı ve İngiltere ekonomisine olumlu katkı yapacağı da belliyken çalışma bu katkıyı hesaplamamış.

Dünyada eğitim ihracatı artıyor

Gelir artışı, ekonomik ve kültürel entegrasyon, seyahat ve haberleşme maliyetlerindeki düşüşle birlikte yurtdışı eğitim daha cazip hale geliyor. Yurtdışı eğitim talebi büyük ölçüde gelişmekte olan ülkelerden geliyor. Eğitim kurumunun bilinirliği önemli olduğu için gelişmiş ekonomiler gittikçe artan sayıda yabancı öğrenciye ev sahipliği yapıyorlar. Ancak talep sadece tanınmış üniversitelere de gelmiyor. "İngiltere ya da Amerika'da olsun da" yaklaşımı, gelişmiş ülkelerdeki tanınmamış birçok üniversiteye de yabancı öğrencilerin akın etmelerine sebep oluyor. The Economist dergisi, OECD rakamlarından hareketle 1997 ile 2007 yılları arasında yurtdışında eğitim gören öğrencilerin sayısının 1 milyondan 1,8 milyona çıktığını hatırlatıyor.

Artan öğrenci mobilitesinden faydalanmak için üniversite yatırımları artıyor. Tanınmış Batı üniversitelerinin yerel kampüsleri ya da eşleştirme programları kuruluyor. Katar devletinin, "Eğitim Şehrine" Cornell Üniversitesi'nin bir kampüsünü kurması ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde kurulan Sorbonne kampüsü gibi örnekler ortada.

İngiltere rakamlarından hareketle yaptığım basit hesaba göre dünyada yurtdışı üniversite eğitimi pazarı, ikincil gelirlerle (konaklama vs.) 51 milyar dolar seviyesinde bir büyüklüğe sahip. Yani, yabana atılır bir piyasa değil.

Ya Türkiye

Eğitim sektörü Türkiye için bir ihracat kaynağı olabilir mi?

Sorunun olumlu cevaplanmasını sağlayacak bazı temel avantajlara sahibiz:

Yakın coğrafyamızda yoğun nüfus (bir kısmı yüksek gelirli)

Yurtdışından erişim (ulaşım) altyapısı

Ancak önemli dezavantajlarımız da var:

Kaliteli ve dil bilen akademisyen eksikliği.

Fiziksel altyapı (yeterli derslik, laboratuvar vs.).

Bir kaliteli eğitim merkezi olarak bilinirlik.

Kaliteli eğitim programları ve uluslararası bilinirliği olan üniversiteler.

Zor görünüyor ama imkânsız değil.

Murat YÜLEK-Zaman

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.