Eğitim-Bir-Sen'den Sert Tepki: Hadleri Bildirilmelidir
Eğitim-Bir-Sen: Görevini kötüye kullananlara, Yetkisini aşıp ahkâm kesenlere hadleri bildirilmelidir
Bahar Kalkanı harekatı ile küresel ölçekte kurulan kumpasları boşa çıkarırken, milletçe bir ve beraber olmamızın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördüğümüz tarihi bir süreci yaşıyoruz. Katil rejime karşı kararlı bir şekilde mücadele eden devletimizin, ordumuzun ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yanındayız. Alınacak her kararın, atılacak her adımın arkasındayız. Cenabı Hak içeride ve dışarıdaki şer odaklarının tuzaklarından ülkemizi korusun, milletimizin birliğini ve dirliğini muhafaza etsin, ordumuzu muzaffer kılsın.
Eğitim-Bir-Sen olarak, kurulduğumuz günden beri eğitim çalışanlarının mali ve sosyal haklarının geliştirilmesi, çalışma şartlarının iyileştirilmesi için ter akıtıyoruz. Özgürlüğün olmadığı, temel hakların kullanılmasına fırsat verilmediği yerde gelişmenin, başarının olmayacağına inanıyoruz. Bu bağlamda sendikal yolculuğumuzu iki kelimeyle, hak ve özgürlükler diye özetleyerek mücadele verdik, veriyoruz. 28 Şubat sürecinde ortaya koyduğumuz çaba tam da bunun içindi. Temel insan haklarının önündeki engellerin kaldırılması için çok bedel ödedik.
Hep darbelere karşı olduk, milletin, millî iradenin yanında yer aldık. Yasakların, baskıların ülkemizi geriye götürdüğünü tecrübe ederek yaşadık. Muasır medeniyet seviyesine çıkma hedefine ancak özgürlüklerin olduğu bir iklimde ulaşılabileceğine olan inancımızla ve kararlılıkla hak ve özgürlük diye haykırdık. Bu amaçla, imza kampanyası başlattık. Kar kış, yağmur çamur demeden milyonlarca insan stantlara akın etti, imzasıyla tarafını açık etti ve 12 milyon 300 bin imzayla siyasi iradeyi milletin talebini yerine getirmeye çağırdık. Ve Ekim 2013’te hazırlanan ‘Demokratikleşme Paketi’ kapsamında kamuda başörtüsüne özgürlük sağlayan düzenleme Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Haklıdan ve doğrudan yana oluşumuz, haksızlığa ve yanlışa karşı kavi duruşumuz, üye kazanarak büyümemize, ülke olarak özgürlüklerin sınırının genişlemesine vesile oldu. Serbest kıyafet eylemi kararını aldığımız günden bugüne, geçen yıllar zarfında darbe ürünü yönetmeliğin öngördüğü kısıtlama ve yasaklamaların devam ediyor olmasının yeni Türkiye’ye yakışmadığını; pantolonun kumaşı, kazağın yakası, ayakkabının topuk boyu, ense tıraşı ve bıyıkla ilgilenen bir yönetmeliği, antidemokratik dayatmayı kabul etmediğimizi defalarca dile getirdik, eğitimcilerin neyi, nasıl giyeceğine karar verilmesi ayıbına bir an evvel son verilmesi çağrısında bulunduk.
Türkiye’nin geçmişten günümüze birçok alanda katettiği mesafeler, çalışanların kazandığı haklar, milletin dirayetiyle kaldırılan vesayet odakları, sivil inisiyatiflerin gayretleriyle ters yüz edilen darbe ürünü mevzuatlar ülkemizi bugün herkes için ümitvar bir eşiğe getirmiştir. Tüm bu değişimden ne hikmetse bir türlü nasibini alamayan bir kılık-kıyafet dayatmasıyla; İhsaniye ilçemizde Kaymakam marifetiyle 28 Şubat’ı hatırlatan hukuksuz uygulamalarla karşı karşıyayız. Bugün hâlâ okullara gidip eğitim çalışanlarının kıyafeti ile ilgili rapor tutuyoruz, diyerek fişleme imasında bulunan, eğitim çalışanlarını baskı altına almaya çalışan Jandarma Karakolu var. Daha vahim olanı ise Başçavuşun ilçe kaymakamının kendisinden kıyafetle ilgili rapor istediğini söylemesidir. Bu 28 Şubat darbesinin Batı Çalışma Grubu’nun rolünü üstlenmektir. Bu ülkemiz için bir garabettir, utançtır!
Yıllardır uyguladığımız, toplumda kabul gören bir eylemi hedef alarak, kılık-kıyafet avcılığı yapanların Türkiye’nin geldiği nokta ile alakası yoktur. Tüm Türkiye’de devam eden kılık-kıyafet eylemimiz üzerinden baskı yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Yetkilerini hukuksuz bir şekilde baskı aracı olarak kullanan, 28 Şubat’ı hortlatmaya çalışan, aynı tavırla kamu çalışanlarına yıldırma politikası güdenler, 28 Şubatçıların akıbetinden ibret almalıdırlar.
Temel bir insan hakkının ikamesi, kişisel özgürlüğün belirgin bir nişanesi olarak gördüğümüz kılık ve kıyafet özgürlüğü hakkının da alınabilmesi için bu eylemi başlatan sendika olarak, üyelerimizle birlik ve dayanışma içerisinde eylemliliğimizi sürdürerek doğru noktaya taşıyacağız.
Yine Sultandağı İlçemizde Kaymakamın; bir eğitim çalışanına ağza alınmayacak ifadelerle küfür savurup, mesai saatleri dışında adeta düelloya davet eden, devlet adamlığına yakışmayan bayağı tavrı asla kabul edilebilir değildir. Eğitim çalışanımızın hukuk yoluyla hakkını savunacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Devletin kendilerine verdiği yetki, eğitim çalışanları, kamu çalışanları üzerinde sopa olarak kullanılamaz, hakaret etme hakkı vermez.
Yetkililerden, eğitim çalışanının verimliliği ile ilgilenmek varken, kıyafetin tam tekmilliği ile gündem tutan yönetim anlayışına; hukuksuz, kibirli, külhanbeyi tavırlarına bir an önce son vermelerini istiyoruz. Öğrencilerin serbest kıyafet hakkının olduğu yerde, öğretmene, kamu görevlisine ‘Ne giyeceğine karar veremeyen insan!’ muamelesi yapılmış olması kabul edilebilir bir şey değildir.
Kamu görevlileri kılık ve kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya, darbe ürünü Kılık ve Kıyafet Yönetmeliği kaldırılıncaya kadar eylemimiz sürecektir. Artık dış görünüşün değil, yapılan-üretilen işin değer bulduğu bir Türkiye istiyoruz. Eğitim çalışanlarının, kamu çalışanlarının hak ettiği değeri bulduğu bir Türkiye istiyoruz.
Millete hizmet için verilen koltukları, yetkileri; güç devşirmek için kullananların, makamları babalarının çiftliği gibi görenlerin, hem gün yüzü hem de o koltukları bir daha görmeyeceği bir tutumun ortaya konulmasını istiyoruz.
Her iki kaymakamla ilgili konunun ve hukuki süreçlerin takipçisi olacağımızı kamuoyuna buradan deklare ediyoruz.
Mustafa ARSLAN
Memur-Sen İl Temsilcisi
Eğitim Bir-Sen 1 Nolu Şube Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.