Abdülhamit bile ABD'ye anlatamamış

Abdülhamit bile ABD'ye anlatamamış

İkinci Abdülhamit döneminden beri Ermeni meselesini ABD'ye anlatmaya çalışıyoruz

Amerika'ya Ermeni meselesini İkinci Abdülhamit bile anlatamamıştı

ABD, senelerdir bir taş atıp kolunu yormadan Ermeni tasarılarıyla bizden tavizler alıyor. Biz ise İkinci Abdülhamit döneminden beri Ermeni meselesini ABD'ye anlatmaya çalışıyoruz

Ermeni meselesi genelde 1915'te başladı zannedilir ancak ağırlıklı olarak Türkiye'nin ve Avrupa'nın gündeminde yer alması 1878 Berlin Antlaşması'ndan sonradır. Yani 132 yıllık bir geçmişi vardır.

ABD ELÇİSİ SULTANIN HUZURUNDA
İkinci Abdülhamit iktidarının büyük bir kısmında Ermeni meselesi ile uğraşmak zorunda kalmıştı fakat bu konuda taviz vermedi. Padişah, meselenin aldığı siyasi boyutun farkındaydı. Bu yüzden içeride Ermeniler'in terör faaliyetlerine yönelik sıkı tedbirler alırken, dışarıda da Batı kamuoyunu bilgilendirme yoluna gitti. Zaman zaman yabancı ülkelerin elçilerini ve gazetecilerini Yıldız Sarayı'na davet edip, Osmanlı Devleti'nin ve kendinin Ermeni meselesine bakış açısını anlattı. Anlattıklarının da yabancı ülkelerin gazetelerinde yayınlanmasını sağlamaya çalıştı. Bu konuyu Türkiye'nin İkinci Abdülhamit dönemi konusundaki en önemli uzmanlarından Prof. Dr. Vahdettin Engin'in "Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı" isimli kitabından naklediyoruz.

Sultanın, Ermeni meselesi hakkında yabancıları aydınlatmaya yönelik faaliyetlerinden biri de Amerika elçisini huzuruna kabul edip elçiye Ermeni meselesini anlatmasıydı. Amerikan Elçisi Terel, İkinci Abdülhamit'le yapmış olduğu bu görüşmeyi daha sonra Kasım 1897'de, Century Magazine Gazetesi'nde yayınladı:

PADİŞAH HAZRETLERİ
"İçinde bulunduğumuz 1897 Mart'ının 19. günü selamlık törenini seyretmek üzere Yıldız Sarayı'na gittim. Törenden sonra padişahın huzurunda iki saat kadar kaldım ve iltifatlarına mahzar oldum. Padişah hazretleri Osmanlı Devleti'nde Ermeni milletinin mahzar olduğu iyi muameleler konusunda pek çok şeyler söyledi. Bu söylediklerinin Amerikan kamuoyunca da bilinmesini arzu ettiklerini ifade etti.

Sultan Abdülhamit, görüşmemiz sırasında, Ermeni ayaklanması denilen olaylar sırasında yaptığı icraat hakkında İngiliz Milletvekili Sir Simith Barten'in gerçeklere uygun bir ifade kullanmasından gayet memnun olduğunu belirtti. Daha sonra, "Hakikatleri Amerikan kamuoyuna sizin bildireceğinizi umarım" dedi ve Ermeniler hakkında bazı bilgiler verdi.

ERMENİLER OSMANLI DÖNEMİNDE ZENGİN OLDU
Zat-ı şahaneleri bunları anlattıktan sonra Ermeniler'in başına gelenlerin Hristiyan olmalarından kaynaklanmadığını söyledi. Bunu ispat için, gerek atalarının gerekse kendisinin Ermeniler'e iyi davrandıklarını, onlara tam olarak güvendiklerini ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti: "Babam Sultan Abdülmecid Han Hazretleri Baruthane Nezareti'ni Dadyan isimli bir Ermeni'ye emanet etmişti. Öyle ki, kötü barut imal edip de Osmanlı askerine zarar vermek Dadyan'ın elinde idi. Buna rağmen bu kişiye güvenildi ve Dadyan da bu suretle pek çok servet edindi. Oğulyan, Agop, Gümüşgerdan, Balyan ailesi hep Osmanlı'ya hizmet ederek zengin oldular.

MAL MÜLK VE SERVET EDİNDİRME HALİ
Şu anda şahsi hazinemi yöneten Portakalyan Efendi de Ermeni olup bütün emlakım onun idaresindedir. Benim rıza göstermem suretiyle birçok Ermeni'yi hizmetinde istihdam ediyor. Bunların isimlerini ve aldıkları maaşları gösteren bir listenin size verilmesini emredeceğim. Ermeniler, Osmanlı hanedanı tarafından bunca lütuf gördükleri, kendilerine ihsanlarda bulunulduğu ve bu şekilde bol miktarda mal, mülk ve servet edindikleri halde, memleketimi harap etmek maksadıyla fesat komiteleri kurup ve nankörlük ettiler. İsyan hareketlerini zengin Ermeniler destekledi."

ERMENİLER'E HEP ŞEFKAT GÖSTERDİK

İkinci Abdülhamit, görüşme sırasında ABD elçisine Ermeniler'le ilgili şunları söylemişti: "Anadolu'nun fethi sırasında Moğollar'la İranlılar'ın saldırılarına maruz kalan Ermeniler toplu halde Osmanlı ülkesine hicret ederek Osmanlı sultanlarının himayelerine girdiler. Ermeniler, Osmanlı sultanlarınca şefkatle karşılandı ve kendilerine gerekli müsamaha gösterildi. Can ve mallarının muhafazası hususunda her şey yapıldı. Osmanlı sultanlarının sefere çıktıkları ve fetihle meşgul oldukları zamanlarda ticaret işleri Hristiyanlar'a özellikle de Ermeniler'e kaldı. Müslümanlar, Allah'ı tek yaratıcı olarak tanıyan her türlü dinin mensubuna ilişmedikleri için Hristiyanlar'ın dinlerine de karışılmadı. İşte bu suretle Ermeniler mal, mülk ve servet biriktirme imkânı buldular. 400 seneden beri de Osmanlı idaresinden memnun bir şekilde yaşıyorlar.

Osmanlı ülkesinde sarraflık ve iltizam işleri hep Ermeniler tarafından yürütülüyor. Ermeniler bu süre içinde dinlerini muhafaza edebildiler, asırlardan beri eski kilise ve manastırlarda serbestçe dini ayinlerini yerine getirdiler, lüzum gördükçe yeni kiliseler açtılar. Ermeni patriklerinin her türlü şikâyetlerine hükümetler hep kulak verip, mezhepleri de her zaman himayeye mahzar oldu."

TÜRKLER'İ KATİL OLARAK GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR
ABD elçisi İkinci Abdülhamit'e şu cevabı vermişti: "Ermeniler'in, isyan etmek suretiyle Türkler'i öç almaya sevk edip Hristiyan aleminin merhamet ve şefkatini üzerilerinde toplamaya, böylece Türkler'i merhametsiz, zalim katiller olarak göstermeye çalıştıklarına dair en kıdemli misyonerimiz tarafından gönderilen haberler Amerikan hükümetince İndependent Gazetesi'nin Ocak 1893 tarihli nüshasında yayınlatıldı." Ayrıca şunu da ilave ettim: "Hükümetim, her ne kadar Anadolu'da meydana gelen saldırıların sadece Müslümanlar tarafından yapılmayıp Hristiyanlar'ın da bu tür cinayetlere girişmelerinden memnun değilse de, Şark meselesine asla müdahale etmek istemiyor.

Zat-ı şahaneniz tarafından Ermeniler'in katlinin emredildiğine dair hiçbir fikir beyan etmedim. Lakin karşılıklı vuruşmanın tekrarı halinde Osmanlı Devleti'nin zarar göreceğine inanıyorum.

ensonhaber.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.