2010 nun Yatırım Araçları

2010 nun Yatırım Araçları

Geçen yıl Lehman Brothersın batışı, mali piyasalara en büyük şoku yaşattı. 2009'da bu şok atlatıldı ve özellikle borsalarda ciddi bir prim yakalandı. Beklentiler ve hesaplar,artık 2010 için yapılmaya başladı.

Analistlere göre, dünyada ikinci bir resesyon dalgası gelmez, IMF ile anlaşmanın sağlanması ue rating notunda yeni artırımlar durumunda, borsa 58 binlik tarihi seviyesini yeniden test edecek. Özellikle de yılın ilk yarısında borsanın hareketli olacağı konusunda tahminler Altın parlamaya devam edecek gibi görünüyor. Hem mevduat, h de Hazine bonosunun cazibesi azalıyor. Dövizde ise kan kaybı devam edecek gibi...

Bütün bu beklentilere rağmen analistler bu iyimserliğin realize olması için 2010'un ilk yarısında global piyasalarda çalkantı olmaması gerektiğini belirtiyor. Şimdilik belirsizliğini koruyan 2010 yılına ilişkin olarak, Ekonomist Dergisi 5 yatırım aracındaki beklentileri belirledi.


Yıldız kim olacak?

Analistlerle yaptığımız görüşmelere göre ekonomide iyiye gidiş görülür ve global piyasalarda yeni bir kriz yaşanmazsa İMKB 2010'un yıldız yatırım aracı olabilir.

Türkiye'ye yönelik not artırımları ve olası IMF anlaşmasıyla 2010 yılında İMKB'nin 58.000 zirvesini deneyebileceği ifade edilirken, yılın ikinci yarısında ise faiz artırımları ve seçimlerin baskı unsuru olacağına dikkat çekiliyor.

Mevduatta ise eski getirilerin görülmesinin zor olduğuna işaret edilerek faizlerin düşmesiyle mevduatın cazibesini kaybettiği belirtiliyor. Ancak bu yatırım aracını tercih edenlere kısa vadeli mevduat öneriliyor. Global krizle birlikte uluslararası piyasalarda giderek değer kaybeden dolar, 2010 için de önerilmiyor. Ancak ille de döviz diyenler için analistler Euro'yu tavsiye ediyor.

Altın ise bu yıl göz kamaştırıyor

Altın, analistlere göre 2010'da da yatırımcılar açısından parlamaya devam edecek.Güçsüz dolar, enflasyona yönelik endişeler ve merkez bankalarının rezervleri çeşitlendirme arzusu, altını güçlendiyor.

Altının ons fiyatı 2009 başından beri yüzde 38 değer kazanırken, analistler altının önümüzdeki dönemde 1.350 dolar ve ardından 1.600 dolar seviyelerini deneyebileceği kanısında.

Yatırım fonları da türlerine değişen getirileriyle dikkat çekiy Analistler, bu yıl mevduat yerine A B yatırım fonlarının tercih edilebileceğini, ayrıca portföyün bir kısmını anapara korumalı fonlara ve altına yalı fonlara da ayrılmasının riski dağıtacağına işaret ediyor.

İşte 5 yatırım aracının 2009 yılını nasıl geçirdiği ve analistlerin bu yatırım araçlarının 2010 yılına yönelik beklentileri ile önerileri şöyle...

Altın

Altın, 2009 yılının gözdesi oldu demek yanlış olmaz. 'Altın çağı'nı yaşadığı sıkça dile getirilen altın, 2010'da da yatırımcılar açısından parlamaya devam edecek gibi gözüküyor. Güçsüz dolar, enflasyona yönelik endişeler ve merkez bankalarının rezervlerini çeşitiendirme arzusunun yanı sıra altına daha hızlı ulaşmayı ve rahatlıkla alınıp satılmasını, saklama ve taşıma risklerinin minimum seviyeye çekilmesini sağlayacak yatırım araçlarının oluşturulması,altına olan ilginin sürmesini sağlayacak nedenler olarak sıralanıyor.

Düşüşler alım fırsatı

Altında kâr realizasyonuna dayalı satışların devam etmesi beklenirken, Euro/dolar paritesinin çok iyi izlen­mesi tavsiye ediliyor. Altın fiyatların­da, paritedeki düşüşün destekleyeceği bir düzeltme hareketinin daha güçlü olacağı vurgulanıyor. Ancak bu da, düşen seviyelerden yeni alım kararları için zemin yaratacak. Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, altında 10 yıllık yükseliş trend direnci olan 1.170 dolar seviyesinden satış gelmemesinin talebin güçlü olduğunu gösterdiğine dikkat çekiyor. Keler'e göre, hareke­tin devamıyla ilk aşamada 1.350 ve ardından 1.600 dolar seviyeleri denenebilir.

Alternatifler çoğaldı

Sonuç olarak, 2010 yılında yatırım tercihleri yapılırken, al­tın gözardı edilmemesi gereken bir araç. Yatırımcıların portföy oluştururken yüzde 15-20 civa­rında altın ve altına dayalı ens­trümanlara yer vermesi önerili­yor. Türkiye'de de fiziki altın sa­tın almak dışında, artık altına yatırım imkanı veren çok sayıda seçenek mevcut. Yılın ilk 11 ayında getirileri yüzde 30'un üzerine çıkan altına dayalı yatı­rım fonlarının yanı sıra banka­larda açılabilen altın mevduat ve depo hesapları gibi alterna­tifler, yatırım açısından değer­lendirilebilir.

İMKB

2009, 2008'in sonbaharında fınans piyasalarında başlayan krizin bitişi­nin fiyatlara yansıdığı bir yıl oldu. Mart sonundan itibaren ekonomik ve­riler, krizin dibini işaret etmeye başla­dı. Merkez bankalarının sisteme verdi­ği 2.5-3 trilyon dolar likidite, piyasaları olumlu etkiledi. Çok ucuz kalmış hisse senedi piyasaları, ciddi bir ralli yaşadı.

İMKB açısından bakıldığında kriz nedeniyle fiyatlamaların gereğinden düşük kalması, Merkez Bankası'nın öncü ve akılcı adımları ve finans siste­minin risklerinin az olması nedeniyle zararların telafi edilmeye çalışıldığı bir yılı geride bırakıyoruz.

Sonuç itibariyle 12 Mart'ta 22.500 seviyesine gerileyen ve ekim ayı sonun­da 52.000'i zorlayan İMKB-100 Endek­si, kasım ayında 45.000'i test etti. Ge­çen hafta ise IMF anlaşması olasılığı ve Fitch'in iki kademe birden not artırmasıyla endeks tekrar 50.000 seviyele­rini zorluyor.

Endeks beklentileri

Tüm bu tabloya bakıldığındl İMKB özellikle 2010'un ilk yarısı için iskontolu ve olumlu gelişmelere gebe olmasına rağmen, yabancı yatırımcıların etkinliği hala çok yüksek.

Yabancı yatırımcılar ise Türkiye'deki makro ve siyasi göstergelerle, IMF ve not artırı­mı gelişmelerinin yanında dünya piya­salarındaki gelişmeleri daha fazla dik­kate alıyor. Bu faktörler de değerlen­dirildiğinde yabancı yatırımcıların da katkısıyla İMKB'nin 2010'u yukarı ha­reketlerde 58.000 zirvelerini zorlayabi­leceği ifade ediliyor.

Yurt dışı risklerin artması duru­munda ise 45.000 altında 40.000 sevi­yeler görülebilir. Hatta bazı analistler, Merkez Bankası'nın yılın ilk çeyreğin­de faiz artırımına başlayabileceğini ve İMKB'nin 37.000, 38.000 seviyelerine kadar gevşeyebileceğini de düşünüyor.

Yılın ikinci yarısında ise 2011 se­çimlerinin olası etkileri İMKB'nin tar­tıştığı konuların başında gelecek. Bu­rada olası bir erken genel seçim tartışmaları da yakından izlene­cek. İşte bu süreçte global piyasa­larda toparlanma olmazsa endeks­te 40.000 altı seviyeler gündeme gelebilir.

2010'un sektör ve hisseleri

Yatırımcıların işte bu ortamda İMKB'de yatırım stratejisini iyi be­lirlemesi gerekiyor. Genel olarak bakıldığında trend hareketlerinde kredi pazarında büyüme sağlayan bankacılık hisselerinin öne çıkaca­ğı ifade ediliyor. Bunun yanında güçlü beklentileri olan sanayi his­selerine de dikkat çekiliyor.

Hamdullah Ceylan, IMF anlaş­ması ve diğer kredi derecelendir­me kuruluşlarının tavrına paralel olarak bankacılık ve sanayi sektö­rü kârları ve büyüme oranlarının izleneceğini kaydediyor. "2010 yı­lında yüzde 2-3 aralığında büyü­me, bankacılık kârlarında yüzde 20 ci­varında artış görülebilir" diyen Ceylan, enerji, ilaç ve bankacılık sektörlerine dikkat çekiyor.

2009 yılında elde edilen primler neticesinde bundan sonra hisse seçi­minde kârlılık ve beklentisi olacak his­selerin ön plana çıkacağını ifade eden Fortis Yatırım Yurtiçi Sermaye Piyasala­rı Direktörü Atilla Esen, "Dayanıklı tü­ketim ve otomotiv sektörlerinde yurt içindeki teşviklerin bitmesi sonrasında ihracat pazarlarını Avrupa ve ABD dı­şında farklılaştırabilmiş şirketler izlen­meli" diyor.

Yeni ürün hizmet geliştirmede di­ğer şirketlerin pazar payını alabilecek şirketlerin izlenmesini de tavsiye eden Esen, şunları söylüyor."Yine halka arz ve özelleştirme sü­reçlerinden etkilenebilecek sektörler ile satın alma birleşme potansiyeli olan ve değerlemesi düşük kalmış sektör ve hisseler beklenti yaratabilir."

DÖVİZ

Bu yıl dövize yatırım yapan­ların yüzü gülmedi. Global krizle birlikte doların uluslara­rası piyasalarda giderek değer kaybetmesi, yurt içinde de do­ların TL karşısında gerilemesi­ne yol açtı. Euro/dolar paritesindeki yükseliş trendi iç piya­sada yansımasını bulsa da, pa­rasını Euro'da değerlendiren­ler de reel anlamda bir getiri elde edemediler.

2009 başın­dan beri Euro dolar karşısında yaklaşık yüzde 7.7 değer kaza­nırken, içeride TL dolar karşı­sında yüzde 3 civarında değer kazandı. Euro ise TL karşısın­da yüzde 4.5 yükseldi.
Öncelikle, dövizin artık bir yatırım aracı olarak önerilmediğini tekrarlamak gerekiyor.

Mutlaka döviz diyen Euro'ya

"Bu konu 2010 için önemli" diyen Yapı Kredi portföy Yatırım ve Kantitatif Direktörü Ozan Gökler, şöyle diyor:

"Piyasanın bu kon olan tepkisinin asimetrik olacağını sunuyoruz. Anlaşma olması durur da piyasalar çok olumlu etkilenirken anlaşmanın yapılmaması ise kötümserliğe neden olmayacaktır." Gökler'e, göre mutlaka dövizde kalmak isteyen yatırımcılar Euro'yu tercih edebilir.

T-Bank Döviz Piyasası Yöne Engin Arvas da, dövizdeki harek IMF'ye bağlı olacağını söylüyor. Paritenin 1.50-1.51'lerde kalması halinde dolar/TL'de yıl sonunun 1.48-1.50 a da bir seviyede kapanmasını bekleyen Arvas, şöyle devam ediyor: "Yurt dışında Lehman'ın batışı gibi şok bir olay olmazsa dolar/TL'nin de 1.55'li seviyelerin çok üstüne çıkmasını beklemiyoruz. Öte yandan 1.44'ün aşağısına çok inmeyecektir. Ancak IMF ile anlaşma olursa dolar/TL için üst sınır yine 1.55 olur ama aşağıda her yere gidebilir.

BONO - MEVDUAT

Global krizle birlikte tüm dünyada mali politikaların gevşetilmesi ile başlayan faiz indirim süreci, yatırımcı­ları alıştıkları getirilerden uzaklaştır­dı.

Risksiz olması ve sabit getiri imka­nı sağlaması bakımından muhafaza­kar yatırımcıların öncelikli olarak ter­cih ettikleri mevduat ve tahvil/bono­da bu çok net olarak yaşandı. Global krizden çıkış için dünyada merkez bankalarının başlattıkları faiz indirim­lerine Türkiye'de de Kasım 2008'de başlandı ve Merkez Bankası 13 aydır kesintisiz sürdürdüğü indirimlerle ge­celik faizleri yüzde 16.75'ten yüzde 6.50'ye düşürdü.

Mevduatın cazibesi azalıyor

Bu süreçte bankaların TL mevdua­ta uyguladıkları faiz oranları da yılın başındaki 14-15 seviyelerinden yüzde 7'lere kadar geriledi. Aynı şekilde tah­vil/bonoda gösterge bileşik faiz yüzde 16.4'lerden yüzde 8'lere düştü. Genel beklenti, bu ay Merkez Bankası'nın gecelik faizleri 25 baz puan daha indi­rip 2010'un son aylarına kadar sabit tutmayı tercih edeceği yönünde.

Bono tarafındaki seyri, enflasyonla ilgili riskler ve gerçekleşmeleri belirleyeceğini söyleyen Yapı Kredi portföy Yatırım ve Kantitatif Analiz törü Ozan Gökler, yüzde 9'lara kadar devam eden son yükselişin alım için fırsat yarattığına ancak faizlerin tek haneli seviyelere düşmüş olması nedeniyle 2009 yılında elde edilen getirileri tekrarlamanın mümkün görünmediğini belirtiyor. Gökler, "Faizlerin düşmesiyle beraber mevduat da bu ölçüde cazibesini kaybediyor. Bu nedenle sadece piyasaların dalgalandığı dönemlerde bir alternatif olarak düşünülebilinir" diyor.

Tahvilde öneri kısa vadede

Faiz indirim beklentilerinin geri de kalmasının yanı sıra yüksek bütçe açığı, yüklü itfalar, enflasyon artışı Merkez Bankası'nın faiz artırımına yaklaşması ile birlikte 2010 yılı boyunca faizlerin kademeli artış göstereceği beklentisi de mevcut. Finansinvest Yurtiçi Sermaye Piyasaları Grup Yöneticisi Osman Özcan, "Bu nedeni özellikle uzun vadeli tahvilleri ve bu tahvilleri portföyünde ağırlıklı olarak taşıyan yatırım fonlarını önermiyoruz" değerlendirmesini yapıyor.

Mevduatta yatırım vadesinin kısalması olasılığına da işaret ediliyor.Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, mevduatın yatırımcılar açısından 2010 yılında da cazibesini koruyacağını ancak faiz oranlarındaki olası kademeli yükseliş beklentisi nedeniyle vadeyi kısaltmakta favda olacağı söylüyor.

YATIRIM FONLARI

Belirsizliklerin devam ettiği 2009'da, yatının fonlan gösterdikleri perfor­mansla dikkat çekti. Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği'nin veri­lerine göre 2009'un ilk 11 ayında A Ti­pi yatırım fonlan ortalama yüzde 40, B Tipi yatırım fonlan ortalama yüzde 6 getiri elde etti. En iyi performanslara bakıldığında ise A tipinde getirişi yüzde 170'i aşan fonlar var.

Paradigmada değişim

Alternatif olarak ortaya çıkan ana­para korumalı ve garantili fonlar için de, gördüğü ilgiye bakılırsa kriz orta­mında yatırımcılann imdadına yetişti denilebilir. Anapara garantili ve koru­ma amaçlı fonlann toplam büyüklüğü kasım sonu itibariyle 600 milyon TL'ye yaklaşırken, bu iki fon türiinün toplam yatırımcı sayısı 19 bini buldu.

Özellikle faizlerin geldiği seviyele­rin yatınmcılan yeni arayışlara yöneltti­ğini söyleyen Fortis Portföy Genel Mü­dürü Alp Keler, yüksek getiri elde et­mek için yüksek risk alınması gerçeğini vurgulayarak, bunun da yatırımcılann kayıplar yaşamasına neden olabildiğini belirtiyor. Keler'e göre anapara koru­malı fonlar, riskli yaünm araçlarına ya­tırım yaparken anaparanızı da korumanıza imkan verdiğinden oldukça cazip bir ürün.

B Tipi'nde sınırlı getiri

Yapı Kredi Portföy Yatırım ve Kan-titatif Analiz Direktörü Ozan Gökler, faiz düşüşüne paralel olarak yatınm paradigmasının değişeceği 2010 yılın­da ise, özellikle mevduat yatırımcıla­rından anapara garantili ve koruma amaçlı fon türlerine önemli bir geçiş olabileceğini söylüyor.

Global ve iç pazarda yaşanacak i si ve ekonomik gelişmelerin, öınimı deki dönemde fonlann performans! etkileyeceği belirtiliyor. Gelişen pr lara yönelik para girişlerinin sürek!: de önemli olacak.

"2010 yılında, piyasa faizlerini düşüş eğiliminin sona ermesi nedeni; özellikle B Tipi fon getirilerinin sınırlı kalabileceğini düşünüyoruz" yen Finansinvest Yurtiçi Sermaye i saları Grup Yöneticisi Osman Özcan.j sonuna doğnı Merkez Bankası'nın ' artınm sürecine girme olasılığı n niyle, 2010 yılında ortalama vadesi rece kısa olan fonlann tercih edilin nin daha uygun olacağını söylüyor.; Tipi fonlarda, İMKB'nin perfornr belirleyici olmayı sürdürecek.

Ekotrent

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.