1 Nisan şakası da olsa, kandırmaktan kaçınılmalıdır

1 Nisan şakası da olsa, kandırmaktan kaçınılmalıdır

1 Nisan şakası da olsa, kandırmaktan kaçınılmalıdır

 

MEMUR-SEN ANKARA İL VE EĞİTİM-BİR-SEN 1 NOLU ŞUBE BAŞKANI MUSTAFA KIR’IN: ‘’1 NİSAN ŞAKASI DA OLSA, KANDIRMAKTAN KAÇINILMALIDIR.’’KONULU AÇIKLAMASIDIR.31.03.2013

                                  1 Nisan şakası da olsa, kandırmaktan kaçınılmalıdır.

                                Şaka insanları güldürmek ve eğlendirmek maksadıyla söylenen sözlerdir. Şaka mizah veya latife olarak da adlandırılır.     1 Nisan dünyada şaka yapma günü olarak kabul edilir. Ancak bu günde yapılan şakalar genel olarak, ya yalana dayalı olarak yapılan, ya da eşek şakası tabir edilen sonu küskünlüğe, kırgınlığa vardırılan ölçüsüz şakalardır.

                               İnancımıza göre; dostluk ve muhabbeti geliştirmek, hoşça vakit geçirmek, insanları rahatlatmak, gönül­lere ferahlık vermek veya bir konuyu kavratmak için tatlı ve güzel bir hava oluşturmak gibi yararlar göz önüne alınarak şakalaşmak meşru ve güzel sayılmıştır.  Hatta güzel bir şaka çoğu zaman sinirleri sakinleştirici haplardan daha tesirli görülmüştür.

                               Bununla birlikte, insanları inciten, alaya alan, yalana dayanan, müstehcen olan, kırıcı, korkutucu aşırı güldürücü ve ifrata kaçan şakalar ile nikâh; evlenme, talak; boşama, ridde; küfür, yani kafir olayım, dinsiz öleyim gibi sözlerin şakası da ciddi, ciddisi de ciddi sayılarak, şakası yasaklanmıştır. Sakal, misvak, gümüş yüzük kullanmak gibi farz ve sünnetlere uygun davranılmasının alay konusu yapılmaması konusunda da ikazda bulunulmuştur

                    Herkes gibi Peygamberimiz de yeri geldikçe şaka yapar, latifeli konuşurdu. Ama hiçbir zaman şaka da olsa yalan söylemezdi. Yersiz şakalar kaçınır yapmazdı. İnsanlarla alay etmez, onları hafife almaz, dalga geçmez, küçük düşürmez, mahcup etmez, zor durumda bırakmaz, “işletme” tabir edilen olumsuz tavırları asla takınmazdı. Ashabına da  bu tür olumsuz şaka yapmamaları konusunda uyarıda bulunurdu.

 

                                Onun çocuklarla, eşleriyle, arkadaşlarıyla yaşlı ve kimsesiz kişilerle şakalaşması hem gönül alıcı, hem sevindirici hem de yerli yerinde ve mesaj doluydu.

                   Bir gün Peygamberimize sordular: “Yâ ResulAllah, siz de mi şaka yapıyorsunuz? ‘’Peygamberimiz:“Evet, ben de şaka yaparım, fakat şaka yaparken bile sadece hakikati söylerim.”  “Kul şaka ile de olsa yalanı, doğru bile olsa lüzumsuz tartışmayı bırakmadıkça kâmil bir mü’min olamaz.”buyurdu.

 

                                Nitekim Peygamberimiz bazen eşi Hz. Ayşe (r.a) ile koşu yarışları yaptığı olmuştur. Bu yarışlarda ilk zamanlar Hz.Aişe Validemiz Efendimiz’i geçmiş, daha sonraları Efendimiz onu geçmiş, ardından da Hz.Aişe Validemize “Bu, önceki yarışın bir karşılığıdır” diye şaka yapmıştır.

                   Hz. Muhammed (sav) çocukları çok severdi. Onlarla ilgilenir ve şakalaşırdı. Çocuklar da Peygamberimizi nerede görseler hemen yanına gelirler, çevresini sararlardı.

 

                               Enes Bin Mâlik : Benim Ebû Umeyr adında küçük bir kardeşim vardı. Peygamberimiz bir gün  bizim eve geldiğinde “Ebû Umeyr’i üzgün görüyorum, sebebi nedir?” diye sordu.“Babam, ‘Yâ ResulAllah, oynadığı nugayr kuşu öldü’ dedi.(Nugayr: ( serçeye benzeyen kırmızı gagalı bir kuştu.)“Bundan sonra Peygamberimiz  Ebû Umeyr’i ne zaman görse;“Ebû Umeyr ne oldu senin nugayr?’ diye takılıdı.    Hz. Enes’e de  ‘’iki kulaklı adam’’ diye latife de bulunurdu.

 

                               Peygamberimiz kimsesiz, fakir, yoksul, herkesin yüz vermediği, ilgilenmediği insanlarla da küçük şakalar yapar, kalplerini kazanırdı. Enes bin Mâlik anlatıyor: “Bir gün adamın biri Peygamberimizin huzuruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi. Peygamberimiz ona, ‘’Peki, sana bir dişi deve yavrusu vereyim mi?’ diye takıldı. Adamcağız: ‘Yâ ResulAllah, ben sizden bir binek istiyorum, dişi deve yavrusunu ne yapayım?” deyince. Peygamberimiz gülerek: “Bütün develer dişi deve yavrusu değil midir?’ buyurdu.

                                Zeyd bin Hârise’nin hanımı Ümmü Eymen’de bir gün Peygamberimize gelerek; “Yâ ResulAllah, beyim sizi bizim eve davet ediyor.Dedi. Peygamberimiz “O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık olan adam mı?”Deyince,  Ümmü  Eymen: “Beyimin gözlerinde beyazlık yok yâ ResulAllah!” Dedi. “Peygamberimiz: ‘’ Evet, gözlerinde beyazlık var.” Ümmü Eymen “VAllahi yok yâ ResulAllah.”diye ısrar edince Peygamberimiz “Hiç gözlerinde beyazlık olmayan insan olur mu? Buyurdu.

 

                               Peygamberimizin buna benzer bir latifesini de Hasan-ı Basrî Hazretleri rivayet ediyor: Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimize gelerek,“Yâ ResulAllah! Cennete girmem için bana dua eder misiniz?” dedi. Peygamber Efendimiz:“Yaşlı kadınlar Cennete giremez” diye ona takıldı. Bunun üzerine kadın ağlayarak oradan ayrıldı. Peygamber Efendimiz, Sahabîlere:“Gidin o kadına söyleyin, ‘Sen yaşlı olarak cennete girmeyeceksin. Çünkü Cenab-ı Hak, ‘Biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık da, eşlerine sevgi ile düşkün, hep aynı yaşta genç kızlar yaptık’ buyurmuyor mu?” Dedi.(Vakıa Sûresi, 36.)ayetini okudu.

 

                               Enes bin Mâlik’in anlattığına göre:“Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı. Zahir Peygamberimize her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi. Şehirden çöle döneceği zaman da, Peygamberimiz ihtiyacı olan şeylerle Zahir’in heybesini doldururdu. Hediyeleştikten sonra da şöyle buyurdu:“Zahir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz.”  Zahir fizikî açıdan son derece çirkin görünen bir adam olmasına rağmen Peygamberimiz Onu çok severdi. Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamberimiz, Zahire sessizce yaklaştı, arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı.“Zahir tutanın kim olduğunu göremeyince Tutan kimse bıraksın’ diye çabalamaya başladı. Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz olduğunu anlayınca, sırtını Peygamberimizin göğsüne iyice dayadı. Zahir’in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz yüksek sesle: “Bu köleyi satıyorum, var mı alan?’ diye bağırmaya başladı. Zahir’de boynu bükük, mahzun bir halde:“Yâ ResulAllah, benim gibi değersiz bir köleye vAllahi kuruş bile veren olmaz’ deyince, Peygamber Efendimiz: “Hayır, yâ Zahir, sen Allah katında hiç de değersiz değilsin’ buyurdu.

                    

                               Şaka yapmak, tıpkı gülmek ve ağlamak gibi insanın kişiliğini, olgunluğunu ve duygusal yönünü gösteren bir ahlaki erdemdir.  Her vesile ile Aşırı şaka ve espri ciddi her konunun hafife alınmasına, vakar ve saygınlığın kaybolmasına sebebiyet verir.  Aşırı ciddiyet de, nefret uyandırdığı için sevilmenin önünde bir engel olur. Onun için şaka yemekteki tuz gibidir. Kıvamında yapılırsa güzel olur. Denilmiştir.

 

                               Ana-baba evladına, öğretmen öğrencisine, yaşlılar küçüklerine şaka yaparken, edep ölçüsü muhafaza edilmelidir. Yalandan ve yalana dayalı şakadan kaçınılmalıdır. Çünkü Hz. Muhammed  (sav):"İnsanları güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun. Buyurur. [email protected]

                                                                                                   Mustafa Kır

                                                             Memur-Sen Ankara il Başkanı

                                                        Eğitim-Bir-Sen 1 No’lu şube Başkanı

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.