Yüzde 50 AK Parti için ciddi imtihan

Yüzde 50 AK Parti için ciddi imtihan

Sandık yeni anayasayı işaret etti ve şimdi ne olacağı konuşuluyor. Siyaset Bilimci Tekin'e göre yüzde 50 AK Parti için büyük sınav ve AK Parti süreci sekteye uğratabilir...

Nursel Tozkoparan'ın röportajı

13 Haziran itibariyle Türkiye’de yeni bir sosyal mukavele dönemine adım attık. Hani nasıl derler, çoğu gitti azı kaldı. Şu sekiz yıllık süreçte neler yaşanılmadı ki? Genelkurmay… Anayasa Mahkemesi… Yargıtay… Danıştay… HSYK… Muhtıracı Genelkurmay’dı, cuntacı subaylardı. Parti kapatma davaları… Darbe tehditleri. Ülke irtica tehdidindeydi… Yaşam tarzlarına müdahale vardı… Ak Partiye oy verenler varoş kesimlerdi, kıyı kesimleri Beyaz Türklerdi… Endişeli olanlar modernlerdi…

Ülke yapay gündemlerle meşgul edilirken bir taraftan da ülkenin artık kangren olmuş sorunları teker teker tozlu raflardan indirilmeye başlandı..

Bütün kötülüklerin anası elbette artık güdük hale gelmiş düzeltilecek bir tarafı kalmamış 1982 darbecileri tarafından hazırlanmış vesayetçi anayasaydı. Bir an önce kurtulmak gerekiyordu. Gerekiyordu da… Ama nasıl? Kim nasıl yapacaktı? Bu cesareti kim gösterebilecekti? Tepesinde demoklasin kılıcı gibi sallanan parti kapatma davaları dururken hangi sivil irade buna cesaret edebilirdi? Türkiye cumhuriyeti topraklarında yaşayan tüm vatandaşlarını birer “sorun” olarak görüyordu.

Kürt sorunu… Ermeni sorunu.. Alevi sorunu… Başörtüsü sorunu…

İlk kez 12 Haziran seçimlerine irtica-laiklik-din söylemi damgasını vurmadı. Parti liderleri projelerinden bahsettiler… Kimi aile sigortası dedi, kimisi özgürlükler, kimlik, ana dilde eğitim dedi…

Ancak seçimlere katılan bütün siyasi partilerin üzerinde hassasiyetle durduğu, ön plana çıkarttığı önemli husus ise Anayasa değişikliğiydi.

İktidar yorgunu denilen Ak Parti “ustalık” dönemimiz diyerek meydanlara indi ve üçüncü döneminde ülke genelinde her iki vatandaştan birisinin oyunu alarak seçimlere damgasını vurdu. Yeni CHP için beklentiler büyüktü ancak büyük bir hayal kırıklığı oldu. Kaset skandallarıyla başı dertten kurtulmayan MHP baraj altı kalacak denildi, ancak kaset mağduriyeti baraj aştırdı. yüzde 10 barajını aşamadığı için milletvekillerini bağımsız olarak aday gösteren BDP oylarında ciddi bir artış olmamasına rağmen milletvekili sayısını ciddi oranda artırdı.

Seçim sonrasında bütün bunları konuşmak ve Türkiye siyaseti nereye gidiyor sorusunu cevaplamak üzere Polis Akademisinde Güvenlik Bilimleri Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde öğretim üyesi olan Siyaset Bilimci Doç. Dr. Yusuf Tekin’le konuştuk… Doçent Tekin dün yeniden sahneye çıkan YSK’nın aldığı tartışmalı kararlarla ilgili olarak YSK’da acilen bir düzenlemeye girilmesi gerektiğini ve bu düzenlemenin nasıl olması gerektiğini anlattı.


SEÇİMDE ANAYASA YAPACAK MECLİS HAVASI VARDI

Türkiye’de birçok çevreler tarafından tarihinin en kritik seçimlerinden birisi olarak kabul edilen 12 Haziran 2011 seçimleri geçtiğimiz hafta yapıldı. Öncelikle seçim sürecini ve sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu seçimleri bu derece kritik kılan husus, Türk demokrasi tarihinde ilk defa seçilmiş bir parlamento tarafından anayasa yapım sürecinin söz konusunu olmasıdır. Bu nedenle seçimler adeta anayasa yapacak bir meclisin seçimi havasında gerçekleştirilmiştir. Altı çizilmesi gereken önemli bir konuda özellikle 1980 sonrası bütün seçimlerde yaşanan “irtica tehlikesi” ve “rejim tehdidi” gibi argümanların yaşanmadığı bir seçim olmasıdır. Bir diğer husus ise seçim sürecinde herkesi tedirginliğe iten kanlı şiddet olayları endişesini haklı çıkaracak hadiselerin yaşanmamasıdır.

Yeterince gerilimli bir süreçten geçmedik mi yani? Hakkari’de, Şırnak’ta, Kastamonu’da yaşananlar?
Bahsettiğiniz olaylar yaşandı evet. Ama çok daha rahatsız edici olaylar olabileceği endişesi vardı herkeste. Sizin saydığınız olaylar endişesini taşıdığımız nitelikte olmadı. Bu olaylar mesela seçim sonuçlarına gölge düşürmedi, katılımı azaltmadı.

HALK, OYUNUN HİÇE SAYILDIĞI SEÇİMLERE İLGİ GÖSTERMİYOR

Peki, seçimlere katılım oranını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçimlerle ilgili belki de en sağlıklı sonuçlardan birisi katılımın ve parlamentoda temsil düzeyinin oldukça yüksek olmasıdır.  Gerçi Türkiye’de siyasal katılım genellikle yüksek olmuştur.  Katılımın düşük olduğu seçimler ise darbe ya da muhtıralar sonrasında halkın serbest seçimle göreve getirdiği kişilere iktidar olma hakkının tanınmadığı seçimlerdir.

1965 ve 1969 seçimleri bu açıdan önemlidir. Aynı şekilde 28 Şubat sürecinin hemen sonrasında yapılan 1999 seçimleri ve 27 Nisan e-muhtırasını takip eden 2007 seçimlerini bu şekilde değerlendirebiliriz. Yani halk kendi oyunun hiçe sayıldığı seçimlere ilgi göstermiyor.

Yani 12 Haziran seçimlerine katılımın yüksek olması… Katılımın yüksek olması halk sorunların çözümü için siyaseti bir araç olarak gördüğünü gösterir. Kendi katkısının sistem tarafından önemsendiğinin farkına vardığını gösteriri ve kendisinin hiçe sayılmadığını kabul ettiğini gösterir.

TÜRKİYE’DE SİYASET TARZI DEĞİŞTİ

Peki, moda tabirle sorayım, seçmen siyasi partilere ne tür mesajlar verdi?
Bir kere seçmen aslında şunu demek istedi, vermek istediği mesaj şuydu tarzında yapılan açıklamaları yanlış buluyorum.  Ancak, seçim sonuçlarının bir okuması yapılabilir belki. Benim kanımca Türkiye’de seçmen sanılanın aksine oldukça rasyonel tercihlerde bulunuyor. Hamasi söylemlerden hoşlanmıyor. Bu belki de Türkiye’de siyaset tarzının değiştiğini de gösteriyor. Mesela 1980 öncesi seçim afişlerine, söyleme bakıldığında iman, maneviyat, vatan, millet, bayrak, adalet gibi soyut kavramlar etrafında yürütülen bir kampanya süreci söz konusudur. Bugün bu türden bir kampanyanın hiçbir karşılığının olmadığı açıktır. Bunu yıllar önce bir seçim kampanyası kapsamında bir milletvekili adayı ile birlikte gittiğim köy kahvesinde bizzat gördüm. Köy kahvesinde hamasi nutuklar atan adaya, bir köylü “sen bize ekmekten, aştan, sudan, yoldan bahset” demişti.

Yani seçim sonuçlarından seçmenin hamasete ve edebiyata karnı tok, göbeğini kaşıyan adam akıllıca davranıyor mu demek istiyorsunuz?
Evet kastettiğim tam olarak bu. Halktan kopuk siyaset yapan siyasetçiler ve partiler ve liderleri hala bunun farkında değiller. Bakın CHP’deki temel değişimi de izah eden bir noktadır bu. CHP yıllarca laiklik ve Atatürkçülük gibi değerler üzerinden siyaset yaptı. Bütün kampanyasını rejim bekçiliği üzerine kurdu. 12 Haziran seçimlerinde yeni CHP dediğimiz kadro bunu yapmadı. Somut projeler üretti. Ancak tam da CHP de bunu fark etti derken, daha dün Kılıçdaroğlu’nun Ak Parti’ye oy verenlere yönelik Stockholm sendromu gafı geldi.

Sadece CHP değil diğer partiler de bunun bilincinde davrandılar diyebiliriz rahatlıkla. Bence bu siyasi partilerin değil seçmenin başarısı. Seçmen projelere göre oy vererek siyasi partileri yönlendirdi bir anlamda. Bakın 12 Haziran öncesi seçimlerin hiçbirinde siyasi partiler parti beyannamelerinde bu kadar yoğun bir biçimde yeni anayasa vurgusuna yer vermemişlerdi. İlk defa bu seçimlerde meclise giren/girmeyen neredeyse bütün siyasi partiler yeni anayasa ihtiyacına ve vaadine vurgu yaptı. Bunun tek bir sebebi var: 12 Eylül kısmi anayasa değişikliklerine ilişkin halkın açık desteği. Bu destek siyasi partileri şu anda anayasa değişikliğine zorlayacak güçte.

Peki, 12 Haziran seçimlerindeki propaganda süreci bu anlamda hamaset dolu ve niteliksiz bir süreç olarak değerlendirilebilir mi?
Ben öyle düşünmüyorum aslında. Kullanılan dile yönelik birçok eleştiriye rağmen 12 Haziran seçim kampanyaları oldukça başarılı idi. Benim izleyebildiğim en çok ayakları yere basan projenin yarıştığı bir seçimdi. Bütün siyasi partiler seçimlere ciddi bir hazırlık yapmışlar ve kendi siyasi pozisyonlarına göre projeler geliştirmişler, bu projeleri seçim sürecinde kamuoyu ile paylaştılar. Kuşkusuz hoşumuza gitmeyen propaganda ve argümanlara da müracaat edildi. Ancak genel itibariyle oldukça nitelikli bir süreç yaşandığını söyleyebiliriz. Bu da siyasi partilerin halkın rasyonelliğini gördükleri ve buna uygun bir dil kullandıkları sonucuna bizi ulaştırabilir.
 

http://www.haber7.com/haber/20110623/Yuzde-50-AK-Parti-icin-ciddi-imtihan.php

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.