YÖK Başkanının işi neden çok zor!
Yeni YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, dün resmen göreve başladı. Yusuf Ziya Özcan ise, kimilerine göre, tıpkı TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş gibi, ıslak mendilvari bir şekilde, bir köşeye atıldı...
Çetinsaya da tıpkı bir önceki Başkan Özcan gibi, akademik çevreleri bir hayli şaşırttı. Kendisine şans tanıyan yok gibiydi. “Eğer akademik, bilimsel, yönetsel ya da hiyerarşik kriterlere göre bir atama gerçekleşseydi. Bırakın başkanlığı, aday adayı bile olamazdı” diyenler çoğunlukta. Yani kendisiyle ilgili cadı kazanı çoktan kaynamaya başladı...
Ama Başkan Çetinsaya asıl şoku, dışarıda kendisine yöneltilen eleştirileri duydukça değil, YÖK’ü ve üyelerini tanıdıkça yaşayacak. Çünkü YÖK’te tam bir meydan savaşı yaşanıyor...
Cadı kazanı kaynıyor
Dışarıdan bakıldığında, “iktidarın güdümünde, tek kutuplu bir YÖK“ görüntüsü verilse de, içeride çok keskin kutuplaşmalar söz konusu. Öyle ki, son dönemlerde, Yusuf Ziya Özcan, kontrolü tümüyle kaybetme noktasına gelmişti. Özcan’ın kendinden önceki başkanlar gibi, YÖK üyelerini kendine göre şekillendirme gücü ve becerisi hiç olmadı. Önceki dönemlerde, genelde üyelerin önemli bir kısmı, YÖK başkanlarının inisiyatifine göre seçilirdi. Bazen cumhurbaşkanlarına isim öneririler, bazen de başbakandan ricacı olurlardı. Üniversitelerarası Kurul ise genelde kendi kontrolleri altındaydı. Ama Yusuf Ziya Özcan, tüm bu gelişmelerin çok uzağında olduğu için genel kurul üzerinde etkili olamadı. Dahası, kiminin arkasında Cumhurbaşkanı, kimininkinde de Başbakan vardı. Üstelik kırdığı potlarla eleştiri oklarının hedefinde olduğu için de, kimseye hesap soracak durumda değildi. Ayrıca, kendinden önceki başkanlar gibi eli sopalı bir mizaca kesinlikle sahip değildi. Durum böyle olunca da YÖK içinde derebeylikler oluştu. Kıran kırana mücadele başladı. Kendi atadıkları rektörlere bile soruşturmalarla kan kusturdular. Onların istedikleri dekanlara karşı çıktılar. Bu yüzden de, kimi soluğu Çankaya’da aldı kimi de Başbakan’a gitti.
İşte, Gökhan Çetinsaya, tam da böylesi bir ortamda YÖK başkanlığına atandı. Eli de Yusuf Ziya Özcan’dan daha güçlü değil. Ne üyeleri pat diye değiştirebilir ne de onları kolay kolay kontrol altına alabilir. Kimden yana görülse, karşı tarafın tepkisini çekeceği için de çoğu zaman iki arada, bir derede kalacaktır. Allah kendisine sabır versin!..
Anayasal düzenleme şart!
YÖK’ün çalışır hale gelmesi için Anayasa’nın 130 ve 131’inci maddeleri ile 2547 sayılı YÖK Kanunu hemen değiştirilmelidir. Zaten tüm partiler bu konuda hemfikir. Genel Anayasa değişikliğini beklemek ise zaman kaybından başka bir işe yaramaz. Önemine gelince, emin olun, şike yasasından çok daha önemli. Yoksa yeni başkanın, YÖK’e ve üniversitelere istenilen ivmeyi kazandırması mümkün değil. Yoksa böyle gelmiş böyle gider mantığı ile yol kat etmeye çalışır ki, o da ne kendisine, ne üniversitelere ne de ülkeye bir şey kazandırır...
Oysa bu konuda artık kaybedilecek zerre kadar zaman yok.
Yeni YÖK Başkanı’ndan iktidarın beklentisi, muhalefetten çok daha yüksek... Artık ortada ne katsayı sorunu var ne de türban. Kadrolaşma da fazlasıyla tamamlandı. Yani şikâyet edecek, mazeret üretecek hiçbir konu kalmadı.
Çetinsaya bir anlamda, ya başarılı olacak ya da olacak. İkinci bir şansı yok. Eğer bunu gerçekleştiremezse, hem kefili Davutoğlu’nu hem de kendisini o makama atayan Cumhurbaşkanı’nı büyük sıkıntıya sokmuş olur. İşte bu yüzden, ilk işi, gerekli yasal düzenlemeleri sağlamak olmalıdır.
Özerk YÖK, özerk üniversite
YÖK özerkleşmeden üniversitelerin özerkleşmesini beklemek hayalcilik olur. Bu yüzden öyle bir YÖK oluşturulmalı ki, hem kendisi özerk olsun hem de üniversiteler... Bunun yolu da, her ne kadar hoşlarına gitmese de, yetkilerini, üniversite senatoları ve Üniversitelerarası Kurul’la paylaşmak olmalıdır. Yoksa bugüne kadarki ali kıran baş kesen tavrıyla, kendi kendini yeme noktasının ötesine geçemez...
Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu konuda YÖK’e hedef koymalıdır. Beklentilerini YÖK ve üniversitelere çok net bir şekilde anlatmalıdır. Yoksa birbirlerini yemekten iş yapmaya fırsat bulamazlar, bunun faturası da kendilerine çıkar. Çünkü artık bu konuda ne muhalefete yüklenebilirler ne de üniversitelere. Her şey kontrolleri altında...
Özetin özeti: Zor görevler, herkes için bir fırsattır. Başaranlar yola devam eder, başaramayanlar ise yok olup gider. YÖK ve başkanı da işte böyle bir yol ayrımında...
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.