Yeni Şafak yazarı: AK Parti seçmeni memnun değil, cezayı keser atar!
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan "market lobisi" söyleminin AK Parti seçmeninde karşılık bulmadığını söyleyip, "Türkiye'nin en "değişim yanlısı" seçmenidir. AK Parti'ye duyduğu heyecanı ve güveni kaybederse cezayı keser atar."
Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, AK Parti seçmeninin Türkiye'nin en değişim yanlısı seçmen olduğunu, heyecanı ve güveni kaybederse ceza keseceğini savunduğu yazısında, "market lobisinin" karşılık bulmadığının altını çizdi.
CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin mezarlıklara ibrik koyması ve vapurlarda Şehir Hatları'nın logosu bulunan bardakla servis yapmasının CHP seçmeninde sosyal medyada yankı bulmasına rağmen AK Parti seçmenin büyük icraatlara doyduğunu söyleyen Kılıçarslan şu sözlerle devam etti:
"Vapura konulan karton bardakla mezara konulan plastik ibriğin CHP seçmenini heyecanlandırması, Çanakkale Köprüsünün ise AK Parti tabanını heyecanlandırmaması ise sadece "kalibre ve ufuk" farkıyla açıklanamaz. Daha ziyade "iktidar olmakla muhalefette kalmanın" farkı bu... Öyle olmasa o kitlenin sözgelimi Ekmeleddin İhsanoğlu'nun cumhurbaşkanı olabileceğine dair bir inanç geliştirmiş olmasını izah edemeyiz."
Orta sınıf projesinin duvara tosladığını söyleyen Kılıçarslan seçimin kaderini de gençlerin değil orta sınıfın belirleyeceğini söyledi: " Sonraki seçimlerin sonucunu zannedildiği gibi genç seçmen değil bu orta sınıfın memnuniyet derecesi belirleyecek. "
Yazısında şunları söyledi:
"AK Parti seçmeni" diye isimlendirdiğimiz seçmen türü, Türkiye'nin en "değişim yanlısı" seçmenidir. 20 yıldır hizmetlerine, mantalitesine, yaklaşımlarına oy verdiği AK Parti'ye duyduğu heyecanı ve güveni kaybederse cezayı keser atar. Çünkü kendisinin "daha iyi şartlarda hizmet alması gerektiğini" düşünen bir kitledir ve bu yanıyla bütün politik ajandasını buradan ilerletir AK Parti seçmeni. CHP seçmeni ise değişim talebi olmayan, kendini "esastan yenilemeyi" önemsemeyen bir seçmendir. Öyle olsaydı kaçıncı seçim yenilgisini aldığını hatırlamadığımız genel başkanlarına itiraz geliştirirlerdi. Bu yanıyla CHP seçmeninin derdi "korkunç öteki" diye tanımladığı diğerlerini ne pahasına olursa olsun yenmekken, AK Parti seçmeni kendine dönük bir seçmen olarak temayüz etmiştir. O paha PKK ile seçim ittifakı olsa fark etmez CHP seçmeni için. Oysa AK Parti seçmeni "hafif kekre" bulduğu Ahmet Davutoğlu'na sandıkta gerekeni yapmış, mesajını vermiş bir seçmendir.
Market lobisi karşılık bulmuyor
Diğer yandan, AK Parti tabanının memnuniyetsizliğini birkaç ana maddede toplamak iktiza eder. Bunlardan ilki ve tartışmasız en önemlisi memleketin içerisinde bulunduğu ekonomik haldir. Makro verilerin iyileşmesi, düzelmesi falan vatandaşı alakadar ediyor görünmüyor. Zira kendi ekonomisinin daraldığını hisseden vatandaş kendi derdine düşüyor. Kaldı ki "market lobisi" söyleminin de toplumda belirgin bir karşılık bulduğu söylenemez. Vatandaş doğrudan cebindeki paranın hem bollaşmasını hem de satın alma gücünün kuvvetlenmesini istiyor ki bu da en doğal hakkıdır.
İkinci büyük memnuniyetsizlik ise doğrudan AK Partili kadroların inisiyatif almadıklarına, Recep Tayyip Erdoğan'ın ufkunu anlamadıklarına, onun işini kolaylaştırmadıklarına dair yaygın kanaat. Bu kanaat haklıdır ya da değildir onu bilemem ama AK Parti'ye gönül vermiş insanlarla konuştuğunuzda derhal bu meseleden açıyorlar bahsi. "Reis yalnız kaldı" ile başlayıp "Allah Tayyip Beye uzun ömürler versin" duası ile bitiriyorlar. Arada ise "isimleri her seferinde değişen" bir dünya bakan, vekil, belediye ya da teşkilat başkanı ismi sıralıyorlar kızgınlıkla.
Orta sınıf duvara tosladı
Üçüncüsü ise bence şu. AK Parti'nin iktidara gelir gelmez ivme kazandırdığı "orta sınıflaşma konsepti" tüm dünya ile birlikte Türkiye'de de duvara yaslanmış görünüyor. Orta sınıflar memnuniyetsizlik üretiyorlar durmadan ve yukarıya doğru yükselmeyi hayal etmekle aşağıya düşmenin korkusunu yaşamak arasında tuhaf, patolojik bir yerde kurguluyorlar artık hayatlarını. CHP'nin iktidara gelmesini istiyorlar mesela ama ekonomiyi düze çıkaracak tek isim olarak da Tayyip Erdoğan'ı görüyorlar. Gerçeklerle arzular arasında sıkışıp kalmış tipik bir orta sınıf refleksi gösteriyorlar yani.
Yeri gelmişken söyleyeyim. Sonraki seçimlerin sonucunu zannedildiği gibi genç seçmen değil bu orta sınıfın memnuniyet derecesi belirleyecek. "Orta sınıflaşmanın" doğal şartı "sürdürülebilir memnuniyet" üretmektir ve bilinir ki orta sınıf kolay kolay memnun olmaz. Olmaz zira hayalleri cebindeki paranın hep ve her zaman üzerindedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.