Vakıf üniversiteleri darmaduman!..
YÖK ve ÖSYM’nin vurdumduymazlığı yüzünden en az 150 bin kontenjanın boş kalacağını, aylardır yazıyorum.
Bunun bir milli servet olduğunu, kapıda 2 milyon adayın beklediğini, öğrenciler üniversite, üniversiteler de öğrenci beklerken böyle bir aymazlığa hiç kimsenin seyirci kalmaması gerektiğini onlarca kez yazdım.
Ve tam umudu kesip, asıl kıyametin, yerleştirme sonrasında yaşanacağını beklerken, vakıf üniversitelerinin gazete ilanlarına taşan tepkisiyle, hiç alışılmadık bir kıpırdanma oldu.
Ama bu dik duruş, iki gün bile sürmedi. Kendi içlerinde zaten bölünmüşlerdi, şimdi daha da bölündüler ve kendi kendilerine karşı çıkmaya başladılar.
Vakıf Üniversiteler Birliği’nin verdiği ilana, TED ve Bahçeşehir Üniversitesi’nden sonra Yeditepe de karşı çıktı ve verilen ilanın kendilerini bağlamadığını açıkladı.
İşte Rektör Prof. Dr. Nurcan Baç’ın bu konuda yaptığı açıklama:
“Vakıf Üniversiteleri Birliği’nin 25 Temmuz 2012 tarihinde yayınladığı, baraj puanlarının indirilmesi ile ilgili talep ve görüşleri içeren ilan; Yeditepe Üniversitesi’nin görüşlerini yansıtmamaktadır. Yeditepe Üniversitesi ‘yalnızca kontenjan doldurmak’ amacıyla baraj puanlarının aşağıya çekilmesini ve yüksek öğretimde ‘öğrenci niteliği’ni göz ardı eden tüm yaklaşımları doğru bulmamaktadır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur...”
Şimdi gelin de çıkın işin içinden!..
Vakıf Üniversiteleri Birliği, Bilkent, Koç, Sabancı gibi üniversitelerin böyle bir oluşuma katılmak istememeleri nedeniyle zaten bir türlü kurulamıyordu. Sonra, çok zor da olsa yarısı kadarı bir araya gelerek bu birlik oluşturuldu. Ama görünen o ki, son açıklama ve sonrasında gelen görüş farklılığı nedeniyle, bu birliktelik de çatırdamaya başladı!..
Sonuç felaket olur
Aslında bu nokta konunun özünden uzaklaşılarak, çok farklı ayrıntılar tartışılıyor.
Vakıf Üniversiteler Birliği diyor ki: 150, 200 bin kontenjan boş kalacak ve bu bizim sonumuz olur.
Bazı vakıf üniversiteleri de diyor ki, kalitenin düşmesi pahasına, puanlar düşürülemez!..
Bunların ikisi de çok farklı konular ve birbiriyle, öyle iddia edildiği gibi paralellik de taşımıyor. Dışarıdan bakıldığında, ÖSYM barajını aşamayan adayların, akademik kariyerleri sıfır, onlardan hiçbir şey olmaz, hayatta da kesinlikle dikiş tutturamazlar...
Peki öyle mi?
Örneğin 30 yıl önce aynı sözler Başbakan Erdoğan ve diğer tüm meslek lisesi mezunları için de söylenmişti. Peki kimlerin dediği çıktı, sonuç ortada...
Bu noktada asıl tartışılması gereken, barajın ne olduğu değil, ÖSYM’nin yaptığı sınavların, ölçme değerlendirme tekniği açısından, adayların bilgi ve donanımlarını ne kadar ölçtüğüdür.
Mevcut sınav sistemi, fen ve anadolu liseleri ile kolejlere yönelik bir sınavdır. Örneğin meslek lisesi mezunlarının birikimlerini ölçmekten çok uzaktır.
Böyle oluğu için de sonuçları çok yanıltıcı oluyor...
Aynı yanlışı Almanya da yaptı
15, 20 yıl öncesine kadar Almanya’daki Türk çocuklarının önemli bir bölümü, Sonderschule denilen güç öğrenen öğrencilerin bulunduğu sınıflara gönderiliyordu. Almancaya yeterince vakıf olamadıkları için testlerde ya da derslerde, istenilen düzeyde başaralı olamadıkları için “geri zekâlı” muamelesi yapılıyordu. Durum ortaya çıkınca, okul öncesi eğitime ağırlık verildi ve bizim öğrenciler, harikalar yaratmaya başladılar.Şimdi aynı şekilde, meslek liselerinde ya da düz liselerde okuyan öğrencilere, kendi okullarında okudukları derslerden sorular sorulsa, bırakın barajı belki de dereceye girecekler. Ama bu yapılacağına, görmedikleri derslerin sınavlarına alınıp, sonra da başarısız diye damgalanıyorlar.
Bu işin en doğrusu, tüm liselere, aynı oranda ortak dersler konulmalı ve YGS, LYS tarzı sınavlarda sadece bu derslerden sorular sorulmalıdır.
İşte o zaman değil 180, 200 puan barajı da rahatlıkla konulabilinir...
Meslek liseleri?
AK Parti, katsayıların kaldırılması için az uğraş vermedi ve sonunda katsayıları kaldırıldı. Ve bu durum, eğitime özgürlük getirildi diye, şaşalı bir şekilde sunuldu. Ama yerleştirme sonuçları açıklandığında başta imam hatip mezunları olmak üzere tüm meslek lisesi mezunları derin bir hayal kırıklığı yaşarsa, bunun sorumlusu kim olacak ve vaat edilen özgürlük ne olacak?..
Özetin özeti: Üniversite giriş sistemi baştan aşağı yanlış bir sistem ve biz bu sistemi tartışacağımıza, sonuçlarını tartışıyoruz. O da yetmiyor, öğrenci okul, okullar da öğrenci beklerken, zaten kıt olan eğitime ayrılmış kaynaklarımızı heba ediyoruz...
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.