Üç ayda silahlar susar

Üç ayda silahlar susar

DTP lideri Türk, ciddi çözüm yaklaşımı olursa silahların susacağını söyledi. Erdoğan konuşurken CHP dışarı çıktı.

 

Kürt açılımının görüşüldüğü Meclis Genel Kurulu'nda partisi adına konuşan DTP Genel Başbakanı Ahmet Türk, ciddi bir çözüm yaklaşımı gösterilmesi durumunda, silahların üç ay içinde Türkiye'nin gündeminden kalkabileceğini söyledi. TBMM'deki görüşmeleri "tarihi" olarak nitelendiren Türk'ün konuşması özetle şöyle:

Algı farklılığı yaratıldı
Bu çatışma dönemlerinde yaşanan faili meçhul cinayetler, işkenceler, infazlar, gözaltında kayıplar, köy yakma ve boşaltmalar, haksız gözaltı ve tutuklamalar ve daha niceleri, sıkıyönetim ve OHAL hukuku gerekçe gösterilerek gizlenmeye çalışıldı.
Bütün amaç, psikolojik savaş çerçevesinde orada yaşananların Fırat'ın doğusunda kalmasının sağlanmasıydı. Bu gün geldiğimiz aşamada görüyoruz ki, bu konuda kısmen başarılı olunmuştur. Bu durum, Türkiye'nin doğusu ve batısı arasında inanılmaz bir duygu ve algı farklılığı yaratmıştır.

Kızıla boyanan Munzur
Şeyh Sait İsyanı da, Ağrı ve Dersim olayları da doğru okunamadı. Bozulan düzeni yeniden tesis etme adına; akıl almaz baskılar, katliamlar uygulandı. Peki sorun çözüldü mü?
Size bir-iki örnek vermeden geçemeyeceğim. Dönemin, Erkanı Harbiye kurumunun, hükümete sunduğu raporda: "Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Silahlı kuvvetin müdahalesi, Dersimli'ye daha çok tesir yapar ve ıslahın esasını teşkil eder" diyor ve ondan sonra yaşanan trajediler biliniyor. Munzur suyunun nasıl kızıla boyandığı resmi tarihçiler tarafından yazılmamış olsa da, halk tarafından kuşaktan kuşağa aktarılan gerçekler sayesinde çok iyi biliniyor.
Düzenin niye bozulduğunun üstünde durulmadı, araştırılmadı. O dönemlerde yaşananların üstü örtüldüğü yetmezmiş gibi, bu gün bile aynı zihniyetin temsilcileri çıkıp bu yöntemleri bir daha uygulamaktan söz etme cesaretini gösterebiliyor. O dönemin sorumlu siyasetçilerini, nasıl etkisiz hale getirdilerse; şimdi de bu mantığı aynen devam ettirmek isteyenler olduğunu görüyoruz.

PKK yanlış politikaların sonucudur
O dönemlerde, sorunların üstüne şiddetle gidildi. Tepkilerin nedenleri, doğru analiz edilmedi. Demokratikleşme hamleleriyle yaklaşılmadı. Bunlar yapılmış olsaydı; bu gün 40 bin ölüden, binlerce faili meçhulden bahsetmeyecektik. Boşaltılmış üç bin köyden, göçe zorlanan milyonlardan, yitip giden yüzlerce milyar dolardan söz ediyor olmayacaktık. Taş attığı için, hapislere tıkılan yüzlerce çocuğun dramı ile yüz yüze kalmayacaktık. İşte, tam bu noktada, PKK'nin bir sonuç olduğunu ifade etmek istiyorum. Devletin ve hükümetlerin siyasal hataları neticesinde, ortaya çıkmış
bir sonuçtur PKK.

'Türkçe yok denseydi' ne olurdu
Eğer eşit yurttaş olduğumuzu, hiçbir sorunumuz olmadığını iddia ediyorsanız, lütfen biraz empati yapın. Bir an düşünün. Birileri çıksa ve "yeryüzünde Türkçe diye bir dil yoktur" dese ve tek kelime Kürtçe bilmeyen sizin çocuğunuza, zorla Kürtçe eğitim yaptırsa; kendinizi eşit yurttaş olarak hissedebilir misiniz bu ülkede? Bu haksızlığa karşı çıkmazsanız, insanlık onurunuzu koruyabilir misiniz? Eminim bunun düşüncesi bile, bazılarınızın tüylerini diken diken ediyordur. İnsanın kendi ülkesinde, kendi anavatanında, kendi devleti tarafından dilinin inkar edilmesi, yasaklanması, yok sayılması nasıl bir travma yaratır? Bunu anlayabilir misiniz? İşte, düşüncesi bile, sizin tüylerinizi diken diken eden bu trajediyi biz yıllardır yaşıyoruz.

Benim bu yaşananları kısaca özetlememin nedeni, hiç şüphesiz ki asla acıları kaşımak ya da yarıştırmak değildir. Bölge halkının barış sevincinin bile anlaşılamamış olmasının; ısrarla şov gibi, zafer havası gibi gösterilmesinin nedeni de, işte bu algı farklılığıdır. Bölge halkının, barışı ve demokrasiyi ne kadar büyük bir hasretle sahipleneceğini görmek birilerini ürkütebilir. Fakat inanınız ki, barış işte bu kadar gerçek ve bu kadar elle tutulabilir bir şeydir.

Silahlar nasıl susar
Hükümetin askerî operasyonlardaki ısrarı ve meseleyi güvenlik boyutunun ötesine taşıyamamış olması, ölümleri durdurmadığı gibi, süreci de ilerletememiştir. Biz şuna inanıyoruz: Eğer ciddi bir çözüm yaklaşımı gösterilirse; silahlar üç ay içinde Türkiye'nin gündeminden çıkar.

Kandil'e rağmen barış mesajı
Ahmet Türk, dün Meclis'te tarihi bir konuşma yaptı. Türk'ün 15 sayfalık konuşma metninde öne çıkan bir tesbitin altını özellikle çizmek istiyorum; “PKK devletin ve hükümetlerin siyasi hataları neticesinde ortaya çıkan bir sonuçtur, eğer ciddi bir çözüm yaklaşımı gelişirse silahlar üç ay içinde Türkiye'nin gündeminden çıkar.”

“AKP'nin amacı PKK'yı tasfiye etmek” diyerek eve dönüşleri durduran ve çatışmalara yeşil ışık yakan İmralı ile bunu talimat telakki ederek baharda “büyük bir savaşa” hazırlanan Kandil'in havası göz önüne getirildiğinde Ahmet Türk'ün barış adına cesaretli bir iddiada bulunduğunu belirtmek mümkün. Bu iddia 'barış' iddiasıdır. Kürt siyasetini yakından takip edenler iyi bilir; İmralı ve Kandil, Kürtlerle ilgili önemli konulardaki sözleri, çıkışları DTP'ye veya başka siyasetçilere bırakmaz. Kendileri yapar. Siyasetçilere sadece ona uymak kalır.
Örgütün son günlerdeki yayınlarına bir bakın; 'dağdan iniş', 'eve dönüş', 'barış' gibi konular çoktan gündem dışı kalmış durumda; her gün “şu kadar yeni savaşçı saflara katıldı” diye haberlerle adeta savaş çanları çalıyorlar. Bu hava DTP'ye de, Kürtlere de sirayet ediyor. Ahmet Türk'ün konuşması işte bunun için önemli; İmralı ve Kandil'in tansiyonu yükselttiği bir atmosferde Türk, taahhüt verircesine silahları devre dışı bırakmayı gündeme getirebildi. Türk, Kürt sorununun çözümünde silahların nasıl büyük bir açmaz oluşturduğunun gayet farkında. Bunu Cumhuriyet tarihinin bu en önemli oturumunda kararlılıkla dile getirmesi büyük önem taşıyor.

Kürtlerin beklentilerine tercüman oldu
Kürtler, Türk'ün konuşmasını kahvelerde, işyerlerinde ve evlerinde dinledi. Televizyonların canlı yayınlarından takip ettim. Herkes pür dikkat kesilmişti. Anladım, insanlar umuda kulak verir. Türk, bu konuşmasıyla Kürtlerin özlemlerine, beklentilerine tercüman oldu. Türk'ün hükümetten istediği, çözüm için ciddi bir yaklaşım geliştirmesidir. Bunun için de, şu soruları sormakta bence gayet haklı: “Hükümetin amacı sorunu kalıcı bir şekilde ve demokratik bütün hakları hayata geçirerek çözmek midir? Yoksa bu sorunla bir müddet daha yaşamaya devam etmek, yani sorunu katlanılabilir bir düzeye çekmek midir? Bu konularda hükümet acilen netleşmelidir”

http://www.taraf.com.tr/haber/43937.htm

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.