Türkiye’de çocuk olmak şans mı?

Türkiye’de çocuk olmak şans mı?

Çocuk bayramı olan tek ülkeyiz diye, dün yine uzun uzadıya nutuklar dinledik.

Yalan değil. Evet, çocuk bayramı olan tek ülkeyiz.
Peki, ama aynı zamanda, çocuğa hak ettiği değeri veren bir ülke miyiz?
İşte bu soruya evet demek mümkün değil.
Varsa bir babayiğit, bizi de inandırsın, kendisini başımızın üzerinde taşıyalım.
Araştırmalara bakılırsa, en azından bazılarımıza göre, halimiz hiç de fena değil. En azından komşularımıza göre daha iyi durumdayız.
Ama çocuklar için aynısını söylemek o kadar da kolay değil!
Okulda olması gerekirken, pek çoğu okulda değil sokakta.
Çocuk evliliklerin oranı, olağanüstü düzeyde.
Çocuk işçilerin sayısı, her geçen gün artıyor.
Eğitim onlar için bir keyif değil, eziyet.
Yarış atı gibi bir sınavdan çıkıp, diğerine koşturuyorlar.
İlgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim gören, yok denecek kadar az.
Ama biz yine de dün onları yere göğe koyamadık.
Onları ne kadar çok sevdiğimizi, onlara ne kadar önem verdiğimizi bıkmadan, usanmadan anlattık.
Ama çocuk da olsalar artık onlar da kanmıyor. Lafa değil kendileri için yapılanlara bakıyorlar.
Devletin çocuklara bakış açısında iyileşme yok mu, elbette var.
Aileler, eskiye oranla çocuklarıyla daha az mı ilgileniyor? Elbette hayır.
Pozitif yönde fazlasıyla gelişme var. Ama hâlâ hak ettiklerinin çok uzağındalar...
Elbet gün gelecek, çocuklarımız bizim de baş tacımız olacak. Bayramlarda söylenenler lafta kalmayacak. Ama ne zaman?..
Bunun umudu bile, bu haftayı keyifle geçirmemize yeter de artar.
En azından bir haftalığına da olsa, dünü dünde bırakıp geleceğe bakalım...
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız ve haftanız, bir kez daha kutlu olsun...

YGS’yi neden doğru okumalıyız!
 Görünen o ki YGS sonuçları hâlâ ciddiye alınmıyor.
YÖK, ÖSYM ve MEB’den hâlâ tek satırlık açıklama yok.
Sanki bu onların başarı ya da başarısızlığı değil.
Her üç kurumun patronu da, “Biz daha yeni geldik. Daha bir yıl bile olmadı” diye, sakın ola enkaz edebiyatı yapmasınlar.
Çünkü kurumlarda devamlılık söz konusu...
Eğer geleceği kurtarmak istiyorsak -ki bu konuda başka bir çaremiz yok- dünü dünde bırakıp geleceğe bakmak zorundayız.
Bugün ortada ciddi bir sorun var.
Lise mezunları lime lime dökülüyor. Türkçe’de bile soruların yarıdan fazlasını yanlış yapıyorlar.
Ama en vahimi, 40 soruda 4’ten daha az neti olanlara yönelik rakamlar.
Ürkütücü hem de çok ürkütücü!
Sınavı geçerli sayılan 1 milyon 787 bin adaydan, 1 milyon 260 binin, Fen testinde 4 ve altı net çıkartması, mutlaka çok iyi araştırılmalıdır.
Sorun Fen öğretmenlerinde mi yoksa sistemde mi?
Hastalık neredeyse doğru tespit edilsin ki, tedavisi de ona göre gerçekleşsin...
Hele bir de halen üniversitede okuyan ve üniversiteden mezun olanlarla birlikte, dershane dopingi olmasaydı, gerisini siz düşünün. İşte o zaman sıfır alanların sayısı 50 binle sınırlı kalmaz, yüz binlerle ifade edilirdi!..

Umut tacirliğine son verilsin
Lisenin her türünden mezun olanları, üniversite önüne getirip yığmakla bu sorun çözülmez. Dünyanın hiçbir yerinde böylesi bir umut tacirliği söz konusu değil. Yine dünyanın hiçbir yerinde, doğan her çocuk, üniversite muzunu değil. Olmak da istemiyor. Ülke ihtiyaçları da bunu gerektirmiyor.
Biz herkese doktor, mühendis, öğretmen, yargıç olacaksın diye gaz veriyoruz, yıllarca dershane kapılarında süründürüyoruz  sonra da, sizden hiçbir şey olmaz diye kapı önüne koyuyoruz.
Siz hiç oto tamircisi, itfaiyeci, kuaför, çöpçü, bahçıvan, vinç operatörü, fayansçı, tesisatçı olacağım diyeni gördünüz mü? Oysa bu mesleklerin hepsi de onurla ve severek yapılacak meslekler, bu işleri yapacak olanları ta en başından itibaren, kafalarını hiç karıştırmadan o mesleklere yönlendirsek, hem çok daha mutlu olacaklar hem de boşuna hayal kırıklıkları yaşamayacaklar.
Önleri kapatılıp, gelecekleri karartılacak mı? Kesinlikle hayır, istedikleri zaman açık liseyi bitirip, üniversiteye gidebilirler. Yeter ki istesinler...
Eğer her mesleği önemser ve o mesleği yerine getirenleri onurlandırırsak, bundan sadece onlar değil ülkemiz de mutlu olur.
Yaşam kalitesinin yükselmesi sadece üniversite mezunlarıyla olmuyor, ara insan gücünün işini sevmesi ve onu en iyi şekilde yapmasıyla mümkün...
Ülkemizde işini çok iyi yapan usta niye yok diye, hiç düşündünüz mü?..
Özetin özeti: Eğitim ciddi bir iş ama bunu hâlâ anlayamadık!..

Abbas GÜÇLÜ-Milliyet

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.