“Türkçe Düşünmeyeceksin!”

“Türkçe Düşünmeyeceksin!”

Yabancı dil öğrenimi ile ilgili olarak akademisyenlerin yanı sıra konuyla az veya çok ilgisi olan sıradan vatandaşların da yöntemle ilgili önerileri, hatta kesin beyanları vardır.

Yabancı dil öğrenimi ile ilgili olarak akademisyenlerin yanı sıra konuyla az veya çok ilgisi olan sıradan vatandaşların da yöntemle ilgili önerileri, hatta kesin beyanları vardır. Bu konuda farklı yorum ve yöntem arayışlarının hariçten gazel okuyanlara kadar düşmesinin temel nedeni dil öğreniminde karşılaşılan güçlükler, daha özetleyici olmak gerekirse dili öğrenememe yatar.

Ne zaman bir yabancı dili öğrendiğimizi, bildiğimizi varsayabiliriz? Bu soruya verilecek net bir yanıt yoktur, ancak çoğu zaman yabancı dili öğrenen kişinin o dile bağlı olarak işini görmesi durumunda bir tatminden söz edilebilir. Örneğin, Kapalıçarşı’da yabancı turistlere lokum satan kişinin İngilizcedeki tanımlıkları doğru kullanması, have done ile did zamanlarını birbirinden ayırarak yerinde kullanmasını beklemek çok ileri gitmek olarak nitelenebilir; bu kişinin yaptığı veya en azından yapması gereken şey, lokum ve pazarlıkla ilgili sözvarlığı ve ifadeleri bilmesidir. Öte yandan üniversitede araştırma görevlisi olan bir Türkün, çağdaş bilgiye ulaşması ve mesleğinde ilerleyebilmesi için İngilizceyi lokumcu İngilizcesi düzeyinden çok daha ileriye taşıması gerektiği açıktır.

Dil öğretimiyle ilgili mevcut veya etkili yöntemlere değinmeyi bir kenara bırakarak sıkça duyulan “Türkçe düşünmeyeceksin” sözünün ne kadar doğru olduğunu anlamaya çalışalım. Sihirli bir formül veya yöntem havasını taşıyan bu önermeyi değerlendirmeden önce dilin işleyişini anımsamakta yarar var: Biz nasıl konuşuyoruz, yani nasıl oluyor da hiç düşünmeden anadilimizi konuşuyoruz? Anadilimizi düşünmeden konuşmamızın nedeni, çok açık ki sözcükleri ve dilbilgisini biliyor olmamızdır. Sözvarlığı ve dilbilgisini bulunduğumuz ortam Türkiye, yani Türkçe konuşulan bir yer olduğu için doğal olarak öğreniriz. Bize sözvarlığının ve dilbilgisinin öğretilmesine gerek yoktur, ancak öğretilmesi durumunda dili daha özenli ve güzel konuşuruz. Eğitim, zaten var olan dil yeteneğini daha üst düzeye çıkarır, eğer kişinin yeteneği ve ilgisi varsa, dili sanatlıca kullanır. Peki yabancı dili, diyelim ki İngilizceyi, Türkçede olduğu gibi düşünmeden konuşabilir miyiz? Bu soruya verilecek yanıt ne yazık ki “hayır”dır, çünkü şu soruya verilen yanıt hemen her zaman “hayır” dır : Siz Türkçede bildiğiniz kadar İngilizce sözcük biliyor musunuz, Türkçesini bildiğiniz bir sözcüğün İngilizcesi nedir hemen aklınıza geliyor mu, İngilizcenin yapısına, yani dilbilgisine –ister doğal isterse de kitabi öğrenme yoluyla- Türkçede olduğu kadar vakıf mısınız?

Başka bir deyişle söylemek gerekirse, Türkçe ya da İngilizce düşünmek, eldeki malzemeler (sözcükler, dilin yapısı, zamanla kazanılan dil becerisi) ile bir sonuç olarak ortaya çıkar. Bir dili çok iyi bildiğimiz için o dilde düşünürüz, o dili rahat konuşmak için o dilde düşünmek diye insanın elinde olan bir seçenek yoktur. Sanki karşı tarafın iradesi ve seçimiymiş gibi, birine İngilizceyi kem küm etmeden konuşmak için “Türkçe düşünmeyeceksin!” demek, sözü söyleyenin dil öğrenme olayına ne kadar uzak olduğunu göstermenin ötesinde hiçbir gerçekliği yoktur.

Kaynak: https://www.okyanusingilizce.com/

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.