Rezervler ne olmuş diye baktığımızda, 26 Mayıs itibarıyla TCMB dış varlıklar toplamı 1 trilyon 730 milyar TL, toplam döviz yükümlülükleri 1 trilyon 664 milyar TL, aradaki fark yani varlıklardan borçları çıkarınca 66 milyar TL kalıyor. Bu da 4 milyar dolara denk geliyor.
Ancak net rezervimiz bu kadar değil… Bir de Merkez’in swap yani borç aldığı dövizler var onları da bu rakamdan düşmek gerek. 20 Mayıs itibarıyla swap toplamı 64,6 milyar dolar. 64,6-4= eksi 60,6 milyar dolar…
Türkiye gibi bir devletin kasasında -60 milyar dolar var…
Allah korusun deprem olsa, Ukrayna’ya saldırdıkları gibi bize de bir süper güç saldırsa stoklar bitince onları yerine koymak için gerekli olan para durumu yani rezervler ekside…
Türkiye’nin kısa vadeli borcu ne kadar? 181 milyar dolar. Normalde bir devletin rezervi en az kısa vadeli borcunu karşılayıp 6 aylık ithalatına yetecek kadar olmalıdır. Ama Türkiye bundan çok uzakta…
Bu noktaya kadar yazdıklarında yeni bir şey yok, kendini tekrar etme dediğinizi duyar gibiyim. Eyvallah haklısınız. O zaman kamuoyunda söylenmeyen iki konuyu söyleyelim farkımız ortaya çıksın:
1- Kurda durum gerçekten kötü zira ABD’de FED Eylül ayında faiz artırım döngüsüne biraz ara versin şeklinde görüşler belirmeye başladı. Çünkü ABD durgunluk riskinden çok korkuyor ve gelen verilerden mesela konut satışlarının dramatik düşüşü bunu işaret ediyor.
Bu durum nedeni ile DXY yani Dolar Endeksi 105’den 101’e, ABD 10 yıllık tahvil faizi 3,20’den 2,75’e gerilemiş, yani dolar kan kaybetmiş. Sonuç olarak gelişen piyasa paraları ise değerlenmiş, mesela Güney Afrika Randı dolara karşı 16,20’den 15,50 olmuş. Peki Lira? 15,80’den 16,30’a yükselmiş.
Dünyada dolar zayıflarken, gelişmekte olan ülke paraları değer kazanırken, Lira’nın yükselişi ne demektir? Türkiye’de işlerin son derece kötü gittiğini gösteriyor.
Bakın Türkiye’de cari açık artık gelirlerle değil, bir şekilde borçla fonlanıyor. İlk dört ayda 32 milyar dolar mal ticaretinde açık verdik. Yani yaklaşık ayda 7-8 milyar dolar açığımız var. Turizm gelirlerinin iyi olduğunu kabul edelim. Bu sezon 40-45 milyar dolar turizm geliri demek 6 aylık açığı kapattık demektir. Peki geri kalan 6 ay ne olacak? Türkiye 2022 yılında en az 45 milyar dolar açık verdiğinde bunu hangi döviz kaynağı ile kapatacak?
Dünyada dolar, faiz artırımlarına mola verilebilir diye zayıflıyor diyoruz ama FED’in faiz artırımı konusunda mola verip vermemesinde bakacağı iki önemli veri var: Birincisi enflasyon, ikincisi ise istihdamın durumu. Acaba faiz artırımları ile istihdamı yani ekonomiyi ne kadar bozduk diyecekler?
Bu durumun belli olacağı tarih ise 2-3 Haziran olacak, ADP Ulusal İstihdam Raporu 2 Haziran’da devlet raporundan önce gelecek ve tarım dışındaki istihdam rakamını bize gösterecek. Burada beklenti 295 bin. 3 Haziran’da ise resmî rapor gelecek ve beklenti 320 bin olacak. Beklentilerin üstündeki rakamlar faiz artırımına devam kararını güçlendirecektir. Bu da dolar/TL için yukarı gidiş anlamına gelir.
2- 3 Haziran aynı zamanda Türkiye enflasyon rakamının da açıklanacağı tarih olacak, yüzde 70 rakamının aşılması negatif reel faizi artıracağı için bir kırılma yaşatabilir. An itibarıyla 70 enflasyon varken 14 faiz durumunda açık 56 puandı. Bu fark arttıkça Lira’dan kaçış artıyor ki bunu artık hepimiz biliyoruz…
3- Türkiye’de iç dolar talebini durdurmak için kur korumalı hesabın 16,40 kurdaki maliyeti 100-120 milyar TL olacak. Gelecek süper bono ya da enflasyon korumalı bono doları tutmak için değil, KKM maliyetini ödemek için gelecek! Yani bir kredi kartından çekip, diğer kredi kartına yatıracağız. Taklacı güvercin sizce havada kaç takla atabilir?
Bu işin sonunda Hazine’nin borcun altında ezilerek kurdaki kontrolünde kaybedilmesi ve çifte krizin çıkması sürpriz olmayacaktır. Kısacası “Faiz+Kur Krizi” doğacaktır.
4- Tablonun kötüye gittiğini kredi derecelendirme kurumlarının açıklamalarından da görebiliyoruz ki, bu durum Türkiye’nin notu üzerinde sonbahar sonrası yeni indirimler olarak da etkili olabilir.
En son uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notuna ilişkin güncelleme yapılmadığını duyurdu.
Kurum 2020 yılında kredi notunu B1’den B2’ye indirirken bakın neler söylemişti ve dün suskunluğu ile neyi teyit etmiş oldu:
“Türkiye’nin dış kırılganlıkları muhtemelen ödemeler dengesi krizine yol açabilir.”
“Türkiye’nin kredi profiline yönelik risklerin artması ile birlikte, ülkenin kurumlarının bu zorlukları etkin bir şekilde çözmekte isteksiz olduğu ya da çözemediği görülmektedir.”
“Uzun yıllardır kredi gücünün kaynağı olan mali tamponları aşınmaktadır.”
2020 yılında aslında Moody’s noktayı koymuş, olayı özetlemiş artık bu noktadan sonra yapacağımız tek şey tabloyu izlemek olacak
Evren Devrim Zelyut-Paramedya