Medyada kuşaklar, X, Y ve Z olarak sınıflanmaktadır. Bazı bilim insanlarına göre bu kuşaklar kapitalizmin, popüler kültürün yapay olarak ortaya koyduğu bir yaklaşım olarak ifade edilmektedir. Her ne kadar yapay olarak ifade edilse de, gerek teknolojinin gerekse sosyal yapının etkisiyle kuşaklar arasında bazı davranış kalıplarının çok fazla ayrıştığı da bir gerçektir. Evlerde elektriğin, televizyonun, bilgisayarın olmadığı dönemlerde X kuşağının varlığından söz edilmektedir. X kuşağı 1960-1979 arasında doğanları kapsamaktadır. Mahalle takımları kuran, futbol, 9 kiremit oynayan, 3 taş oyununda kıyasıya mücadele eden, topaç çeviren, saklambaç oynayan, sokaklarda kızak kayan bir kuşak özelliği taşımaktadır. Bu kuşağın en önemli özelliği bedensel-kinestetik zekâyı baskın kullanması ve daha fazla arkadaş, dost, toplumcu ve ilişki merkezli olmasıdır.
X kuşağını Y kuşağı izlemektedir ve 1980-1999 yılına kadar geçen sürede doğan ve yetişen kuşağı temsil etmektedir. Y kuşağının hayatına yavaş yavaş teknoloji girmeye başladığı, televizyon seyretmenin, bazı dijital oyunların hayatın bir parçası olduğu dönemdir. X kuşağına göre daha teknoloji merkezli olmalarına rağmen, geleneksel oyunların bu kuşakta da oynandığı bilinen bir gerçektir. Z kuşağı (2000 ve sonrası) tamamen teknolojiye yatkın, bireysel takılan, benmerkezci ve duygusal bağımlılıkları çok az olan bir yapıya sahiptir. Kuşaklar arası farklılaşma insanoğlunun dünyada var olduğu ilk çağlardan beri devam etmektedir. 21. yüzyılda ise bu çatışma daha bariz bir şekilde yaşanmaktadır.
Z kuşağına nasıl bir ebeveyn olmak gerekir?
Z kuşağı ebeveyninin en çok sorunla karşılaştığı dönem, ergenlik ve sonrası dönemdir. Ebeveyn Z kuşağı ile sorunlarını bu dönemde çözmeye çalışmakta ve başarısız olmaktadır. Ebeveyn, çocukları ile bebeklik döneminden itibaren ilgilenmeye başlaması gerekir. Özellikle 6 aylık oldukları dönemden itibaren 36 aya kadar her akşam düzenli hikâye anlatması, 36 aydan itibaren de çocuklarının öğrendikleri hikâyeleri anlatması için teşvik edilmesi önerilmektedir. Bu dönemde hikâye dinleyen çocukların hem kelime dağarcığı hem de dinleme ve izleme becerisi gelişir. Bu yaş aralığında sessiz olması için televizyon karşısına oturtulan, eline tablet ya da cep telefonu verilen çocuklar, teknoloji merkezli yetişecekleri gibi, teknoloji bağımlısı olmanın temelleri de atılmış olur. Küçük yaşlarda televizyon izletilen, tablet ve bilgisayarla yetiştirilen çocuklarda hiperaktivite, dikkat eksikliği ve dürtüsellik davranışlarında artış görülür.
Ebeveyn çocuğunu spora yönlendirmeli, oyun bahçelerinde oynama, takım oyunlarına katılma, çamura bulaşma, kirlenme, doğa ile iç içe olmalarını sağlamalıdır. Özellikle kamp yapma, pikniğe gitme, doğa yürüyüşleri, top oyunları, psikomotor becerileri geliştirecek etkinlikler, çocukların hem beden hem de ruh sağlıkları açısından son derece önemlidir. Silikon vadisindeki mühendislerin, çocuklarını 14 yaşına kadar televizyon, bilgisayar, tablet ve cep telefonundan uzak tuttuğunu duymuştum. Çocukların kapalı ortamlarda legolarla oynaması, küçük ev aletleri ile çalışması, hobilerine uygun etkinlikte bulunması ebeveyn tarafından mutlaka desteklenmesi gerekir. Bu dönemde satranç öğrenmeye başlaması, yaşına uygun rakiplerle karşılaşması, evcil hayvanlarla ilgilenmesi, gelişimi açısından önemlidir.
Çocukların 6 yaşına kadar öz yönetim becerisini kazanması için sorumluluk verilmesi gerekir. Çocuk yatağını toplayabilmeli, odasını düzenleyebilmeli, sofra kurulumuna yardım etmeli, basit ev işlerinde ebeveyne yardım etmesi için yönlendirilmelidir. Çocuklar bu dönemde yavaş yavaş zaman kavramını da öğrenmeye başlar. Çocuklar bu dönemde uyuma, oynama zamanlarını planlama becerilerini kazanması için teşvik edilmelidir.
Çocuklar okul çağına başlamadan önce erken çocukluk eğitimi ve okul öncesi eğitimi almışsa, ilkokula başladığında çok fazla sorun yaşamaz. Okul öncesi eğitim alan çocukların, okulda daha fazla başarılı olduğu, kelime dağarcığının geliştiği, dinleme-izleme becerilerini kazandığı bilinmektedir. İlkokulun ilk yıllarında öğretmenler teknoloji merkezli ödev vermezler. Bu sebeple çocukların dijital araçlarla tanışmalarını gerektirecek bir durum yoktur. Ancak Covid-19 döneminde dersler hem televizyon hem de bilgisayar üzerinden verildiği için çocuklar dijital araçlarla daha erken tanışmışlar, ödevleri bu araçlar üzerinden yaptıkları için dijital bağımlılıkları da zamanla artmaya başlamıştır.
Çocuklarının yanında sürekli cep telefonuyla oynayan, tablet ile sosyal medya hesaplarında sörf yapan ebeveyn, özellikle okul döneminde çocuğuna olumsuz örnek olur. Ebeveyn evde kitap okumuyor, dizi film izliyor, bilgisayarda oyun oynuyor, çocuğun da odasında ders çalışmasını istiyorsa, bu durum kısa zamanda aile içinde soruna dönüşür. Çocuğun odasına bilgisayar koyulmaması, kişisel cep telefonu ve tablet verilmemesi gerekir. Bu dijital araçlarla çocuklar ne kadar geç tanışırsa, çocukların gelişimi açısından o kadar iyi olur. Evde çocukların dersleri için güvenli internet ortamı yaratılmalı, çocukların seviyelerinin üstündeki sitelere girmeleri engellenmelidir.
Aileler ne kadar çok çocuklarını engellemeye çalışırsa çalışsın belirli bir aşamadan sonra dijital araçlardan uzak tutmaları zorlaşır. Çünkü çocuklar sınıf arkadaşlarının da etkisiyle bir şekilde bu araçlara ulaşmaya, oyun oynamaya, arkadaşlarıyla iletişim kurmaya başlar. Bu aşamada ergenlik dönemine giren gençlere ailelerin engel olmaya çalışması, ebeveyn-genç çatışmasını alevlendirir ve içinden çıkılmaz hâle dönüştürür. Bu aşamada dijital bağımlılıkla mücadele etmek için engel koymanın dışında, sportif, sanatsal, kültürel etkinliklere yöneltmek olumlu bir sorun çözme yaklaşımı olur. Dijital teknolojiden gençleri tamamen uzaklaştırmak günümüz şartlarında zor bir süreç olduğu için yapılması gereken dijital teknoloji kullanmanın dozunu ayarlamak, erken yaşlarda çocuklara kazandırdığımız öz yönetim becerisini işe koşmak gerekir. Mıchıo Kaku’nun (2020) ifade ettiği gibi, akademik açıdan başarılı olan çocukların ortak özelliği: “Hazzı erteleyebilme” becerisidir. Çocuklar hazzı ne kadar erteleyebilir, hedonist yaşamazsa, başka bir anlatımla dijital teknolojilerden ne kadar uzak dururlarsa, başarı düzeyleri de o oranda artacaktır.
Z kuşağı ebeveyni öncelikle dijital teknoloji bağımlısı olmamalı, gerektiği zamanda kullanmasını bilmelidir. Bu durum, çocuklara iyi bir rol model olabilir. Çocuklara sınır koymak yerine, çocukların kendi sınırlarını kendilerinin koymalarını sağlamak daha doğru bir yaklaşım olabilir. Dijital teknolojilerin kullanımıyla ilgili olumsuz haberleri izlemesi, çıkarım yapması için ortam yaratılması gerekir. Dijital teknoloji kullanmayı, ödül olarak sunmak yerine, gerekli olduğunda kullanmanın önemi kavratılmalıdır. Çocuklarla ebeveynin ortak zaman geçirmeleri sağlanmalı, sosyal faaliyetleri birlikte geçirmeleri için ortam yaratılmalıdır. Dijital teknolojileri kullanmanın olası sonuçları konusunda çocuklar bilgilendirilmeli, gerekçeleri açıklanmalıdır. Çocuklara evde, okulda ve sosyal çevrede daha fazla görev ve sorumluluk verilmeli, onların kendilerini gerçekleştirmeleri sağlanmalıdır. Ebeveyn çocuğun ilgi alanlarını bilmeli, çocuğun ilgi alanları hakkında sohbet etmeli, o ilgi alanlarında gelişmesi için desteklemelidir.
Sonuç olarak çocuklar gördüklerini yapar, öğrendiklerini tekrar ederler. Bu sebeple ortaokulun sonuna kadar mümkün mertebe dijital teknolojilerden uzak tutulmaları gerekir. Bunun için ebeveynin özel gayreti, çabası ve mücadelesi etkili olur. Kitap okumak, doğa sporları, sosyal faaliyetler, gezi-gözlem, hobiler bu açıdan önemli araçlardır. Ebeveynin çocuğuna olumlu ortam yaratması ve iyi arkadaş gruplarına girmesini sağlaması gerekir. Türk atasözünde ifade edildiği gibi: “Üzüm üzüme baka baka kararır.” Çocuklar, arkadaşlarının ilgilerinden etkilenir ve grup davranışında bulunmaya daha fazla istekli olurlar. Z kuşağı ebeveyni, aynı zamanda iyi bir teknoloji okuryazarı olmak zorundadır. Eskimemek, değişime ayak uydurmak için sürekli öğrenmeye çalışması, dijital araçları etkili ve doğru zamanda kullanması, çocukların gelişimi açısından önemlidir. Sosyal medya kullanımında uyulması gereken etik ve yasal kuralları da çocuklarına öğretmesi gerekir. Siber zorbalık çocuklar açısında ciddi sorundur. Siber zorbalığa maruz kalan çocukların okuldan uzaklaştıkları, psikolojik travma yaşadıkları bilinmektedir. Ebeveyn çocuğunu izlemeli, davranış sorunlarını analiz etmeli, gerekli durumlarda psikolojik danışmanlardan destek almalıdır. Z kuşağı ebeveyninin bilmesi gereken en önemli konu, Z kuşağı yönetilmekten hoşlanmaz. Bu sebeple, Z kuşağı ile demokratik bir ortamda iletişim kurmak, onlara seçenek üretmek daha doğru bir yaklaşım olur.
Prof. Dr. Necati Cemaloğlu