Milliyet'ten Çiğdem Yılmaz; objektifini geleceğin belirleyicisi olarak görülen Z kuşağı gençliğine çevirdi. Z kuşağı, 2000 ve sonrasında doğan nesli tanımlıyor. En belirleyici özellikleri internetin içine doğmaları. Sosyal medyanın politik gücü olarak görülen Z kuşağı, Türkiye nüfusunun yüzde 39'unu oluşturuyor. 2023'te yapılacak bir seçimde, bu kuşağın yaklaşık yüzde 20'si oy kullanacak. Bu da 5 milyon kişiye denk geliyor. Sadece İstanbul'da 2023'te yapılacak bir seçimde, ilk kez oy kullanacak yaklaşık 1 milyon Z kuşağı genç bulunuyor.
Partilerin gündeminde
Tüm dengeleri değiştirebilecek güce sahip olan Z kuşağı, bu nedenle bütün partilerin gündeminde. Partiler, Z kuşağının talep ve beklentilerine odaklanmış durumda. Herkesin merak ettiği Z kuşağı bugüne kadarki en sorgulayıcı nesil olarak görülüyor. Siyasette tabuları yıkması beklenen Z kuşağı gençleri, özgürlükçü, ön yargıları olmayan, evrensel ilkelere inanan, internetsiz hayattan tat almayan gençler olarak tanımlanıyor. Özgürlüklerinin kısıtlanabilme ihtimalini gördükleri anda ise tepkilerini hemen sosyal medya mecralarında ortaya koyuyorlar.
Tabuları yıkıyorlar
Z Kuşağı apolitik zannedilen ama aslında oldukça politik olan bir nesil. Ancak politikayla da diğer birçok alanda olduğu gibi anlık ilgileniyorlar. İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Murat Şeker, Z kuşağının siyasete bakış açısını, dini değerlere yaklaşımını ve hayattaki beklentilerini Milliyet'e şöyle anlattı:
'Ön yargıları yok'
"Z kuşağı gençlerin kimseyi bir şekle, bir kalıba sokmak gibi ön yargıları bulunmuyor. O yüzden siyasi fikirleri sabit değil. Daha evrensel ilkelerle olaylara bakabiliyorlar. Tabii bir de Türkiye açısından düşündüğümüzde Z kuşağı neredeyse hayata adım attığından beri aynı iktidar partisinin yönettiği bir ülkede yaşıyor. O yüzden geçmişe dönük yapılan karşılaştırmalar onlar için pek bir şey ifade etmiyor. Dolayısıyla Z kuşağı tamamen gelecek yıllara odaklanıyor. Kendisiyle ilgili olan bir konuyu hemen gündemine alıp sorgulayabiliyor. Örneğin özgürlüklerinin kısıtlanabilme ihtimalini görürse hemen aksiyon alıp tepkisini ortaya koyabiliyor. Bu zamana kadar gelen en sorgulayıcı nesil olarak karşımıza çıkıyor. Devlet artık onlar için 'Baba' değil, onlara hizmet etmesi için oluşturulmuş bir organizasyon. Önceki nesillere göre olaylara konulara ve tartışmalara daha objektif bakabiliyorlar. Her ideolojinin ve siyasi akımın yanlışlarını görebiliyorlar ve kararlarını buna göre değiştirebiliyorlar."
'Evrensel ilkeler'
"Dini konulara bakış açısından ise sekülerleşmenin arttığını söyleyebiliriz. Bugüne kadar pek de sorgulanmayan birçok dini konuda akıllarında sorular var. Daha evrensel ilkelere inanıyorlar. Aslında bu ilkeler de dinlerin ortak tavsiyeleri olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan bazı araştırmalar gösteriyor ki, kendini bir siyasi partiye yakın hissetmeyenlerin çoğaldığı bu kuşakta, kendini herhangi bir dine de yakın hissetmeyenler diğer kuşaklara göre daha fazla ağırlığa sahip. Haline şükreden bir kuşak değil, rekabet içinde büyüdüklerinden sürekli daha fazlasını ve iyisini istiyorlar. Ve bunun hakları olduğunu düşünüyorlar."
'Özgürlükçü nesil'
"Z kuşağını anlamak başlıklı araştırmamızda bu kuşağın hayattan beklentilerinin, iş koşullarına ilişkin görüşlerinin, mutluluk kaynaklarının önceki nesillere göre farklılıklar taşıdığını tespit ettik. Artık bireyci yaşamak isteyen, girişimci özellikleri ve özgüveni yüksek bir nesil var. 'Sizi hayatta kim mutlu eder' sorusunda ailesinden sonra kendini gören bir nesil. 'Hayatta en çok sizi ne mutlu eder' dediğimizde ise ilk sırada başarı geliyor. Rekabetçi bir nesil. Dünyayı gezmeyi ve yeni şeyler keşfetmeyi her şeyin önünde görüyor. Ev almak gibi bir hayali yok, dünyayı gezmek gibi hayalleri olan bir nesil. Yine büyüyünce doktor olmak isteyen bir kuşakla karşı karşıya değiliz. Bir mekana bağlı kalmadan gelir elde etmek isteyen, özgürlükçü, hemen karar değiştirebilen bir nesil."
'İnternetsiz olmaz'
Prof. Dr. Murat Şeker, "Bu neslin yüzde 56'sı sabah uyanınca telefonunda kendisiyle ilgili bir şey var mı diye bakıyor. Yüzde 18'i acilen tuvalete gitse bile akıllı telefonunu yanına alıyor. İnternet olmadan hayatının keyifsiz olacağını düşünenler çoğunlukta. Toplum değişir mi, değişmek zorunda, ayak uydurmak zorunda, zaten toplumun çoğunluğunu giderek bu kuşak ve bu kuşağın etki alanına aldığı kuşaklar oluşturacak. Değişim, dönüşüm kaçınılmaz. Ne olursa olsun geleceğin yöneticileri, siyasetçileri, belediye başkanları olacak bu kuşağın şimdiden çok iyi bir şekilde analiz edilmesi ve anlaşılması gerekiyor" dedi.
'Adalet ve eğitim'
Prof. Dr. Şeker, "Yine yaptığımız bir araştırmada, 'Siyasetle ne derece ilgilisiniz' dediğimizde yüzde 23'ü ilgili olmadığını söylemişti. Benzer bir oran din ile ilgili olmakta da karşımıza çıktı. Kendini din ile çok ilgili görenlerin oranı sadece yüzde 10. Yüzde 78'i karşısına çıkan tüm kuralları sorguladığını söylüyor. Ülkemizin en önemli sorunu olarak eğitim ve adalet sorunlarını ilk sıraya koyuyorlar" diye konuştu.
'Sağcısı da solcusu da...'
S.C.(19): "Türkiye'ye dair umudum yok. Her yerde insan kayırma var. Liyakat denilen şey yok. Böyle olunca da insanın umudu da olmuyor. Siyasetle ilgilenmiyorum, sağcısı da solcusu da aynı. Türkiye'de insanların birbirine tahammülü yok. Hayatımı kafama göre yaşıyorum, yalansız ve kimseye zarar vermeden, ön yargılardan uzak. Ailem aşırı dindar ama benim yaşam tarzıma karışmıyor. Fakat uzun saçlı ve küpeli olduğum için çevremdeki bazı insanlar çok ön yargılı. Tek istediğim de iyi bir müzisyen olmak."
'Düşünce özgürlüğü yok'
B.S.Ç.(19): "Mimarlık okumayı düşünüyorum. Genelde internette vakit geçiriyorum. 'İyi ki internet var' diyebilirim. Öğreniyoruz, bakış açımız değişiyor. Sadece okulda ya da ailemizden öğrendiklerimizden ibaret değil hayat. En basiti; kişinin dini beni ilgilendirmiyor. Karşımdaki insanın diniyle değil, vicdanıyla ilgileniyorum. Tuttuğu oruç, kıldığı namaz benim için bir şey ifade etmiyor. Çevreye, insana, hayvana karşı duyarlı mı önemli olan bu. Şort giymeyi çok seven biriyim ancak toplu taşıma kullandığımda giymiyorum, tacizden korkuyorum. Bu korkuyu yaşamak istemiyorum. Türkiye'de o kadar önemli konular varken biz çok farklı konuları konuşuyoruz. Ancak yanlış olan her şeyi de dile getiremiyoruz. Çünkü, düşünce özgürlüğümüz yok."
'Bakış açım ailemden farklı'
N.S.(16): "Ailemin tek düşüncesi para kazanabileceğim bir meslek seçmem. İlkokuldan beri çocuk doktoru olmak istiyorum. Bunu seçmemi ailem de onaylıyor. Tıp değil, farklı bir şey de okumak isteyebilirdim. Bu tercihi yaparken tamamen kendi kararlarım doğrultusunda olacaktır. Hayallerimin, ailemin fikirleri üzerine şekillenmesine izin vermeyeceğim. Bunun için de çok fazla okuyorum ama okuduğum kadar da internette vakit geçiyorum. Bu durumdan da rahatsız değilim. Bilinçlenmemi sağlıyor. Şimdiden ailem gibi düşünmediğimi fark ettim. Ailem aşırı inançlı ben de öyleyim ancak onların farklı inançlara bakış açısı ile benimki aynı değil. Ateist birine ailemle benim bakış açım çok farklı olur. Türkiye'de en rahatsız olduğum konu, kadın ve erkekler arasında eşitlik yok. Bunun yanı sıra her gün kadınlar ölüyor, çocuklar istismara uğruyor, hayvanlara işkence yapılıyor, bunlar tartışılsın ve çözüm bulunsun."
'Günde 9-10 saat internetteyim'
D.A.Y.(16): "Hafızlık okuyorum, liseyi de dışarıdan okuyorum. Küçüklüğümden beri doktor olmak istiyordum, liseyi dışardan bitirirsem inşallah doktor olacağım. 24 saatin yaklaşık 9-10 saatini internette geçiriyorum. İnternette genelde oyun oynuyorum. Ailemle birçok konuda aynı düşünmüyorum, ancak bunları onların yanında pek dile getiremiyorum. İnsanların dini tercihleri ya da yaşam biçimleriyle ilgilenmiyorum. Ateist birine saygı duyarım, ancak arkadaşlık yapmam. Hepimizin inandığı ya da inanmadığı kendisine, herkes kendisinden sorumlu..."
'Yaşam tarzıma saygı duyulsun'
B.A.(16): "Lise öğrenciyim. Yazılım mühendisi olmak istiyorum. Aynı zamanda da editörlük yapıyorum. İnternette vaktimi genelde faydalı şeyler için kullanıyorum. Yazılımla ilgili bir çok programı herhangi bir kursa gitmeden internetten öğrendim. Vaktimi fazla aldığı için sosyal medyayı da çok kullanan biri değilim. Dünyanın herhangi bir yerine gitmeseniz bile, internet aracılığıyla birçok bilgiye erişebiliyorsunuz. İnsanların yaşam tarzına saygı duyduğum gibi benim de yaşam tarzıma saygı duyulmasını istiyorum. Ancak ne yazık ki bu ülkedeki en büyük sıkıntı, insanların yaşam biçimi ya da inancına saygı duyulmaması. Bu ailem için de geçerli, bana, yaşam biçimime ve tercihlerime saygı duymayan bir insan benden de saygı beklemesin."