Yükseköğretimin Sorunlarını ve Çözüm Önerilerimizi YÖK Başkanı Özcan’a Sunduk

Yükseköğretimin Sorunlarını ve Çözüm Önerilerimizi YÖK Başkanı Özcan'a Sunduk

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’la görüşerek, üniversitelerin ve personelinin sorunlarını ve çözüm önerilerimizi iletti.

 

Gündoğdu, son yıllarda Türkiye’nin ekonomik ve dış politikadaki değişimine paralel olarak, eğitim alanında da birtakım girişim ve değişmelerin yaşandığını ifade ederek, “YÖK’ün daha demokratik bir yönetime kavuşması, yeni üniversitelerin açılması ve üniversitelerdeki çalışan kadro sayılarının artırılması gibi önemli girişimler olmasına karşın; üniversitelerde öğrencilerin, akademik ve idari personelin, ayrıca bir kurum olarak üniversitelerin halen birtakım sorunları da devam etmektedir. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, YÖK’ün özgürlükler ve kalite adına yapmış olduğu her türlü demokratik girişime destek verdik ve vermeye devam edeceğiz” dedi.

 

Son zamanlarda gündemden düşmeyen ÖSYM ile ilgili sorunların da, kılık kıyafetten dolayı bayan öğrencilere ve çalışanlara yapılan cinsiyet ayrımcılığının da karşısında olduklarını, toplumun ve bir sivil toplum kuruluşu olarak bu yöndeki beklentilerinin henüz karşılanmadığını belirten Gündoğdu, şunları söyledi:

“YÖK’ten ve üniversitelerden, artık Türkiye’nin yükseköğretimi adına bir 21. yüzyıl vizyonu ve misyonunu görmek istiyoruz. Seksenli yıllardan kalma ideolojik eksenli slogan üreten, farklılıklara müsaade etmeyen, kendi değerlerine yabancı, başka değer ve toplumları önceleyen bir anlayış ve yaklaşımdan uzaklaşıp; asıl fonksiyonu olan eğitim, araştırma ve geliştirmeye odaklı, esnek düşünebilen, demokratik ilkelerin hâkim olduğu, çatışmadan ziyade rekabetin olduğu; üniversitelerin sadece kendileriyle değil, diğer dünya üniversiteleriyle de teması olan ve rekabet edebilen yaklaşımları destekliyoruz.”

Gündoğdu, daha sonra, YÖK Başkanı Özcan’a, üniversitelerin ve üniversite çalışanlarının sorunlarını ve çözüm önerilerimizi içeren bir rapor sundu. Özcan’a sunduğumuz raporun içeriği şu şekilde:

 

Özlük Hakları ve Atamalar

-657’ye bağlı devlet memurlarında olduğu gibi, 2547 sayılı Kanun’a bağlı çalışan tüm öğretim elemanları için de sicil uygulaması kaldırılmalıdır.

-Asker akademisyen uygulaması başlatılmalıdır. Askerlik görevini yapmayan öğretim elemanlarının, öğretim elemanı ihtiyacı olan üniversitelerde, Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki asker öğretmen modelinde olduğu gibi, belli bir süre görevlendirme ile askerlik hizmeti yapması sağlanmalıdır.

-Üniversitelerdeki idari personel hakkındaki her türlü atama ve yer değiştirme işlemleri, şeffaflık ölçüsünde MEB’de olduğu gibi, elektronik ortam üzerinden objektif puanlama sistemiyle gerçekleştirilmelidir.

-Doçentlik başvurularını değerlendirme süreci oldukça uzun sürmektedir. Bu durum birçok akademisyeni hem maddi hem de manevi olarak her bakımdan mağdur etmekte ve çalışmalarını verimsiz bir sürece itmektedir. Başvurudan sonra jürilerin belirlenmesi ve eser incelemesi en fazla 4 ay içinde, eserlerden geçen adayların mülakatları ise en fazla 2 ay içinde yapılmalıdır.

-Doçentlik sınavları sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınmalıdır. Danıştay kararları da sesli ve görüntülü kaydın olması gerektiği yönündedir.

-Akademik yükselmelerde aranan yabancı dil sınavı kriteri belli dillerle sınırlandırılmamalı, Türkiye’nin dünya ile entegrasyon süreci dikkate alınarak kapsam geniş tutulmalıdır.

-Akademik yükseltmelerde görev alan jüri üyelerinin keyfi uygulamalarını engellemek amacıyla Üniversitelerarası Kurul’a (ÜAK) bağlı olarak jüriler için de doçent adaylara etik kurula verme hakkı tanınmalı, hukuki ve kurumsal girişimler gerçekleştirilmelidir.

-2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 13. maddesinin b bendinin 4. fıkrasındaki, “Rektörler, gerekli gördüğü hallerde üniversiteyi oluşturan kuruluş ve birimlerde görevli öğretim elemanlarının ve diğer personelin görev yerlerini değiştirmek ve bunlara yeni görev vermek” ifadesi iptal edilmeli ve yerine objektif kriterler konulmalıdır.

-Okuyan kadınlarda olduğu gibi, çalışan kadınlara da kılık kıyafet konusunda yapılan cinsiyet ayrımcılığının kaldırılması yönünde girişimler başlatılmalıdır. Özgürlüklerin ilk adresi, üniversitelerdir.

 

Maaş ve Ücretler

-Öğretim elemanı ve idari personel gibi, üniversite çalışanlarının maaşları artırılmalıdır. Diğer mesleklerdeki (sağlık çalışanları, güvenlik birimleri ve din görevlisi vb.) maaş artışları üniversite çalışanlarına göre oldukça yüksek oranda gerçekleşirken, üniversite çalışanlarının ücret artışları sınırlı seviyede kalmıştır. 2002’den bu yana üniversitelilerin bu beklentisi tam olarak karşılanmamıştır.

-Öğretim elemanlarına, performansa göre ek ödeme yapılmalıdır. Performans kriterleri açık ve şeffaf olmalıdır.

-Öğretim elemanları için zorunlu ve maksimum ders yükünün azaltılıp ders ücretlerinin artırılması yerinde bir uygulama olacaktır. Akşam ya da ikinci öğretim derslerinin en fazla saat 21:30’a kadar tamamlanması kararı alınmalıdır.

-Akademik jüri üyeliklerine ücret ödenmelidir.

-Üniversitelerde 2914 sayılı Kanun’un 14. maddesi kapsamında verilen geliştirme ödeneği üniversitelerdeki idari personele de ödenmelidir.

-Akademik personelin başka kurumlar için yaptıkları araştırma ve proje bedeli olarak aldıkları ücretten döner sermaye adıyla yapılan kesintiler oldukça yüksektir (vergilerle birlikte yüzde 45 civarında). Bu oranın makul seviyeye çekilerek, akademisyenlerin meşru ölçüde daha fazla iş üretmesinin önü açılmalıdır.

 

ÖSYM Konusu

Özellikle son zamanlarda sorun yumağı olarak anılan ÖSYM’nin yapısı, personel kalitesi ve çalışma koşulları yeniden ele alınarak, kalite ve güven eksenli gerekli kararların ve tedbirlerin alınması gerekmektedir. Yaşananlar, Türkiye’nin enerjisini ve sinerjisini boş yere tüketmekte olup, kamuoyu nezdinde de olumsuz bir imaj oluşturmuştur.

 

Yükseköğretim Kurulu’nun Yeniden Yapılandırılması

-YÖK’ün, eğitimle, eğitim çalışanları ve yükseköğretimle ilgili konularda, yeni anayasa çalışmalarında kalite ve özgürlükten yana daha aktif olması gerekmektedir. 12 Eylül darbesinin ürünü olan mevcut anayasa Türk üniversitelerini temsil etmemektedir. 21. yüzyıla hazırlanan Türkiye’nin demokratik değişimi üniversitelerin öncülüğünde olmalıdır.

-Yapılacak düzenlemelerde, yetkiler şahıslarda değil, kurullarda toplanmalı ve önemli kararlar kurullarda alınmalıdır. 

-Özel girişimciler de, belirlenecek şartlara göre, üniversite açabilmelidir.

-2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu ve diğer mevzuat yenilenmelidir.

-Özel statülü devlet üniversitesi, mütevelli heyetiyle yönetim, işletme hakkının devri gibi yeni açılımlara müsait hale getirilmelidir. Çok kısa bir çerçeve yasası çıkarılmalı ve yükseköğrenimin ana unsurları düzenlenmelidir.

-Eğitim, öğretim, akademik yükselmelerde tüm üniversitelerin uyması gereken asgari koşullar Çerçeve Yükseköğretim Yasası ile belirlenmelidir.

-Yükseköğretim Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul birbirinden ayrılarak, Yükseköğretim Kurulu ve Üniversitelerarası Kurul’un görev ve yetki alanları kesin hatlarla belirlenmelidir.

-Üniversite içi bütün seçimlerde akademisyenler, idari kadroda çalışanlar ve öğrenci temsilcilerine oy kullanma hakkı verilmelidir.

-Yeni üniversitelerin personel ihtiyacı giderilmeli, fiziki imkânları artırılmalı, özellikle ilçelerde görülen ‘baraka üniversite’ konumundan bir an önce çıkarılması için gerekli adımların atılması önemli bir girişim olacaktır.

Görüşmede, Memur-Sen Genel Sekreteri Günay Kaya, Memur-Sen Genel Teşkilatlanma Sekreteri Metin Memiş, Memur-Sen Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri H. Bayram Tonbul ve Genel Sekreterimiz Ahmet Özer de yer aldı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri