Gül, Haber Global'de canlı yayınlanan "Az Önce Konuştu" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. "15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir takım cemaatlerin, tarikatların adı geçiyor, bunların yargıda yapılandıkları ve FETÖ benzeri bir riskin yavaş yavaş yaklaştığı, yüksek yargıyı, mahkemeleri ele geçirdikleri söyleniyor. Hakyol ve Menzil tarikatlarının ismi geçiyor. Siz bunlardan haberdar mısınız?" sorusuna Bakan Gül, her dönemde yargıya yönelik saldırı olduğunu, 15 Temmuz sonrasında yargının ilk defa bir darbeyi yargıladığını söyledi.
Gül, yargının asla ele geçirilebilecek bir merci olmadığını, göz bebeği gibi korunması gerektiğini belirterek, "Yargı özellikle FETÖ'den arındıkça, inşa süreci ile beraber eksikliklerini telafi ederek yoluna devam etmektedir. HSK anayasal bir kurumdur. Dedikodu, yıpratmaya yönelik ifadelerin dışında gerçek hangi olgu varsa onun üzerine elbette gider." dedi.
Tarikatların yargıdaki etkisi konusunun geçerliliği olmadığını, yargıya yönelik sistematik bir saldırı yapıldığını ifade eden Bakan Gül, "Yargıya yönelik saldırıların art niyetli olduğunu kabul etmek lazım. Yargı ideolojisini adalete teslim eden bir mekanizmadır. Yargı mensubunun tek ideolojisi vardır, 'adalet'. Hiçbir kişisel görüş yargıda egemen olamaz. Milletimizin adalet beklediği ve gözünü diktiği yargıyı lekelemeye kimsenin hakkı yoktur. Bu anlamdaki dedikoduların hiçbir hukuki temeli yok." diye konuştu.
"Yargının her zaman bağımsız" olup olmadığı sorusu üzerine Gül, 15 Temmuz öncesinde FETÖ'nün paralel ve kripto bir yapılanmayla kumpaslar kurduğunu, usulsüz dinlemeler yaptığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Elbette yargı bağımsız değildi o dönemde, paralel yapı anlamında. FETÖ'ye ve kendi hiyerarşisine hizmet eden, adalete hizmet etmeyen, hukuka hizmet etmeyen ve anayasadan talimat almayan bir yargıydı. O dönemde yargıya kimse bir şey söylemezken, ağır eleştiri yapmazken, bugün yargıyı ele geçiren ve kumpaslar kuran sözde hakim, savcıların, o dönemin terör örgütü militanları yargılanıyor diye, bugün bunu yargılayan yargı mensuplarına yönelik iftira atılması gerçekten manidar."
Gül, "10 büyükelçinin tutuklu Osman Kavala'ya ilişkin açıklamalarından geri adım attıklarını, şu anda bu konuya ilişkin durumun ne olduğunun sorulması" üzerine, "Türkiye egemen bir güçtür.
Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız da açıklamayla ortaya koydu ve gösterdi. Bu konu milli bir mesele. Bu konuda iktidarıyla, muhalefetiyle ortak bir duruşla yani Türkiye'ye yönelik, egemen bir devletin varlığına yönelik, Türk yargısına yönelik bu anlamda kabul edilemeyecek tavırlara karşı, bir ortak sesin güçlü bir şekilde çıkması elbette yakışanıydı." değerlendirmesinde bulundu.
Gül, büyükelçilerin açıklamalarının Anayasa'nın 138'inci maddesine aykırı olduğunu ve Viyana Sözleşmesi'ne göre her diplomatın bulunduğu ülkenin içişlerine karışmama, onların egemenliğini tanıma yolunda bir taahhüt ile kabul edildiğinin altını çizdi.
"Cumhurbaşkanımız gerçekten yerinde çok önemli bir duruş sergilemiştir"
Adalet Bakanı Gül, "Bundan sonra Türkiye'nin egemenliğine yönelik saldırıda bulunulmayacağını da ben düşünüyorum ve inanıyorum. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız gerçekten yerinde, Türkiye'nin hukukuna, Türk yargısına yönelik bu saldırıya karşı çok önemli bir duruş sergilemiştir." dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) ve Batı'dan sürekli Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarına ilişkin mesajlar gönderildiğini, sürecinin nereye evrileceğinin sorulması üzerine Bakan Gül, yürüyen bir davada kimsenin tavsiyesi olmadığını, diplomatik ilişkileri Türkiye'nin menfaati doğrultusunda sürdürdüklerini söyledi.
Bu konunun yargısal bir süreç ve devam eden bir konu olduğunu vurgulayan Gül, "Bu konudaki prosedürler devam ediyor. Uluslararası sözleşme çerçevesindeki prosedürler de devam ediyor. Türkiye'den savunma isteniyor, açıklama isteniyor. Türkiye tezini ortaya koyuyor, yargısal süreçlere ilişkin bilgileri aktarıyor, o mekanizmaları işletiyor." dedi.
Türk yargısının kimsenin baskısıyla hareket etmeyeceğini, dosyaya ve delile göre karar verdiğini belirten Gül, yargıya yönelik suçlamaları kabul etmenin doğru olmadığını ifade etti.
"Osman Kavala dört yıldır tutuklu. Burada geç gelen adalet ile ilgili sizce bir tuhaflık yok mu?" sorusu üzerine Bakan Gül, şunları söyledi:
"Yargısal anlamdaki tüm denetimler, bir eksiklik, yanlışlık varsa bir üst merci tarafından denetlenmektedir. Disiplin anlamında farklı bir konu varsa anayasal olarak denetleniyor. Burada hakim, savcı yerine geçip bir şey diyemem. Yürüyen bir dava ile ilgili Adalet Bakanı olarak bir şey demeyi etik bulmuyorum. Dosyadaki delillere göre, hakim, savcıların adaleti yerine getirecek kararı vererek, toplumun adalet duygusunu tatmin etmesinden başka bizim isteğimiz yok."
"Yeni anayasa insan merkezli olsun"
Bakan Gül, yeni anayasa çalışmalarında, ilk üç maddeye ilişkin kaygılar sonucu oluşan tartışmaları nasıl değerlendirdiği sorusuna, anayasanın ilk üç maddesinin ortak değerler olduğunu ve yeni yüzyıla bu değerlerle beraber yürüyecekleri yanıtını verdi.
Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anayasa'nın ilk 3 maddesiyle bizim sorunumuz yok. İnsan haklarına dayalı, Türkiye'nin ortak gelecek tasavvurundaki önemli nitelikler, bunları hep beraber koruyacağız. Ama mevcut Anayasa insana, vatandaşa ödevler yüklüyor. Biz diyoruz ki, yeni anayasa insan merkezli olsun. Benim haklarım vardır, doğuştan kazandığım haklarım var ve devlet bu haklara saygı duyarak, geliştirerek, koruyarak bir ödev yükleyen bir anayasayı milletimizin önüne getirmemiz lazım. Dolayısıyla bu anlamda yeni yüzyıla, yeni anayasa ile girmeyi ümit ederim."
Yakalama kararlarında taahhütname uygulamasından 3 bin kişi yararlandı
Yakalama kararlarında taahhütname uygulamasına yönelik soru üzerine Gül, yaklaşık 3 ay önce başlayan uygulamadan bugüne kadar 3 bin kişinin yararlandığını bildirdi.
Gül, İstanbul Havalimanı'nda açılan adliyeyle vatandaşların işlerinin kolaylaştırıldığını ifade ederek, "Bugüne kadar Havalimanı Adliyesi'nde 7 bin 344 kişi için yakalama emri, 5 bin 840 kişi için soruşturma işlemi verildi. Yani 13 bin kişi bundan yararlanmış. Biz bunu Sabiha Gökçen ve Antalya için de çalışıyoruz." bilgisini paylaştı.
Sosyal medyadaki tartışmaların yargının kararlarını etkilediğine yönelik iddia üzerine Gül, şunları kaydetti:
"Sosyal medyada bir yazılan ya da delil anlamında bir konu varsa bunu savcı, kolluk, yargı dikkate alabilir ama sosyal medyada yazıyor diye hakim, savcı, 'Orada böyle istiyorlar, şöyle istiyorlar' diye bir karar vermezler. Yargı beklentilerden değil, dosyadaki delilden yola çıkarak karar verir."
Evde adalet hizmeti
Gül, hastalık, malullük veya başka bir sebeple mahkemeye gidemeyenler için sunulan evde adalet hizmeti çalışmasına değinerek, "Önümüzdeki dönemde Kastamonu'nun İnebolu ilçesinin bir köyündeki amcanın dijital olarak da kendi bulunduğu yerden de adliyeye, bu hizmetlere katılabileceği bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Evde adalet hizmetlerini kolaylaştıracağız." açıklamasını yaptı.
Soru üzerine Gül, "af" konusunun gündemde olmadığını söyledi.
Gül, hukuk fakültelerine farklı fakülte mezunlarının dekan olarak görevlendirildiği iddiasına ve bu iddialardan rahatsızlık duyup duymadığına yönelik soru üzerine, şunları kaydetti:
"Çok rahatsız ediyor. Bu konuda da takip ediyoruz. YÖK ile de görüşüyoruz. Teknik birtakım zorluklar, geçici olduğu ya da orada öğrenci olmadığı için yani açılmış ama öğrenci yok gibi hususlar geliyor. Türkiye'de hukukun nitelikli ve kaliteli olmasının temel yöntemi, sebebi nitelikli hukukçu yetiştirilmesidir. Bu konuda bizim YÖK ile yoğun temaslarımız, kalitenin artmasına yönelik çok yakın takibimiz oluyor. Israrla bunun takibini de sürdüreceğiz."