Bilindiği gibi, Ak Parti Genel Sekreteri Abdülhamit Gül, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ve MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak'tan oluşan Anayasa Komisyonu'nda yürütülen çalışmalarda, Yükseköğretim Kurulunun kaldırılarak yerine "bilimsel, idari ve mali özerkliğe" sahip yeni bir sistem üzerinde mutabakata varılmıştı.
Ancak, 10 Aralık 2016 günü Meclise sunulan 21 maddelik anayasa teklifine baktığımızda;Yükseköğretim Kurulunun kaldırılması veya yeniden yapılandırılması noktasında herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğini gördük.
YÖK Başkanı Prof. Dr. M.A.Yekta SARAÇ, 23 Ocak 2016 tarihinde yaptığı açıklamada şunları ifade etmişti : "YÖK'ün kalkması değil ama küçülmesini öngörüyoruz. YÖK ile alakalı olumsuz bir algı var ve bu algıyı da biz sırtımızda taşıyoruz. Çok önemli ve başarılı işler yapıyoruz ama o algı değişmiyor. YÖK'ü daha küçük, daha verimli çalışan ve görev alanı daha belirlenmiş bir hale getirdiğimizde bu konunun eski hararetini kaybedeceğini düşünüyoruz.
Yeniden yapılandırılma derken biz üçlü bir sacayağı öngörüyoruz. En yukarıda Yükseköğretim Planlama ve Yönlendirme Kurulu, onun altında da YÖK ve Yükseköğretim Kalite Kurulu."
Açıklamasında ayrıca, "Yükseköğretim Planlama ve Yönlendirme Kurulu"nun Türkiye'nin hedeflerine göre, istihdamı da dikkate alarak, üst planlamayı yapacağını, yükseköğretimin ana politikasını belirleyen ve Yükseköğretim Kurulunun bağlı olduğu bir üst kurul olacağını, bu kurulda da; Bilim ve Sanayi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Milli Eğitim, Sağlık, Maliye Bakanları ile YÖK Başkanı ile YÖK Kalite Kurulu Başkanının yanı sıra TESK, TİSK, TOBB gibi sivil toplum kuruluşlarından oluşan bir üst kurulu tanımlamıştı.
Yine YÖK Başkanı aynı açıklamasında "çok doğru" bir tespit yaparak, YÖK'ün tamamen kaldırılması halinde bir YÖKyerine 185 YÖK'ün ortaya çıkacağını ve yeni YÖK yasasının hayata geçmesi için öncelikle bir altyapının oluşturulması gerektiğini ifade etti.
YÖK üyeliğindeki deneyimini özellikle Başkanlık görevine geldiği tarihten itibaren Yekta Hoca yükseköğretime yansıtmayı gerçekten başardı. 1980'lerden kalma hantal mevzuatın verdiği ölçülerde kısa zamanda güzel işler yapıldı ve yapılmaya da devam ediliyor. Ancak, tabiri caizse artık bu çuval da bu yükü çekmiyor. Sadece YÖK'ün kurulduğu yılda ki üniversite sayısı ile bugüne baktığımızda neyi kastettiğimiz çok iyi anlaşılacaktır.
Bugün ülkemizde, yükseköğretimin planlanması ve yönetilmesi 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamında sadece YÖK'ün sorumluluğunda ve yetkisindedir. Ama baktığımızda üniversitelerin diğer birçok bakanlıkla ve sivil toplum kuruluşları ile ilişkili veya birbirleriyle bağlantılı olduklarını görüyoruz.
Dolayısıyla, yükseköğretimin bütün yönleriyle ele alınabilmesi için daha kapsamlı bir heyet tarafından geleceğe dönük planlama yapılması ve yönetilmesi çok daha akılcı görünüyor. Bu bakımdan, YÖK Başkanı tarafından önerilen "Yükseköğretim Planlama ve Yönlendirme Kurulu"nun üst bir kurul olarak Anayasa'da düzenlenmesi gerçekten büyük bir önem arz ediyor.
Sonuç itibarıyla, yükseköğretimdeki niceliksel büyümenin zorunlu hale getirdiği kapsamlı bir reform için iktidar ve muhalefetin uzlaşarak Meclise teklif ettiği anayasa değişikliği henüz görüşülmeye başlanmadan bir kez daha bu konu dile getirilerek tarihi fırsatın kaçmaması gerekir.
Yavuz Selim KAPLAN
memurlar.net