YÖK yabacı dil sorununu çözecek!

Yabancı dilde, uzaktan eğitim yoluyla yardım alınacak.


YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, öğrencilerin yabancı dil sorununun en çok düşündüğü konulardan biri olduğunu belirterek, "Yabancı dilde, uzaktan eğitim yoluyla yardım alabileceğimize karar verdik ve iki firmayla anlaştık. Sponsorluk anlaşmalarını da tamamlarsak önümüzdeki yıl bu programı öğrencilere vereceğiz" dedi.

Prof. Dr. Özcan, programda Call center'ların olduğunu ve öğrencilerin 24 saat bilgisayar veya telefon aracılığıyla soru sorup cevap alabildiklerini anlatarak, "Türkiye'de de call center'ları kurdurabiliriz. Öğrenciler programla 6-8 ay içinde B2 standardında İngilizce öğrenilebilecekler" dedi. Prof. Dr. Özcan, daha sonrasında ilkokuldan itibaren yabancı dil uygulamasına başlayacaklarını da söyledi.
Prof. Dr. Özcan, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde gerçekleşen ve iki gün sürecek Akademisyenler Birliği'nin, 'Üniversite ve Bilim' sempozyumunda yaptığı sunumla, yükseköğretimin sorunlarını anlatarak, çözüm yollarını dile getirdi. Prof. Dr. Özcan, sunumda, YÖK'ün ne yaptığını, gelecek için ne planladığını ve 15-20 yıl sonra üniversiteyi nasıl görmek istediklerini anlatacağını söyledi. Prof. Dr. Özcan, Türkiye'de yükseköğretimde karşılaşılan sorunların dünyadaki üniversitelerin sorunlarından farklı olmadığını da ifade etti.

-24 SAAT İNGİLİZCE PROGRAMI-

Prof. Dr. Özcan, Türkiye'nin yabancı dil sorununu nasıl başaramadıkları konusunda üzgün olduğunu ifade ederek, Suudi Arabistan örneğini anlattı. Prof. Dr. Özcan, görüşmelerinde Suudi Arabistan rektörünün dekanlarını tek tek konuşturduğunu ve hepsinin İngilizce'yi çok iyi konuştuklarını anlatarak önce mizansen olarak düşündüğünü ancak sonra herkesin çok iyi konuştuğunu gördüğünü söyledi ve "Niye biz bunu yapamadık, gerçekten üzülüyorum ve en çok düşündüğüm şeylerden biri bu. Yabancı dilde, uzaktan eğitim yoluyla yardım alabileceğimize karar verdik ve iki firmayla anlaştık ve sponsorluk anlaşmalarını da tamamlarsak önümüzdeki yıl bu programı onlara vereceğiz" dedi. Prof. Dr. Özcan, programda call center'ların olduğunu ve öğrencilerin 24 saat bilgisayar veya telefon aracılığıyla soru sorup cevap alabildiklerini anlatarak, "Türkiye'de de call center'ları kurdurabiliriz. Öğrenciler programla 6-8 ay içinde B2 standardında İngilizce öğrenilebilecekler" dedi. Prof. Dr. Özcan, daha sonrasında ilkokuldan itibaren yabancı dil uygulamasına başlayacaklarını da söyledi.

-"YÜKSEKÖĞRETİMLİ İŞSİZ SAYIMIZ ÇOK"-

Prof. Dr. Özcan, yükseköğretimin en önemli sorunlarının başında öğrenci sayılarındaki artışın geldiğini söyledi. Prof. Dr. Özcan, sosyal mobilite ve istihdam edilebilirlik şansını artıran yükseköğretimin, dünyanın pek çok yerinde talebi karşılamakta zorlandığını belirtti. Prof. Dr. Özcan, Türkiye'de de ihtiyaca göre uygun bölüm açılmadığından yükseköğretimli işsiz sayısının çok olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Özcan, yükseköğretimdeki ikinci problemin saydamlık, hesap verilebilirlik, karar alma mekanizmalarında kurumsal özerklik olduğunu belirterek, "Bütçenin devlet tarafından karşılanması halinde hesap verilebilirliğin ne kadar yapılabileceğini bilmiyorum. Öğrencilerden alınan harçlarla dönen bir sistem olsa, öğrenciler bu hesap verilebilirlik meselesini uygulayabilirler" dedi. Prof. Dr. Özcan, yükseköğretimin finansmanıyla ilgili çok az çalışma yapıldığını da ifade ederek, bütçelerin komik olduğunu da kaydetti.
Prof. Dr. Özcan, yükseköğretimdeki diğer bir sorunun eğitimde nitelik, müfredat programlarının toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara göre güncellenmesi olduğunu belirterek,İşadamlarının bu konudan şikayetçi olduğunu ifade ederek düzeltmeler yapılması gerektiğini söyledi.

-"30-40 BİN ÖĞRETİM ÜYESİ İHTİYACI VAR"-

Prof. Dr. Özcan, diğer bir sorunun artan öğretim üyesi ihtiyacının karşılanmak üzere nitelikli öğretim üyesi yetiştirilmesi konusunun Türkiye'de ciddi bir sorun olduğunu söyledi ve 30-40 bin öğretim üyesi ihtiyacı olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Özcan, diğer sorunları ise, mezuniyet sonrası istihdam konuları, yükseköğretimin uluslararasılaşması, iç ve dış denetime dayalı kalite arayışı ve akreditasyon süreçlerinin kurumsallaşması, öğretim üyesi ve öğrenci hareketliliği, hayat boyu öğrenme olarak sıraladı. Prof. Dr. Özcan, dünyada Erasmus programlarıyla öğrencilerin değişimlerinin iyi derecelere ulaştığını kaydederek Türkiye'de de o konuda fazla eksiğinin olmadığını belirtti. Prof. Dr. Özcan, Türkiye'de Türkiye Ulusal Akreditasyon kurumunun olmadığını da ifade ederek, sağlıkta TTB'nin, psikologların, eğitimcilerin, sosyal hizmet grubunun akreditasyon çalışmaları yaptıklarını da dile getirdi ve "denetleme raporlarına bakıp karar veriyoruz ama bu da çok tatmin edici sonuçlara götürmüyor" dedi.

-"BEKLEYEN 860 BİN ÖĞRENCİYİ ERİTMEYE ÇALIŞIYORUZ"-

Prof. Dr. Özcan, Türkiye'deki yükseköğretimin ciddi probleminin kontenjan problemi olduğunu ifade ederek, kontenjan artışının yetersiz olmasının üniversite kapısında bekleyen öğrenci sayısıyla görülebileceğini belirtti. Prof. Dr. Özcan, senede 540 bin civarında öğrencinin liseden mezun olduğunu ancak bir önceki seneden kalmış, ikinci kez giren veya atıldığı için geri gelen toplam öğrenci sayısının ise 860 bin olduğunu kaydetti ve "O kadar rakamı her yıl taşımak zorundayız. Bu kadar bekleyen öğrenci olmasaydı, bu yıl arz ve talebi örtüştürmek durumunda olacaktık" dedi. Prof. Dr. Özcan, 860 bin öğrencinin sistemi değiştirmeye de engel teşkil ettiğini belirterek, açık uçlu soruları da soramadıklarını kaydetti ve şunları söyledi:"860 bin öğrenciyi eritmemiz lazım. Kaliteden de ödün vermek pahasına daha fazla öğrenciyi almaya karar verdik. 2 yıldan bu yana 200 bin kontenjan artışı yaptık, açıköğretimin bazı bölümlerini herkese açık hale getirdik, ikinci öğretime ağırlık verdik, üniversite sayısını artırdık, toplam 147 üniversitemiz var. Yıl sonunda 150 olacak ve 200'e kadar gidebileceğimizi düşünüyoruz."

-"HERKES ÜNİVERSİTEYE GİRECEK"-

Prof. Dr. Özcan, Türkiye nüfusunun 15-20 yıl sonra 90 milyonun üzerinde olacağını kaydederek, böyle bir nüfusta yükseköğretim çağında olan öğrenci sayısının hesaplara göre 1 milyon 200 bin olduğunu söyledi. Prof. Dr. Özcan, 15 yıl sonra okullaşma oranının yüzde 50 tutturulduğu düşünüldüğünde ise, 600 bin öğrenci ile başbaşa kalacaklarını anlatarak, "Bu tabii hem iyi hem de kötü haber. İyi haber, o zaman öğrenciler bu kadar zorlu bir sınava girmek zorunda kalmayacaklar ve istedikleri üniversitelere girebilecekler. Kötü haber ise, devlet ve vakıf üniversitelerinin kapasitesini artırıyoruz ancak vakıf üniversiteleri aralarındaki rekabetten dolayı bazıları kapanmak durumunda kalacak. Bu yıldan sonra vakıf üniversitelerinin açılımında da frene basmak gerektiğine inanıyorum" diye konuştu.
Prof. Dr. Özcan, öğretim üyesi temininin önemli problem olduğunu belirterek, MEB ile her yıl bin öğrenciyi yurtdışına yolladıklarını anlattı. Prof. Dr. Özcan, mevzuat sorununu ise, kanunda en çok aksayan yerleri değiştirerek çözmeye çalıştıklarını kaydederek, mevzuatla ilgili sorunları şöyle sıraladı:

-Bilimsel Araştırma Programı (BAP) harcama kurallarının değiştirilmesi.
-Uzaktan eğitim yoluyla alınan diplomaların denklik verilmesi ile değiştirilmesi
-2010'dan başlayarak Torba bütçe sistemine geçiş
-Tam gün ve döner sermayenin yeniden yapılandırılması ile ilgili değişiklikler
-Doçentlik yönetmeliğinin değiştirilmesi
-Öğretmenlik sertifikasının tekrar düzenlenmesi
-YÖS'ün kaldırılması.

Prof. Dr. Özcan, öğretmenlik sertifikası için tezsiz yüksek lisansı kaldırdıklarını belirterek, hangi üniversitelerde böyle bir sertifika programının açılabilirliği konusunda detaylı çalışmalar yaptıklarını da söyledi. Prof. Dr. Özcan, YÖS'ü kaldırdıklarını da ifade ederek, "Bakalım yabancı öğrencilerin geleceği kadar cazip bir ülke miyiz, kalitemiz onları tatmin edecek kadar iyi mi, şimdi test edeceğiz" dedi

-"KATSAYI MESELESİ ÖNEMLİ"-

Başkan Prof. Dr. Özcan, Türkiye'de mesleki ve teknik eğitimin yeniden yapılandırılması meselesinin önemli olduğunu vurgulayarak, katsayı meselesinin de o bakımdan önemli olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Özcan, iki eksen üzerinde çalıştıklarını belirterek, meslek yüksek okullarının yeniden yapılandırıldığını ve Teknoloji Fakülteleri'nin kurulduğunu anlattı. Prof. Dr. Özcan, meslek yüksek okullarıyla ilgili sınavsız geçişi önümüzdeki 2-3 yıllık bir süreçte kaldırmak istediklerini belirterek, okullar için oluşturulacak danışma kurullarının müfredatları inceleyerek, önerilerde bulunacaklarını kaydetti.

Prof. Dr. Özcan, üniversiteye giriş sistemini iki aşamalı hale getirdiklerini de anlatarak, sistemin beğenildiğini ancak katsayı sorunuyla karşı karşıya kaldıklarını ifade etti ve "Danıştay İdari Davalar Kurulu 15'e 14 oyla reddetti. 14 üyenin tasvibini kazanmış durumdayız, sistemimizi kabul ettiler, eğer 1 kişiyi daha ikna edebilirsek bu ciddi problemi de halletmiş olacağız" dedi. Prof. Dr. Özcan, uluslararasılaşmada da iyi gittiklerini ifade ederek, üzerinde çalıştıkları konuları ise şöyle sıraladı:

-YÖK ve ÖSYM'nin yeniden yapılandırılması
-Disiplin yönetmeliğinin güncellenmesi
-Uzaktan eğitimin altyapısının kurulması
-Affı gerektirmeyecek bir düzenleme
-Yatay geçiş yönetmeliğinin yeniden yazılması
-Bologna sürecine aktif katılım sağlanması ve 2012'de yeniden yapılandırmanın tamamlanması
-Türkiye Akreditasyon Kurulu'nun kurulması
-Yabancı dil öğretimi için uzaktan eğitimin kullanılması
-Mükemmelliyet merkezi üniversiteler
-Ulusal Araştırma merkezleri

-"MUHASEBE DERSİ UZAKTAN ALINABİLECEK"-

Prof. Dr. Özcan, uzaktan eğitimle ilgili olarak, doğudaki bazı üniversitelere öğretim üyesi bulmakta zorlandıklarını dile getirerek, özellikle Hakkari, Şırnak gibi yerlerde lojman yapımına izin verildiğini de söyledi. Prof. Dr. Özcan, bu gibi yerlere gelişmiş üniversitelerde uzaktan eğitim metodlarıyla hazırlanmış programların kullanılmasını öngördüklerini de belirterek, "Hoca bulmanıza gerek yok. Ayrıca Ankara Üinversitesi'ndeki Muhasebe programını Şırnak'taki bir sınıfa izletilebilirsiniz. Bu konuda teknik gelişmeler bizi ümitli bir duruma sokuyor" diye konuştu.

Prof. Dr. Özcan, affı gerektirmeyecek düzenlemeyle de uğraştıklarını anlatarak, yurtdışındaki gibi öğrencinin okuldan atılmasını engelleyen bir sistemle, yılları değil kredileri takip edeceklerini ve harçlarda değişiklik yapacaklarını da dile getirdi.
Prof. Dr. Özcan, mükemmeliyet merkezleri üniversitelerin Uzakdoğu'nun modeli olduğunu da kaydederek, ulusal araştırma merkezleri oluşturacaklarını anlattı.

TOBB Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Altunbaşak yaptığı konuşmada, ABD ile Tükiye'deki sistemi kıyasladığında finansman ve yönetim sorunlarının yükseköğretimde çözülmesi gereken sorunlar olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Altunbaşak, devlet üniversitelerinin parasını devletten aldığını ve hesap verilebilirliğinin düşük düzeyde olduğunu belirterek, "Hesap verilebilirlik öğrenciler tarafından yapılmalıdır. Finansman buraya dönüşmelidir" dedi. Prof. Dr. Altunbaşak ayrıca, üniversite yönetiminin sadece rektörlük seçiminden ibaret olmadığını da söyleyerek, "Türkiye'de rektörün egemen olduğu bir sistem var, bunun tersine çevrilmesi lazım" dedi.
Akademisyenler Birliği Genel başkanı Prof. Dr. Şükrü Koç ise, bilim ve teknolojiyi para ve silah gücü haline getirenlerin diğerlerine hükmetme hak ve yetkisini otomatik olarak elde ettiğini belirterek, Türkiye'nin içe dönük kavgalarla zaman geçirdiğini söyledi. Prof. Dr. Koç, Türk bilim insanlarının ilgisinin rektörlük ve dekanlık seçimlerine takıldığını ifade ederek, Çin, Malezya, Güney Kore gibi ülkelerin üniversitelerini çağın şartlarına uygun hale getirecek yatırımlar yaptıklarını anlattı.
"
Milliyet

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri